11. Bölüm.

629 32 12
                                    

multi: İlker ve Demet.

Ali: amca ben bi tuvalete gidebilir miyim?
amca: tabiki evlat. yavaş kalk ama.
Aliye yardım eder ve tuvalete götürür. geri geldiklerinde Ali yukarıya götüren merdivenlere bakar bir süre.
avcı: eğer kızı merak ediyorsan, yavaşça gidelim yanına.
Ali: yok, bırakalım uysun. çok yorulmuştur o şimdi.
geri yatağına uzanır ve birkaç dakika sonra uykuya dalar. avcı yukarı Eylülün yanına gider ve onun uyandığını görür.
avcı: daha iyi misin kızım?
Eylül: iyiyim, teşekkür ederim. ben artık gitsem iyi olur.
avcı: asla olmaz. daha dinlenmedin ki? iyi olduğuna emin misin?
Eylül: eminim eminim. arkadaşlarım merak etmişlerdir şimdi. ben gideyim.
Eylül ayağa kalkar ve avcıya yaklaşıp, gülümser.
Eylül: bana yaktıklarınız için size minnettarım. hakkınızı ödeyemem.
avcı: Allaha emanet ol güzel kızım.
Eylül avcının elini öpmek ister ama o izin vermez.
avcı: sende kalsın. ben sana bi su vereyim, ekmek arası köftede yapmıştım, yolda aç kalmayasın.
Eylül: tekrar teşekkür ederim 🙏
Eylül ile aşağı iner ve mutfağa geçerler. Eylülün gözü bir odaya kayar.
Eylül: ne kadar büyük bir eviniz varmış.
avcı: he o odada da bir genç çocuk yatıyor. yaralı. kaç zamandır burda saklanıyor. şimdi iyi çok şükür. uyuyordur.
Eylül: neden burda saklanıyor ki?
avcı: bilmiyorum güzel kızım. bana hiçbir şey söylemedi ama çok mühim bir mesele olduğunu anlıyorum. al.
Eylüle yemeği ve suyu verir ve Eylül fazla vaktini kaybetmeden evden çıkar. koşarak yola çıkar ve karşısına bir araba çıktığında, direk karakola gider.
İlker ile Demet geldiklerinde, onların karşısına bir polis çıkar.
İlker: noldu?
polis: komiserim, bir genç kız geldi şimdi. kendisinin Eylül Acar olduğunu söyledi. şu an odanızda.
İlker ile Demet şoka girerler. hemen odaya koşarlar ve kapıyı açtıklarında, aynı şokun iki kat fazlasını yaşarlar.
Cemre evde volta atıyordu.
Songül: ya kızım otur aşağı, başım döndü ya!
Cemre: (endişe içinde) oturamıyorum Songül, oturamıyorum. ya nerde kaldı ki bu kız? kesin başına kötü birşey gelmiş.
Songül: ya bizim başka yapacak birşeyimiz var mı? yok. bu yüzden bize tek düşen şey sabretmektir.
Cemre: off...
Cemre koltuğa oturur ve biraz sonra kapı çalar. açtığında karşısında nefes nefese kalmış Meteyi görür.
Cemre: n'oluyo?
Mete: Ey... (derin nefes alıp verir) Eylülü bulmuşlar...
SonCem: NE?!!!!
Songül kapıya gelir ve endişe ile Meteye bakar.
Mete: şu an karakolda. gidelim.
üçü de koşarak gelirler karakola ve direk İlkerin odasına dalarlar. Eylülü gördüklerinde, gerçekten şok olurlar.
İlker: tamam Eylül, ben anladım.
sarılırlar kızlar, Mete Eylülü kızlardan çekip, kendisi sarılır.
Mete: ah Eylül çok korktum... iyisin dimi?
Eylül: iyiyim, sakin olun.
Songül: bak gerçekten iyisin dimi?
Eylül: ya iyiyim, sakin olun ve oturun.
otururlar.
Demet: Eylül bize herşeyi anlattı. Serkanın kaçırdığını biliyorduk zaten, şimdi de emin olduk.
Mete: Serkan yapmış dimi? (yumruğunu sıkar) nerde lan o şerefsiz? siz onu bana verin, ben parçalarım onu! 😡
İlker: sakin ol delikanlı. Serkan şu an kafeste. cezasına savcı bakacak, sen değil.
Eylül: biz artık gidebilir miyiz? ben çok yorgunum.
Demet: tabiki. buyrun.
İlker aslında Eylülün gitmemesini ister bi an. kendi kendisine şaşırır.
karakoldan çıkıp eve gelirler ve Eylül kanepeye oturup, olanları tek tek anlatır. Mete her seferinde ,,Serkan" ismini duyunca, çıldırır ama sakinliğini saklamaya çalışır. Eylül biraz sonra uyur. Cemre mutfağa geçer birşeyler hazırlamak için ama dolapta lazım olan malzemelerin olmadığını görüp, mağazaya gitmek ister.
Cemre: Songül ben mağazaya gideceğim. dolap bomboş.
Songül: ya şey aslında benimde gitmem lazım. yani birkaç şey almalıyım eve. istersen sen kal, ben giderim.
Cemre: ay olur mu canım öyle şey? sen bana ne istiyorsan söyle, ben alırım.
Mete: ya kızlar siz birlikte gidin isterseniz, ben burdayım. bakarım Eylüle siz gelene kadar.
Songülün bu durum hiç hoşuna gitmez ama mecburdu. istemese de gider Cemre ile. artık Cemreye herşeyi anlatmak zamanı geldi.
Alinin yaraları gün geçtikçe geçiyorlar ve artık sıkılmıştı. eve geri dönmek istiyordu. sevdiğini görmek istiyordu. yavaşça ayağa kalkar ve üstünü giymeye başlar. avcı odaya gelip onu görünce şaşırır.
avcı: evlat bir yere mi gidiyorsun?
Ali: evet amca, ben artık gitsem iyi olur. hem iyiyim zaten. sıkılmaya başladım.
avcı: yürüyebilecek misin peki?
Ali ayağa kalkar zar zor ve acıyı yırtıp, gülümser.
Ali: (gülümseyerek) yürürüm. ☺️
avcı: pekala, sen bilirsin. kendine dikkat et. Allaha emanet olasın evlat.
Ali avcının elini öpüp, evden çıkar. yola çıktığında bir arabanın olmadığını görür ve yavaş yavaş yürümeye başlar. sonra bir arabayı fark edip, eli ile durmasını ister ve binip, karakola gitmeye karar verir.
Mete evde sadece Eylül ile olduğunu anlayınca, hayli bi sevinir. Eylülün yanına gider ve kapıda durup, onu izlemeye başlar. yüzünü inceler. sonra yanına eğilip, ellerini saçlarına götürür ve yüzüne düştüklerini kenara çeker. yavaşça eğilip, saçlarının kokusunu içine çekerek gülümser. yavaşça alnından öper ve yanına oturur.
Mete: (kısık sesle) Allah belamı versin ki ben sana aşık oldum... hemde çok..
yüzüne bakar ve istemsizce gülümser. kalbi pır pır atıyordu. sanki şimdi kopacak yerinden. içinden onu öpmek ister ama bunun yasak olduğunu bilir.
Mete: (kısık sesle) ben şimdi Aliye ihanet etmiş oldum dimi? onun kırkı çıkmadan sevdiğine göz koydum. ama bu aşk işte. bu kalp. kalp emir dinlemez. ne yapabilirdim? hiçbir şey. ama sana aşık olduğum için kendime çok kızıyorum. ama bi yandan da mutluluk hissi var içimde. keşke... keşke sende beni sevsen... keşke...
Cemre: Mete?
Mete şaşkınlıkla arkasını döner ve kapıda Cemreyi görür. Cemre fal taşı gibi açılmış gözlerle ona bakar.
Ali karakola gelmiştir ve polisten komiserin odasını sorup, oraya girer. İlker telefonla konuşuyordu.
İlker: tamam, ben akşam uğrarım... yok bugün fazla işim yok anne, erken çıkacağım.
Ali içeri dalar, İlker ona kızgın bakış atar.
İlker: anne ben kapatıyorum, sonra konuşuruz.
telefonu yerine koyar ve sinirle ayağa kalkar.
İlker: (sinirle) sana kapıyı tıklatmak nedir öğretmediler mi? 😡
Ali içeri girer ve oturur. daha doğrusu yaylanır kanepeye.
Ali: komiser... bil bakalım ben kimim..
İlker: suratın bana tanıdık geliyor da, çıkaramıyorum. kimsin?
Ali: (hafif gülümseyerek) Ali Göktürk..
İlkerin gözleri fal taşı gibi açılır. Ali ise zaferi kazanmış gibi oturuyordu.
Mete: (korkarak) Cemre... sen ne kadardır burdasın?
Cemre: ya aslında şimdi geldim. noldu? bi rahatsız oldun galiba. 
Mete: ha.. şey.. sen ne duydun?
Cemre: benim son duyduğum şey ,,keşke" sözüydü. kime diyordun onu?
Mete nefesini üfler dışarı. gözlerini kapatıp, yine açar rahat olarak.
Mete: he, şey.. ben aslında Eylül ile konuşuyordum.. ama uyuyor, bende sakince gelip, yanına oturdum. yani kötü niyetim yoktu. Aliden bahsetiyordum. diyordum ki, keşke yaşasaydı, şu an yanımda olsaydı. hem Eylüle de bakardı.
Cemre: (üzgünce) keşke.. neyse biz masayı hazırlıyoruz, Eylülü de uyandır. birlikte akşam yemeği yapalım.
Mete: o.. olur..
Cemre: sen iyi olduğuna emin misin?
Mete: evet evet iyiyim. sadece acımı hatırlayıp, her seferinde kötü oluyorum da, ondan. sonuçta Ali benim kardeşim gibiydi. yani biz birlikte büyüdük, herşeyi birlikte atlattık. şimdi de onun yokluğu.. çok zor..
Cemre: anlıyorum... neyse hadi gelin..
Mete: hıhı...
Cemre gittiğinde, Mete tekrar rahat nefes alıp, bırakır. Eylüle bakıp, gülümser ve onu uyandırır. önce yavaşça dürter sonra onun titrediğini görünce, daha sert dürter. Eylül yerinden sıçrar. derince nefes alıp verir.
Mete: Eylül noldu?
Eylül: (hızlı nefes alıp vererek) b... ben.. kabus gördüm... çok kötüydü....
Mete: ne gördün? anlatmak ister misin?
Cemre: hadi, sofra hazır!!
Mete: Cemre ile Songül sofrayı kurdular da, yemeğe çağırıyorlar.
Eylül: tamam gidelim.
Karakolda.
İlker: peki neden bunca zaman saklandın?
Ali: mecbur kaldım. herkesin güvenliği için.
İlker: Korkut içerde. hakim onu tutuklu yargıladı. ama bu sen burda olmayınca. şimdi burdasın, ölmedin. yani hakim onu bırakatabilir. tabi eğer şikayetçi olmazsan.
Ali: komiser.. o adam benim küçüklüğümü çaldı, gençliğimi zahirledi. dıştan belki melek gibi görünüyordur ama... içten şerefsizin tekidir. bu yüzden şikayetçiyim. atın o herifi içeri, atın ki bu dünya bir şerefsizden daha kurtulsun.
İlker: tamam. o zaman gel bunu doldur, şikayetine savcı bakacaktır.
Ali yanını tutarak kalkar. İlker onu süzer.
İlker: herkes seni öldü biliyor. sence bu doğru mu?
Ali: ben sana anlattım zaten. bunu yapmalıydım.
Ali şikayetçi olur. İlker Alinin dirilip geldiğine hem sevinir, hemde üzülür. ama neden, bilemez.
Ali: (üzgünce) annem... o nerde?
İlker: senin gittiğinden beri hiç göze gözükmüyor. haram oldu kadın.
Ali yutkunur. başını yere eğer.
Ali: tamam, ben konuşurum onunla... sağolun.
İlker: ne demek. görevimiz.
Ali karakoldan çıkıp, nereye gideceğini düşünür. annesini o kadar çok özlemişti ki. ama hiç kimseyi Eylül kadar özlemedi. saçları, bakışı, duruşu, gülüşü. yüzünün en ince detayına kadar özlemiştir onu. ona dayasıya sarılıp, kokusunu içine çekmek. dudakları acıyana dek onu öpmek istiyordu. yeşil gözlerini.. mavi yeşili çok özlemişti, onu çok istiyordu. ama önce annesinin yanına gitmeliydi. evine doğru yol alır.
İlker odasında olanları düşünür. içeri Demetin girdiğini fark etmez bile.
Demet: abi, eğer işin yoksa, artık gidebilir miyiz?
İlker daldığına göre onu duymaz bile.
Demet: abi... hey burda mısın?
sessizlik.
Demet: ohoo gitmiş bu.. (yanına yaklaşıp, eline dokunur) abi..
İlker: hm.. efendim Demet.
Demet: nerdesin sen? İstanbul'u gezmeye mi karar verdin.
güler ama İlkerin hâlâ birşeyler düşündüğünü görüp, susar.
Demet: neyi düşünüyorsun sen bu kadar?
İlker: Demet, Ali geldi..
Demet yüzünü büzer.
Demet: hangi Ali?
İlker: Ali Göktürk..
Demet: (bağırarak) ne diyorsun?!!!! 😧😧
İlker: ne bağırıyorsun be?
Demet: a.. ama bu nasıl olur ki? hani ölmüştü?
İlker: ölmedi işte, yaşıyor. biraz önce burdaydı. ifadesini falan verdi birde Korkuttan şikayetçi oldu.
Demet: peki neden saklanmış ki? birde nerde saklanmış?
İlker: bir avcının evinde, ormanın tam ortasında. herkesin emniyeti için saklanıyormuş.
Demet: sende buna inanmadın dimi?
İlker: aslında daha net sebebini de söyledi; Korkut onun yaşadığını bilmesin diye. çünkü eğer bilseydi, o zaman Eylülü öldürürdü.
Demet: lan varya, bu çocuk çok zeki.
İlker ona ters ters bakar.
Demet: yani ondan demiyorum. bu kadar şeyi yaptı, ortalığı birbirine kattı, sonra da hiçbir şey olmamış gibi çıktı geldi. vay be. benim bile aklıma gelmezdi. bana bak; ama Korkut Eylüle zarar verdi. onu kaçırmasını istedi.
İlker: onu demedim. nedenini bilmiyorum ama söyleyemedim.
bir süre sessizlik oluşur.
İlker: Demet...
Demet: hı..
İlker: benim sana birşey söylemem lazım.
Demet: söyle bakalım.
İlker tereddüt etmeden konuşur.
İlker: ben aslında Alinin gelmesine hiçte sevinmedim. yani sevindim birazcık ama üzüntü hissi boy aşıyor... içimde de böyle birşey var ama ne olduğunu çözemiyorum.
Demet: nasıl birşey?
İlker: böyle sıcaklık, mutluluk, heyecan..
Demet daha dikkatli onu dinler. birşeyler süzer ama emin olmak lazım.
İlker: bunlar hepsi de Eylüle karşı. yani çok salak birşey, biliyorum ama engel olamıyorum. içimde böyle çiçekler açıyor, rüzgarlar esiyor. kalbim her an onu gördüğümde kopacak yerinden.
Demet: ulan salak, sen aşık mı oldun?
İlker susar.
İlker: yok ya.. aşk değildir bu... yani kızı sadece iki gün tanıyorum, onlarda da bir gün gördüm. belki hoşlanıyor muyumdur?
Demet: ulan gerizekalı, kız başkasını seviyor lan!
İlker: biliyorum!
Demet: e ne o zaman?!!!
İlker: ya.. söyledim ya; engel olamıyorum..
Demet: vazgeç.. vazgeç çünkü çok acı çekersin..
kalkar ve kapıya doğru yönelir.
Demet: yürü eve gidiyoruz.
İlker üzülür. bu aşk imkansız.. bu olmaz.. mümkün değil.. üzgünce kalkar ve karakoldan çıkarlar.
Koğuş.
Korkut: görüyorum sende düştün buraya.
sinsice güler.
Serkan göz devirir.
Korkut: ulan bi işi halledemedim ya! sakat mısın oğlum sen?
Serkan: ya bilemedim ki. nasıl kaçıp gittiğini anlayamadım.
Korkut: salaksın da ondan. gerizekalı.
göz devirir.
Ali evine gelir. evi inceler. zamanla onun burdan çıkan haykırış sesleri hâlâ kulaklarındaydı.
Flashback.
Ali: BABA YAPMA!!! BABA NOLUR YAPMA!!!!
Korkut: SEN NASIL KIRARSIN O VAZOYU HE, NASIL?!!!!!!! SAKAR ŞEY SENİ!!!!!
Fatoş: KORKUT YETER!!! ÖLDÜRECEKSİN ÇOCUĞU!!!!!!!!!!!!
Korkut: SEN KARIŞMA!!!!!!!
Fatoşa ağır tokat atar, o yere yığılır. yerde bükülmüş Aliyi kırbaçlamaya devam eder.
Ali: AHHHH!!!!!!!!!!  😭😭😭😭😭😭
Korkut: ALLAH SENİN BELANI VERSİN!!!!!!! NERDEN ÇIKTIN BAŞIMA?!!!!!!!!
yine vurur.
Ali: AHHHHHHHHHHHHHH!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!
😭😭😭😭😭😭😭😭😭😭😭
Flashback Son.
Ali yüzünde acı ile kapıya doğru yürür ve çalar. Fatoş kapıyı açıp, karşısında Aliyi görünce, durur, kıpırdayamaz.
Ali: anne.. ben geldim...
Fatoş susuyordur. gözleri dikilmiş Aliye bakıyordu.
Ali: annem.. bak benim.. oğlun.. Ali..
Fatoş hâlâ susuyordur. bir anne haftalarca ölmüş bildiği oğlunu görünce, nasıl tepki vermelidir?
Ali: anne ver elini öpeyim.
Fatoşun elini öper ve gözlerinin içine bakar. Fatoş Aliyi süzmeye başlar sonra birden sımsıkı sarılır.
Fatoş: (ağlayarak) oğlum.. (kokusunu içine çeker) ohh mis kokulu oğlum benim..
Ali: tamam anne ağlama, niye ağlıyorsun ki? bak iyiyim ben, gerçekten iyiyim.
Fatoş: (ağlayarak) ,,öldü" dediler.. ,, kurtaramadık" dediler.. nasıl? nasıl olur?
Ali: anne herşey bi oyundu. Korkut içeri girsin ve hiç çıkmasın diye yaptım bunu.
Fatoş onu bırakmıyordur. hâlâ kokusunu içine çekerek sımsıkı sarılıyordur oğluna.
Ali: canım annem.. çok özledim seni...
Fatoş: bende oğul, bende...
Cemreler oturup, televizyon seyrediyorlardı. gerçi kızlar izliyordu. Mete ise Eylülü izliyordu. gözlerini ondan ayıramıyordu. Songül bunu görüyordu ve sinir oluyordu. ,,kardeşinin eski karısına aşık olmuş hayvan" düşünüyordu. Mete Eylülü izlemeye devam ettikçe, bu işin böyle gitmeyeceğini anlar.
Songül: (içinden) bunun artık gitme zamanı geldi.
Songül: ee Mete.. şimdi ayıp olmasın ama sen hâlâ burdasın, gitmek diye bir planın var mı?
Cemre: Songül çok ayıp değil mi?
Eylül: aynen ya, o neydi öyle?
Mete: yok yok doğru söylüyor. ben gideyim, hem geç oldu.
ayağa kalkar, Cemre onu geçirir.
Mete: görüşürüz Eylül.
el sallar. Songül ters ters bakar ona.
Songül: (sinirle) yani Eylül diyorsun ama bizde burdayız dimi? 😡
Mete: he şey.. sizinle de görüşürüz. 👋
Songül: (sinirle) he he. görüşürüz 😡
Mete gider.
Songül: inşallah hiç görüşmeyiz. 😒
Eylül: Songül n'oluyo?
Songül: ya görmüyor musun kızım?!! bu resmen sana asılıyor!
EyCem: YUH!!!!!
Songül: ne yuhu be?!! bunun ne haltlar yediğini bir tek ben mi görüyorum?! bir tek ben mi burda dikkatli insanım anasını satıyım?!!!
Eylül: Songül çok saçmalıyorsun şu an.
Cemre: aynen bence de. yani Mete Aliye ihanet etmez ki, yapmaz öyle birşeyi.
Songül: ya yaptıysa? ya gerçekten sana aşıksa? sen görmüyorsun tabi bütün bunları ama ben görüyorum lan!
Cemre bugün yemekten önce olanları hatırlar.
Flashback.
Cemre: Mete?
Mete: (korkarak) Cemre... sen ne kadardır burdasın?
Cemre: ya aslında şimdi geldim. noldu? bi rahatsız oldun galiba. 
Mete: ha.. şey.. sen ne duydun?
Cemre: benim son duyduğum şey ,,keşke" sözüydü. kime diyordun onu?
Mete nefesini üfler dışarı. gözlerini kapatıp, yine açar rahat olarak.
Mete: he, şey.. ben aslında Eylül ile konuşuyordum.. ama uyuyor, bende sakince gelip, yanına oturdum. yani kötü niyetim yoktu. Aliden bahsetiyordum. diyordum ki, keşke yaşasaydı, şu an yanımda olsaydı. hem Eylüle de bakardı.
....
Cemre: sen iyi olduğuna emin misin?
Mete: evet evet iyiyim. sadece acımı hatırlayıp, her seferinde kötü oluyorum da, ondan. sonuçta Ali benim kardeşim gibiydi. yani biz birlikte büyüdük, herşeyi birlikte atlattık. şimdi de onun yokluğu.. çok zor..
Flashback Son.
Cemre: aslında bende bugün birşeyler gördüm. yemekten önce Eylülü uyandırmaya gittim, yanında Meteyi buldum. ben geldiğimde ,,keşke" sözünü duydum ama bana keşke Ali yaşasaydı dedi. pek inandırıcı gelmedi ama kurcalamak istemedim. sizce?
Songül: al işte sana kanıt; herhalde senin ona aşık olmanı istiyordu.
Eylül: ya kızlar biz emin olamayız. sizin dedikleriniz hiçbir şeydir. ben kendi gözlerimle gördüm, şahidim; Ali kötü olduğunda Mete ona bizzat bakıyordu. kendi evinde koyuyordu onu. sizce bana aşık olan insan böyle birşeyi yapabilir mi?
Cemre: belki o zamanlar sana aşık değildir Eylül. neden olmasın?
Eylül: yani sende Songülün tarafına geçtin?
Cemre: burda söz konusu taraf değil Eylül, senin güvende olman. ve bence Songül haklı.
Songül: ya farzedelim ben haklı değilim. sen güvende ol, o yeter.
Cemre: doğru söylüyorsun.
Eylül biraz düşünür.
Eylül: tamam, ben bunu ciddiye alırım.
Songül: oh çok şükür ya! içimdekileri döktüm anasını satıyım.
etrafa bakar.
film bittikten sonra toparlanırlar.
Eylül: ya kızlar ben artık eve gideyim ya, özledim evimi.
Cemre: ya biraz daha kalsaydın?
Eylül: ya yok gideyim ben.
Songül: sen bilirsin.
Eylül kalkar ve hazırlanıp çıkar evden. eve gider.
Ali biraz annesi ile hasret geçirdikten sonra, kalkar.
Ali: anne ben gideyim. kendine iyi bak.
Fatoş: nereye oğlum bu saatte? kalsaydın bu gece?
Ali: ya yok.. ben...
başını eğer.
Ali: ben Eylülü yok özledim anne...
Fatoş gülümser.
Fatoş: (gülümseyerek) tamam, Eylül kaçmıyor ya. yarın gidersin.
Ali: lütfen anne, çok özledim onu. gidiyorum ben.
Fatoş: tamam oğlum. dikkatli ol ama. arada sırada da uğra buraya. anneni unutma tamam mı?
Ali bir süre ona bakar sonra sarılır.
Ali: ya ben seni nasıl unuturum ya? sence böyle birşey mümkün mü?
Fatoş gülümser ve ayrılırlar. Alinin alnından öper.
Ali: ben kaçtım. gelirim yine.
Fatoş: tamam oğul.
Ali evden çıkar ve annesine el sallar. Fatoşta el sallar ve Ali hızlı adımlarla Eylülün evine gider. sonunda kavuşacak ona.
Eylül eve gelince, etrafa bakar. ev bomboştu. hem boştu zaten ama şimdi Eylül kendini yitirince yalnız hissetti. iç çeker.
Eylül: ah be sevgilim.. sensizlik buralar bana soğuk geliyor..
gözyaşlarına hakim olamaz ve bırakır.. yanaklarını ıslatırken, yavaş yavaş önünde birleşmiş kollarına düşer. yere oturur, ayaklarını kendine çeker.
Ali Eylülün evinin yanına geldiğinde, açık olan camdan ağlayış sesleri duyar. içi paramparça olur.
Ali: bu Eylüldür... ağlıyor...
içeri girmek ister ama Eylül kalkınca saklanır. Eylül evi toparlamaya başlar. diğer odaya geçer, o sırada Ali sessizce içeri girer. Eylül gelince korkar. odada karanlık olduğu için sıçrar resmen.
Eylül: aa!!!
Ali: Eylül, tamam, sakin ol. benim..
Eylülün dili tutulur. Ali miydi bu? yok, yok o değildi. o... o öldü... öldü..
Eylül: s... sen kimsin?
Ali: Eylül, benim.. Ali...
Eylül Alinin gözlerinin içine bakar şaşkın yüz ifade ile.
Ali: bak, şaşırdın biliyorum ama bu benim.. yani ölmedim, yaşıyorum...
Eylül hâlâ susar, hiçbir şey söyleyemiyordu.
Eylül: ben artık delirdim ya... hayal görüyorum.. halüsinasyon görmeye başladım.. çık kafamdan.. çık öldün sen! ÇIK, ÖLDÜN SEN!!!! ÖLDÜN!!!!!!!!!
kafasını tutar iki eli ile. Ali iki eli ile onun ellerini tutar. silkeler.
Ali: Eylül, Eylül sakin ol!!! bak benim, benim, ölmedim işte!!!
Eylül: ya hayır!!! öldün sen!!! öldün!!!!
Ali: EYLÜL ÖLMEDİM!!!! ÖLMEDİM!!!!! BAK BURDAYIM, YANINDAYIM, EYLÜL!!!!!
Eylül ağlar ama sakinleşir. titrer ve hızlı nefes alıp verir. Aliye bakar. Ali ise onun gözlerinin içine bakar. Eylül sinirlenir. eline ne geçerse Aliye atmaya başlar.
Eylül: YA SEN...
Ali ona atılan herşeyi kenara fırlatır.
Ali: Eylül sakin ol, napıyorsun?!!!!
Eylül: SEN BUNU BANA NASIL YAPARSIN?!!!! SENİN HİÇ Mİ VİCDANIN YOK?!!!!! BEN SENİ O KADAR ÖZLERKEN, SEN NELELERDE GEZİYORDUN, PİSLİK?!!!!!!
Ali: EYLÜL SAKİN OLUR MUSUN LÜTFEN?!!!!
Eylül: NEFRET EDİYORUM SENDEN ALİ GÖKTÜRK, NEFRET EDİYORUM!!!!!!!
Ali: YA KIZIM Bİ DUR, DUR, DURSANA YAHU!!!!!!
Eylül eline vazoyu geçirir, tam atacakken, Ali onun kollarından tutar. Eylül çırpınır ama Ali daha sıkı tutar.
Ali: ya Eylül, bi dur ya, napıyorsun sen?!!!!!
Eylül: BIRAK BENİ!!!! BIRAK!!!!!!!!
çırpınır, ama Ali çok sıkı tutmuştur onu. Eylül kollarını kurtarmak için cebeleşirken, Alinin aklına bir fikir gelir.
Eylül: uzak dur benden!! yaklaşma bana!!! 😡😡😡
Ali onu ani bir hareketle kendine çeker ve dudaklarına yapışır. Eylül yine çırpınır, çığlık atar, ama Ali onun belinden tutup, onun vücudunu kendi vücudu ile birleştirir. dudaklarını sıkıca onun dudaklarına yapıştırır ve bırakmaz. o kadar sıkıdır ki, Eylül yüzünü büzer. ayrılırlar. ikiside hızlı nefes alıp verirler. Eylül başını yere eğer ve nefes nefese kalmıştır. Ali de ona bakar, boy farkından dolayı yukardan aşağı. nefeslerinin sesleri, kalplerinin atışlarını hissedebiliyorlardı. Eylül başını kaldırıp Aliye bakar, Ali de ona.
Ali: (kısık sesle) seni çok özledim...
bir süre öyle bakıştıktan sonra Eylül Aliye tokat atar.
Ali: OHA!! neden?!! 😧
Eylül: çünkü hakkettin! çünkü hayvansın! çünkü pisliksin! çünkü hödüksün! çünkü öküzsün! çünkü..
Ali: tamam tamam, devamına gerek yok.
bir süre sessizlik.
Ali: Eylül, bak; biliyorum sen benden nefret ediyorsun ama ben...
onun sözünü bitirmeye izin vermeden Eylül onun dudaklarına yapışır. Ali önce şaşırsa da, gülümser ve karşılık verir.
Ali: (kısık sesle) çok özledin galiba beni.. 😏
Eylül: (kısık sesle) çok konuşuyorsun sarışın...
Ali onu kucağına alır. Eylül çok şaşırır ama gülümser ve ayaklarını onun beline dolar, kollarını da boynuna. Ali aşağıdan yukarıdan ona bakar ve öper, bırakır, öper, bırakır ve yine öper. Eylülü yatağa götürür.
Eylül: (kısık sesle) bırak...
Ali: (kısık sesle) ne?
Eylül: (kısık sesle) yere bırak beni...
Ali Eylülü bırakır ve Eylül Alinin önüne geçip, onu yatağa iter. Ali hayli bi şaşırır. Eylül onun üzerine çıkar ve dudaklarına yapışır.. gerisini siz tahmin edin 😏🔥🔥

Karanlık HayatımHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin