'Orada ne oldu öyle?'
Brad' in sorusunun cevabını ben de merak ediyorum. Düşündükçe bile başım ağrıyor. Kafamın içinde anlamlandıramadığım soru işaretleri dönüp durarak beynimi işlevsiz hale getiriyor. Fakat ne kadar işgal ederlerse etsinler herhangi bir çıkış yolu bulamıyorum.
'Ben de bilmiyorum Brad. Böylesine bir enerjiyle daha önce karşılaşmamıştım.'
Bir ayağı daldan aşağı sarkarken sırtını yasladığı ağacın gövdesinden doğrulup bana bakıyor, kaşlarını çatarak.
'Uzaklaşıyorsun.'
Ayaklarımı sallamayı bırakıp itiraz ediyorum.
'Hayır Brad. Uzaklaşmıyorum. Senden başka kimsemin kalmadığını biliyorsun. Sadece toparlanamıyorum. Ne yapacağımı kestiremiyorum. Bu yüzden hareketlerim böylesine tuhaf.'
Hiçbir şey söylemeden dalın izin verdiği ölçüde beni yanına çekiyor ve sırtımı göğsüne yaslıyor. Birlikte yaprakların arasından görünen yıldızlara bakıyoruz.
'Üzgünüm. Sana çıkışmak değildi niyetim. Sadece ben de seni böyle görmeye dayanamıyorum.'
Diyecek bir şey bulamıyorum. Kimse konuşmadan geçen bir sürenin ardından Brad' in sesini duyuyorum.
'Bir zamanlar kendi gibi küçük bir kasabada tatlı mı tatlı bir kız yaşarmış. Her gün sabahın erken vakitlerinde kalkıp doğa ananın kollarına atarmış kendini. Çimlere uzanır evrenin ona bahşettiği melodiyi can kulağıyla dilermiş. Gördüğü her canlıyla konuşur, onları mutlu etmek için elinden geleni yaparmış. Onun gözlerindeki ışıltıyı gören herkes yaşama sevinciyle dolarmış. Ben o küçük kızın hala değişmediğine inanıyorum Alissa.'
Dudaklarımdan kulaklarıma varan bir tebessüm ve gözlerimden eksik olmayan yaşlarla konuşuyorum.
'Ben de inanıyorum Brad. Ben de inanıyorum.'
///
Büyükannemi kaybettikten sonra gerçek dünyaya kendimi kapatmam cenazenin ve davanın tüm sorumluluklarının arkadaşlarıma yüklenmesine neden oluyor. Bense robot gibi denileni yapıyorum.
Olaylar hakkında tek bildiğim kan bağımın bulunduğu son kişinin öldürüldüğü. Hiçbir ayrıntıyı öğrenmek istemiyorum gerçi o zamanlar. Evan beni kendime getirmese belki de böyle devam edecektim, kim bilir?
Katil bulanamadığı için haliyle polis aramaya devam ediyor. Ellerinde tek bir şüphelinin dahi bulunmaması sinirlerimi tepeme çıkarıyor. Bu yüzden kaybettiğim zamanı telafi etmek istiyorum. Brad' ten ayrılıp odama çıktığımda ilk iş Evan' ın verdiği dosyayı incelemeye koyuluyorum.
Hışımla çıkardığım flashı aşağıdan getirdiğim bilgisayara takıyorum. Çıktı almadığıma pişman olmam gözlerimin ağrımasıyla kendini gösteriyor. Ekran parlaklığını kısmakla yetiniyorum.
Olay yeri raporu, dişi dokunan tek bulgunun gölün çevresinde rastladıkları sürüklenme ve büyük ayak izleri olduğunu söylüyor. Buradan ulaştıkları sonuç ise, katil erkek. Resimlere baktığımda kadın olma ihtimalini ben de atıyorum kafamdan. Fakat bu yargı bir saniyeliğine duraksatıyor beni. Erkek ayakkabısı giymiş bir kadın olabilir mi diye düşünmeden edemiyorum. Birilerini sürüklerken bunu yapamayacağına kanaat getirip vazgeçiyorum.
Yakınların ifadelerini en sona bırakıp otopsi raporuna odaklanıyorum. Belge de büyükannemin boğularak değil göle atılmadan önce öldüğü yazıyor, boynunun kırılmasıyla. Tüylerim ürperiyor. Ne isterler ki benim kimseye zararı dokunmayan büyükannemden diye öfkeyle karışık bir hüzünle söyleniyorum. Sonradan aklıma gelen şey ise irkilmeme sebep oluyor. Büyükannem yüzmeyi bilmiyor. Hatta su korkusu gölün yanına bile yaklaşmasına engel oluyor. Yani sadece suya atması öldürmesi için yeterliyken niye kırsın ki boynunu katil? Bağırmasından korktuğu için yaptığını düşünsem dahi o saatte -yazdığına göre akşam 10- gölün olduğu civarda insana rastlamak imkansız. Onu öldüren kişinin, ya korkusunu bilemeyecek kadar ona uzak ya da öldürmekten zevk alan biri olduğunu düşünüyorum. İlk seçenek pinpon topu gibi beynimin duvarlarına çarparken mavi gözler düşüyor aklıma. Tekrar ediyorum içimden: 'Bu ayrıntıyı bilemeyecek kadar uzak biri.'
Fakat öldürdükten sonra niye göle attığını bir türlü anlayamıyorum. Neyden kurtulmaya çalışıyor? Hatta neden öldürdüğünü bile anlayamıyorum.
Aktifliğini yitiren beynim paslanmaya yüz tutunca olaylara kafa yormak yorucu geliyor. Düşüncelerimi toparlamak adına mutfağa geçip sert bir kahve hazırlıyorum kendime. Tekrardan yatağıma kurulduğumda kaldığım yerden devam ediyorum. Tek incelemediğim kısma geri dönüp ifadesi alınan kişilere bakıyorum. Pek bir şey bulacağımı sanmıyorum gerçi. Hastanede bana sordukları sorular ve yakın çevredeki kişilerin ifadeleri yer alıyor bu kısımda.
- Büyükannenizin düşmanları var mıydı?
- Hayır yoktu. Büyükannem dünya tatlısı bir insandı. Kasabada herkes tanır ve severdi. Üniversite okuduğumdan beri çok sık uğrayamıyorum. Fakat bir sıkıntısı olsaydı anlardım telefonla konuştuğumuzda.
- Parasından dolayı öldürülmüş olabileceğini düşünüyor musunuz?
- Sanmıyorum. Bütün mal varlığını bana bırakmıştı. Benim öldürülmem gerekirdi öyle bir durumda.
- ...
- Son zamanlar şüphelendiğiniz durumlar oldu mu? Psikolojisi nasıldı?
- Her şey gayet normaldi. Bahçesiyle ilgileniyordu. Kitap okuyordu. Ben de arada sırada ziyaretine geliyordum. Mutluydu.
- En son ne zaman gördünüz peki?
- Onu gölde bulduğumuzdan önceki gün, ikindi vakitlerinde. Torunu geleceği için çok mutluydu. Alissa' yı alacağımı söylemek için uğramıştım.
- ...
- Son zamanlar çevresinde normalde olandan farklı kişiler gördünüz mü?
- Hayır her zamanki kişiler, sadece kasabadaki çocuklar daha fazla ziyaret etmeye başlamıştı, hepsi bu.
- ...
Dosyada beni katile götürebilecek en ufak bir ayrıntıyı kaçırmamak için gereksiz bütün bilgileri didik didik ediyorum. Fakat sonuç koca bir hiçten ibaret oluyor.
Gözlerimi hedef alan ışınlarla uyanıyorum. Önümdeki kapağı açık bilgisayarın ekranının kararması uyuyakaldığımı gösteriyor. Yattığım rahatsız pozisyon her tarafımı ağrıttığından bir süre kıpırdamadan bakışlarımı tavana sabitliyorum. Kalktığımda birkaç gerinmenin ardından az çok kendime geliyorum ve banyoya ilerliyorum. Kısa bir duştan sonra spor kıyafetlerimi giyiyorum. İnce tel olan saçlarım çabucak kuruyunca kulaklıklarımı almayı ihmal etmeyerek evden çıkıyorum. Bir daha dünkü gibi bir olayla karşılaşmamak için tedbirli davranmam gerekiyor. On beş dakikalık hızlı tempoda bir yürüyüşle göle varıyorum. Kalbimin hızla çarpmasını görmezden geliyor, bir şeyler bulmak adına harekete geçiyorum.
Güneşin tepeye yükselmesi yorgun düşen bedenimi hayal kırıklığıyla sarsıyor. Gölün yanına çöküyorum. Polisin haftalarca aradığı şeyi kendi başıma bulacağımı sanmam, aptallığımı yüzüme vuruyor. Gözlerim anlamsızca uzaklara dalıyor. Tam kalkmaya yeltenirken ayağımın sert bir nesneye çarpmasıyla duraksıyorum. Göle düşmeden yakaladığım şeyi merakla çamurun içinden alıyorum. Oldukça pahalı görünen çakmağı cebimden çıkardığım peçeteyle temizliyorum. R.M.R. yazan harflere baktığımda kime ait olduğunu ve beni hangi sonuçlara götüreceğini merak ediyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Evenness Kasabası
Misterio / Suspenso'Yıllar önce heyecan, koşturmaca, telaş burayı terk etmiş geriye sadece valizine sığmayan huzuru bırakmış.' denilen bir kasabanın, ölümün sisiyle griye bulanmasının hikayesi.