4. Bölüm.

595 29 10
                                    

Ali ayağa kalkıp odadan çıkar ki Eylül duymasın.
~konuşma ~
Ali: ne diyorsun sen? ne hamimeliği?
Selma: valla öyle. inanmıyorsan gel buraya, ispatlıyım.
Ali: geliyorum.
~konuşma biter ~
Ali biraz sinirlenir. böyle birşey mümkün değildi. hemen yukarı çıkar ve kapının önüne gelince kapıyı Selma açar.
Selma: sevgilim? geldin demek.
Ali: ne diyorsun sen? ne hamileliğiymiş bu?
Selma: benden asılı değil aşkım, hepsi senin yüzünden.
Ali: kes sesini!
etrafına bakar, herkes onlara bakıyordu.
Selma: bağırma. niye? mutlu olmadın mı? bir çocuğumuz olacak işte.
sinsice güler. Ali daha da sinirlenir, Selmayı itip içeri geçer. odada bir o yana, bir bu yana yürür.
Ali: ne zaman öğrendin?
Selma: dün akşam. niye soruyorsun?
Ali: kaç zaman geçti?
Selma: anlamadım.
Ali: bizim birlikte olmamızdan kaç zaman geçti?
Selma: iki hafta falan. ya sen bunları niye soruyorsun ki?
Ali perişan olur. Selmadan bebek beklemiyordu. hatta Selmayla arasındaki o şey geçici olarak birşeydi. yani eğlenmek için. kanepeye oturur, Selmada yanına. elini Alinin omuzuna koyar.
Selma: yaa üzülme. bak eğer istersen hemen evlenmeyiz, biraz zaman geçsin.
Ali kafasını kaldırıp Selmaya şaşkınca bakar.
Ali: ne diyorsun sen ya? ne evlenmesi? ben zaten evliyim.
Selma: evet ama sen onu sevmiyorsun. kendin söylemiştin. hatta nefret ediyormuşsun ondan.
Ali yine başını eğer.
Selma: yoksa seviyor musun?
Ali: sevmiyorum, sevmiyorum ama seninle de evlenmeyeceğim. bebeği de git aldır. parasını ben veririm.
Selma: hayır! asla olmaz! ben ona kıyamam ki! o daha küçücük..
masumca bakar. Ali susar, birşey söyleyemez. Selma haklıydı. onun günahımın bedelini küçücük bebek çekmemeli. istemese de buna mecbur kalır.
Ali: tamam... bebeğini doğurabilirsin.
Selma gülümser.
Selma: yaa çok teşekkür ederim aşkım.
Alinin yanağından öper. Ali geri çekilir ve odadan çıkar. direk kendi odasına geçer. Eylül hâlâ uyuyordu. Ali yastığını alıp, diğer  odaya geçer. yatağa uzanıp, olanları düşünür. bu düşünceler onu boğuyordu. bir süre sonra derin uykuya dalar.
Sabah.
Eylül uyanıp etrafına bakar. Alinin olmadığını görüp derin nefes alır. ayağa kalkıp banyoya geçer ve elini yüzünü yıkar. başı biraz ağrıyordu ama acıya katlanmak olurdu. kendine aynada bakar.
Eylül: ben nasıl bu günlere düştüm? daha bir kaç gün önce odamda sakin, kimseye hiçbir şey yapmayarak yatıyordum. şimdiyse burda bu haldeyim... Allahım nolur sen bana yardım et...
Ali uyanır ve banyoya geldiğinde, Eylülün Allahtan yardım istediğini duyar.
Ali: benim içinde iste.
Eylül irkilir.
Eylül: n... ne? n.....niye?
Ali: seni sabretmek için.
güler, Eylül ise başını yere eğer. yıkanıp banyodan çıkar.
Eylül: (korkarak) biz... ne zaman gideceğiz?
Ali: istersen bugün bile gidebiliriz.
Eylül kafasını sallar.
Ali: o zaman ben bu akşama uçak ayarlıyorum, bu akşam çıkıyoruz.
Eylül yine kafasını sallar. Ali kapıya doğru yürür.
Ali: ben biletleri almaya gidiyorum, sen nerde olacaksın?
Eylül: y... yemek... yemek yemeğe gideceğim...
Ali: ok.
odadan çıkarlar ve ikiside aşağı inip, Ali bir tarafa, Eylül ise diğer tarafa gider. kafeye gelir ve bir masada oturur. aslında birazcık olsa mutluydu. sonunda burdan çekip gidiyordu, sonunda arkadaşlarını görebilirdi. garsonun gelmesini görmeyen Eylül, onun sesiyle irkilir.
garson: siparişinizi alalım.
Eylül: he... şey..
garson: pardon hanımefendi, korkuttuğum için özür dilerim.
Eylül: sorun değil, dalmışım. aslında ben bir çay içsem?
garson: yiyecek birşeyler istemiyor musunuz?
Eylül: y....yok... yok istemiyorum, teşekkürler.
garson: peki.
garson gittiğinde Eylül yine kafenin önünde olan manzaraya dalar. mavi gökyüzü, sarı sıcak güneş, kuşlar, kocaman Eyfel Kulesi, onun altında el ele kimse yürüyen, kimse oturup, huzur bulan aşıklar, yeşillik, o yeşilliğin arasında bir kaç demet kırmızı güller... çok güzel, huzur vericiydi. Eylül temiz havayı içine çeker ve gözlerini bir kaç saniyelik kapatır. Ali gelip onun gözlerini kapattığını görünce güler ve masaya yaklaşıp...
Ali: BAM!!!
Eylül irkilir, Ali ise güler. Eylül Aliye ters ters bakar.
Eylül: napıyorsun ya?! ödüm koptu!
Ali: (gülerek) ne o? uyuyor muydun?
Eylül: hayır...
Ali: gözlerini niye kapamıştın o zaman?
Eylül: sana ne?!
Ali: aman iyi be.
masaya Selma yaklaşır ve Ali onu görünce göz devirir.
Ali: (kısık sesle) nerden çıktı bu ya?
Selma: merhaba. (Aliye bakarak) ben aslında burda oturuyordum ve sizi görüp komşularıma selam vereyim dedim 😄
Ali: hmm ne güzel.. verdin mi? hadi şimdi ikile.
Selma yüzünü büzer.
Eylül: selam Selma, nasılsın?
Selma: iyiyim canım, sen?
Eylül: bende iyiyim, otursana. oturmak ister misin?
Selma Alinin sinirlediğini görüp bu fırsatı kullanmak ister.
Selma: aslında fena olmaz.
Selma Eylülün yanına oturur ve o sırada siparişler gelirler.
Eylül: ee kendinden anlat biraz. ha bu arada, ben geçen sefer için çok özür dilerim, sinirliydim.
Selma: sorun değil canım. ben aslında seninle bir konu için konuşmaya gelmiştim. hani sende kızsın ya, anlarsın beni diye?
Eylül: tabiki. nasıl bir konu?
Selma: bak, şimdi olay şu ki bir kaç gün önce ben bir hata yaptım... gerçi hata mı değil mi bilmiyorum... neyse, direk söylüyorum; ben çok sarhoştum ve gece bara gitmiştim ki, ertesi gün kendimi bir erkeğin yanında yatakta buldum.
Ali sinirli bir şekilde ona bakar. elindeki bardağı sıkar. Selma ise bunu görüp alttan alttan since güler.
Eylül: ee sonra?
Ali bir ona bakar, bir Selmaya.
Selma: sonrası şu ki, ben hatırladığıma göre o erkek beni kendinle odaya taşımıştı ama adam evli. ama nasıl bir evlilik biliyor musun? şöyle ki, adam karısını hiç sevmiyor hatta onunla zorla evlendirildi.
Ali iyice köpürür. eğer şimdi Eylül akıl edip o çocuğun o olduğunu öğrenirse, direk babalarına söyler ve Aliyi öldürürler. zaten nefret ediyor ondan, bu da üstüne bir taş olarak durmasın. hemen konuyu değiştirmeye çalışır.
Ali: ee şey... biz aslında biraz gezecektik, dimi Eylül? unuttun mu?
Eylül şaşkınlıkla ona bakar.
Eylül: ben seninle gezmem.
Ali hâlâ ona bakar. Eylül başını Selmaya çevirir.
Eylül: nasıl yani zorla evlendirildi? aynen bizim gibi mi?
Selma başını kaldırıp Aliye bakar ve güler sinsice.
Selma: (Aliye bakarak) aynen sizin gibi Eylülcüm.
Eylül: he.. peki kim bu?
Selma ile Ali hâlâ birbirlerine bakıyordular.
Selma: ya, tanımıyorsun sen..
Ali rahat nefes alır.
Selma: ben bir lavaboya gidiyorum.
Eylül: hıhı.
Selma lavaboya gider, Ali bu fırsatı kullanmalıydı.
Ali: ben galiba telefonumu unuttum odada, alıp geliyorum.
Eylül: gelmesen daha iyi olur 😒
Ali ona bakıyordu sonra göz devirip Selmanın arkasından gider. lavaboda Selmanın kolundan tutup kabine sokar.
Selma: napıyorsun be?!
Ali: bana bak kızım! beni deli etme. biz seninle ne anlaşmıştık? sen kimseye hiçbir şey söylemeyeceksin, bende senin paranı vereceğim.
Selma: sence mesele para mı?
Ali: ne o zaman?
Selma: mesele benim sana aşık olduğum. seni o kızla yan yana göremiyorum, canım acıyor. ama sen Eylül hiçbir şey öğrenmesin, sen terketmesin diye elinden geleni yapıyorsun!
Ali Selmanın ağzını kapatır.
Ali: bağırma. benim Eylül umrumda bile değil. hâlâ anlamadın mı? sevmiyorum ben onu, nefret ediyorum ondan. bir an önce kurtulmak istiyorum ondan.
Selma: e kurtul. önüne geçen mi var?
Ali: var. senin hiçbir şeyden haberin yok. sakin ol, bebeğini büyüt sen. ben sana para yollayacağım. sakın birisine söyleyim deme! gebertirim...
Ali Selmayı dudağından öper ve çıkıp, geri Eylülün yanına gelir. o geldiğinde Eylül göz devirir.
Ali: beni görmeye tahammülün yok görüyorum.
Eylül: aynen. ben odaya çıkıyorum. eşyalarımı toplayacağım.
Ali: çabuk ol ama.
Eylül ona döner.
Ali: akşama bilet yoktu bende iki saat sonraya aldım.
Eylül gider, Ali ise gülüp çayını içmeye devam eder.
2 saat sonra.
uçağa binerler ve Paris-İstanbul yolunu boylarlar. yolda hiç kimse konuşmuyordu. Eylül uyuyunca başı Alinin omuzuna düşer. Ali ona bakıp göz devirir.
İstanbula geldiklerinde, yorgun oldukları için direk eve giderler. oda çok güzel düzenlenmiştir. böyle kocaman iki kişilik yatak, beyaz çarşaflar falan filan. Eylül bunları görüp sinirlenir. çarşafları alıp yere atar. herşeyi yıkıp dağıtır. Ali ona bakar şaşkınlıkla.
Ali: aferin, benim yapmadığımı sen yaptın. ama şimdi nerde uyuyacağını düşün çünkü ben geçiyorum diğer odaya.
güler, Eylül ise şaşırır. Ali yastığını alıp ve tam çıkacakken Eylülün kulağına yaklaşır. Eylül çekilir.
Ali: iyi geceler.
gülüp çıkar, Eylül ise yastığını alıp yerde yatar. rahat nefes alabilir sonunda. İstanbul'un o kokusu varya, insanı deli ediyor. hemde en çok orda yaşayanları. memleketine döndü Eylül, artık kendini yabancı hissetmeyecektir. yer soğuk olsa bile memleketinin sıcaklığı onu ısıtıyordu. gülümser.
Eylül: evim, evim canım evim.
ama aklına şu an onun kendi, öz sıcak yatağında olmadığı geldiğinde, gülümsemesi kaybolur. Paris'te neler çekmişti.. darbe yedi, hastaneye düştü, yıkıldı... Aliden o kadar çok nefret ediyordu ki, onu değil görmeye, nefesini bile hissetmeyi istemiyordu. yakışıklıymış... ne var bunda?
özlem.. arkadaşlarını özlüyordu, Serkanı özlüyordu. acaba şimdi nasıl bir durumdaydı? vazgeçmiş miydi ondan? ya Songül ile Cemre? belki onlar çoktan arkadaşlığı bozmuşlardı? belki aşırı derecede nefret ediyorlardı ondan? son kez konuştuklarında ne haldeydiler? hele Serkan... onun başka birisiyle zorla evledirdiğini öğrendiğinde deliye dönmüştü. kendine birşey yapmış olmasın..
Eylül: Allahım ben ne yapacağım?
onları aramalıydı. geç olduğu umrunda bile değildi. onların sesini duymalıydı, iyi olduklarından emin olmalıydı. ayağa kalkar ve parmaklarının ucunda Alinin odasına geçer ve pantolonuna yaklaşır. bir cebinde bulmadığında diğerine bakmak için hareket yapar ama Ali o sırada yerinde döner. Eylül eğilir ki onu görmesin. nihayet telefonu alıp odadan çıkar. direk Serkanı arar.
Serkan telefonun sesini duymuyordu. uyuyordu ama sesi duyduğunda uyku sesemi ile kalkar ve gözlerini zar zor açıp ekrana bakar. bilinmeye numaraydı. açar.
~konuşma~
Serkan: alo.
Eylül kısık sesle konuşur.
Eylül: Serkan benim.
Serkan: Eylül? nerdesin?
Eylül: geldim ben, İstanbuldayım.
Serkan: nerde olduğunu söyle, çabuk gelip alıyım seni.
Eylül: yok yok, şimdi olmaz. ben gizlice Alinin telefonunu alıp seni aradım. çok özledim..
Serkan: bende seni çok özledim aşkım.. ne zaman görebilirim seni?
Eylül: (iç çekerek) bilmiyorum. ama seni bi an evvel görmek istiyorum. sarılmak istiyorum.
Serkan: bende.. ya ben anlamıyorum, seni nasıl başkasıyla evlendiriler ya?! hemde üstelik benim olduğumu bile bile!
Eylül: çok üzgünüm Serkan, yapacak hiçbir şeyim yoktu. ama benim hâlâ seni sevdiğimi bil tamam mı?
Serkan: bende seni çok seviyorum, canımdan daha çok..
Eylül: biz mutlaka bir gün görüşeceğiz tamam mı? benden haber bekle. şimdi kapatmam lazım.
Serkan: Eylül dur!
Eylül: efendim.
Serkan: seni seviyorum..
Eylül: seni seviyorum.. hadi ben kapatıyorum.. iyi geceler.
~konuşma biter~
Eylül telefonu gizlice odaya girip yerinde koyar ve geri odasına gider. biraz düşündükten sonra uyur.
Ertesi Gün.
Ali uyanır ve Eylülün odasına gelip, onun hâlâ uyuduğunu görür. elini yüzünü yıkar ve geri yatağına geçip telefonunu eline alır. son aramalar girdiğinde bilinmeyen bir numaradan gece arama olmuştu.
Ali: bu kim ya?
arar ve Serkan telefonu açtığında, çıldırır. kapatır ve hızlı bir şekilde kalkıp Eylülün odasında doğru yürür.
Ali: EYLÜL!!!!
Eylül yerinden sıçrar. Ali ona yaklaşır ve çenesini sıkar.
Ali: (sinirli bir şekilde) sana kim izin verdi dün akşam Serkanı aramaya? sen nasıl benim telefonumu aldın?
Eylül konuşamıyordu.
Eylül: b... bırak... bı.. rak...
Ali bırakır.
Eylül: ben hiç kimseyi aramadım...
Ali: YALAN SÖYLEME!!! YAZIYOR İŞTE!!!
Eylül: (korkarak) ya ben hiç kimseyi aramadım..
Ali: doğruyu söyle bana.
Eylül dayanamaz ve hızlıca ayağa kalkar. gözyaşlarına hakim olamıyordu.
Eylül: (ağlayarak) YA EVET BEN ARADIM!!! GECE GİZLİCE ODANA GİDİR TELEFONUNU ALDIM VE ARADIM!!!
Ali: ne dedin sen? sen benim eşyalarımı mı karıştırıyorsun?
Eylül: YA BEN HİÇBİR ŞEYİ KARIŞTIRMADIM!!! SADECE SEVGİLİMİ ARADIM!!! NEDEN?!! ÇÜNKÜ ONU ÖZLÜYORUM!!!! SERKANI, ARKADAŞLARIMI ÖZLÜYORUM!!!! (ağlayarak) ya.. ya neden anlamıyorsun? 😭😭😭 ben seni sevmiyorum, istemiyorum seni! ya anla şunu artık ya! yeter be yeter!
Ali hiçbir şey söyleyemiyordu. sadece Eylüle bakıyordu.
Eylül: SENİN BANA YAPTIKLARINI SERKAN YAPMAZ!!!! O BANA VURMAZ!!!! NEDEN?!!! ÇÜNKÜ O BENİ SEVİYOR!!!! BENDE ONU!!! YA EĞER BİZ BİRBİRİMİZDEN BU KADAR NEFRET EDİYORSAK, NEDEN HÂLÂ BİLİKTEYİZ?!!! BOŞANALIM SENDE BENDE KURTULALIM!!!
yere çöker.
Eylül: neden babamın hatasının bedelini ben ödüyorum ya, neden? 😭😭😭😭 benim suçum ne? yeter artık, dayanamıyorum! ölmek istiyorum.. bu hayattan, bu beladan kurtulmak istiyorum.. bıktım usandım.. yeter... 😭😭😭😭😭😭😭😭
Ali başını eğer. yutkunur. çok kötü haldeydi. gerçekti.. hepsi gerçekti.. o Eylülü sevmiyordu, Eylülde onu. Eylül babasının hatasının bedelini ödüyordu.. darbe yiyordu.. hepsi gerçekti.. Alinin içi sanki bomboş olur. bi an nefes bile alamaz. içi yanar... Eylülün yanına diz çöküp ona yaklaşır.
Ali: (kısık sesle) gidebilirsin..
Eylül başını kaldırıp, şaşkınlıkla ona bakar.
Eylül: n... ne?
Ali: gidebilirsin.. tutmuyorum seni.. madem biz birbirimizden nefret ediyoruz, böyle yaşamaktansa, özgür oluruz daha iyi.. git..
Eylül hâlâ ona bakıyordu. şaşırmıştı.
Ali: git.. git neyi bekliyorsun, git.. hadi..
Eylül ayağa kalkar ve şaşkın bir yüz ifadeyle, Aliye bakarak odadan çıkar. çıktığından derin nefes alır ve kaçar. özgürlüğünü hissetmek için kaçar..
Ali odada kalıp, hâlâ yerde diz çökmüş bir haldeydi.. kendine gelir ve telefonundan birisini arar.
Ali: alo Selma, bekle beni... geliyorum..

Karanlık HayatımHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin