'Teşekkür ederim Rie. Beni hala yalnız bırakmadığın için. Az bile yapıyoruz inan. O hiçbir şey olmamış gibi hayatını sürerken biz ne acılar çektik. Aynısını hatta daha fazlasını yaşamalı. Ben şüpheleri senden çekmeye çalışacağım. Merak etme.'
Elleri buz kesse de sesini normal tutmaya gayret ederek konuşmaya başlıyor kadın.
'Benden şüphelenmesi gayet yerinde bir karar olurdu açıkçası. Eğer o cezasını çekecekse onunla birlikte yanmaya hazırım.'
Adamın gülümsemesi bütün yüzünü kaplıyor. Gözleri hariç. Acı çeken insanlara has olan bir özellikle.
'Biliyorum. Fakat seni yakamam. Burada tek günahsız sensin.'
Ellerini sallıyor geçiştirmek ister gibi.
'Pek emin değilim. Bir insanı kandırmak ne zamandan beri etik bir davranış oldu.'
Gözlerine güven verircesine bakıyor.
'Daha fazla düşünme. Ben her şeyi halledeceğim tamam mı?'
Kafa sallıyor. Fakat içindeki yangınları asla yansıtmıyor karşısındakine. Konuşmaları bittiğinde soğuğa bırakıyor kendini. Bedenini değil ruhunu üşüten soğuğa.
'Üzgünüm cidden çok üzgünüm. Seni böyle görmektense ikimizi de ateşe atarım daha iyi.'
Mırıltıları beyaz bir buhar olup rüzgara karışıyor.
///
'Alissa. Her şeyin başladığı yere gel. Bir mektup bulacaksın. Aradıkların orada.'
Düşünüyorum. Hayatımda hiç düşünmediğim kadar düşünüyorum. Mesajı gönderen kişiyi, anlatmak istediklerini, varacağım sonuçları. Beş aydır ufak ufak attığım adımların üç cümleyle beni finale götürecek olması korkutuyor. Gerçeklere sorgusuz sualsiz koşmam gerekirken hareket etmek içimden gelmiyor. Çünkü daima acı vereceğinin farkındayım. Bazı şeyleri bilmek mi daha iyi bilmemek mi karar veremiyorum. Fakat üzerinde durmak için artık çok geç bir konu. Sadece ufak bir nefes için anlamsızlaştırmaya çalışıyorum olanları. Yok saymak istiyorum. Öyle yorgunum ki. Sabahın ilk ışıkları ağrıyan gözlerime bıçak misali saplanıyor. Hala aynı pozisyonda oturuyorum. Zombi gibi gözüktüğüme şüphem yok.
'Bu yaşananların bir açıklaması olmalı. Kesinlikle bir açıklaması olmalı.'
Heyecanın aksine beklenmeyen bir yavaşlıkla hazırlanıyorum. Uzun zamandır çekmecem de işlevsiz duran ilaç kutuma uzanıyorum. Vücudumun titremesini bastırmak için bir hap atıyorum ağzıma. Sadece bir seferlik diyorum. Bana güç vermesi adına.
Yolda geçen süreyi fark edemeden varıyorum. İlk geldiğim zaman beliriyor gözümün önünde. Bütün neşemle koşturduğum göl, bana hayatımdaki en derin kaybı veriyor. Halbuki ne umutlarla ne özlemle koşuyorum geçmişime, şehrime. Boynuma astığım yüzüğü gidiyor elim.
'Büyükanne. Kararsızlığım niye? Neden ürkütüyor beni? Bunu beklemedim mi o kadar zaman? Ne yapmam lazım?'
Soğuk havayı ciğerlerime dolduruyorum. Biraz daha yaklaşıyorum bitiş çizgime. Kurumuş çimenlerin üzerindeki beyaz zarf göz kırpıyor bana dalga geçercesine. Sen çok uğraştın ama ben olmasam işe yaramazdı der gibi.
Ateşe dokunurmuş gibi elime alıyorum mektubu ve ayaklarımı göle doğru uzatarak oturuyorum yere. Su sesine karışan kağıdın hışırtısı kalbimi kesiyor. Ve okuyorum...
Nefesimin daralıyor. Uyanmaya başlayan doğanın temiz havası bile iyi gelmiyor. Yetmiyor. Ellerim toprağı sıkıyor var gücüyle. Hıncımı ondan çıkarıyorum. Ayağa kalkıyorum hışımla. Etrafımda dönüyorum. Tekmeleyecek bir şeyler arıyorum. Uzun zamandan sonra çığlıklarım boğazıma dizilmekten vazgeçip harap olmuş bir halde çıkıyor.
Telefonumun sesini üçüncü çalışından sonra fark ediyorum.
'Eve uğradım ama yoktun. Koşudaysan sana eşlik edeyim diye aradım.'
Konuşmak yerine hıçkırmaya devam ediyorum.
'Alissa? İyi misin? Neyin var? Neredesin sen?'
Cam kırıklarını andıran sesimle cevaplıyorum.
'Göl... Gölün oradayım. Ça...buk Gel... Gelebilir misin?
Tepki vermeden telefonu kapatıyor. Elim aheste aheste kulağımdan kayıyor. Koştuğunu hayal edebiliyorum.
Bana uzanan ellerinin siluetine tutanamadan gözlerim kararıyor.
///
'Alissa.'
Gözlerimi aralıyorum. Sözler üşüşüyor beynime. Mektuptakiler değil. Farkına varamadığım gerçekler.
Carina' nın sözlerinin tokatlarını geciktirmekte başarılı olamıyorum artık.
'Hani böyle kocaman ateş yakıldığında sen oturuyordun ya arkadaşlarınla. Ben de yanına gelmiştim. Oradaki arkadaşın. Hatta çok önceden bir kere daha gelmişti ama ben unutmuşum.'
'Carina' yla samimi olacağını sanmıyordum. Bütün her şey berbat olacak böyle giderse, çocuğu uyarmamın bir şeyi değiştireceğini sanmıyorum.'
Beni onlara yönlendiren, çocukları sevmediğimi bilen, bu yüzden rahat olan, sonra endişeye kapılan arkadaşım...
Gözlerimi kaplayan bulanıklıkla kafamı sallıyorum.
'Olamaz, imkansız.'
Sırtımı sıvazlıyor bir el.
'Hişt sakin ol.'
Bakışlarımın odağı da yaşlarını paylaşıyor benimle.
'Bilemezdin Alissa. Hiçbirimiz bilemezdik.'
Öfke karartıyor gözlerimi.
'Nerede o? Nerede o cani?'
Yüzüme bakmaktan kaçınıyor. Sanki suçlu oymuş gibi. Beni korumaktan başka ne yaptı oysa ki?
'Polisler arıyor. Fakat çoktan ortadan kaybolmuşlar.'
O sırada mahcup ve kızarık gözleriyle kapıda dikilen heybetli adama kayıyor gözlerim.
'Benim yüzünden. Başınıza gelenler için çok özür dilerim.'
Susturuyorum. Daha fazla konuşmasına tahammül edemiyorum. O da acı çekiyor zaten.
'Bir insanı intikam hırsı bürümüşse yapabileceğiniz bir şey yoktur. O hırs insanın gözüne perde gibi iniyor ve gerçekleri görmenizi engelliyor. Bunu çok ciddi şekilde tecrübe ettim. Kendinizi suçlamayın. Özür dileyecek bir kişi varsa sizi bir şüpheliye çeviren ben olmalıyım.'
Kıpırdamıyor. Benimse içeri davet etmek içimden gelmiyor.
'Bu da planın bir parçasıymış. O yüzden benden şüphelenmeniz gayet olağan. Tekrardan geçmiş olsun. Bir haber alırsam iletirim.'
Arkasını dönerek uzaklaşırken sadece bakmakla yetiniyorum
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Evenness Kasabası
Misterio / Suspenso'Yıllar önce heyecan, koşturmaca, telaş burayı terk etmiş geriye sadece valizine sığmayan huzuru bırakmış.' denilen bir kasabanın, ölümün sisiyle griye bulanmasının hikayesi.