Ne yapacağıma karar verip uygulamaya koymam uzun sürmüyor. Brad’ in de yardımlarını esirgememesi işlerimi kolaylaştırıyor. Bir kez daha ona borçlanıyorum.
Dostluk söz konusu olduğunda böyle şeylerin bir ehemmiyetinin kalmadığını biliyorum. Hatta ve hatta lafının edilmesinin bile karşıdaki kişiye kötü hissettirdiğini. Sevgini düşünmeden birinin ellerine teslim ettiğin zaman o kişinin sana aynı ilgiyle karşılık vermesi, geri kalan ayrıntıların önemsizliğini vurguluyor. Benimkisi yalnızca onu ödüllendirip mutlu olmasına sağlamak. Hayatım boyunca da bir yanım onu hep kendimden fazla düşünecek.
Ben işlerimi hallederken Carina alışkanlıkla yanıma geliyor. İlk çalışmaya başladığımda bana karşı gösterdiği çekingen tavırları hem Brad’ in arkadaşı olmam hem de sevgimi çekinmeden ona sunmamla yerini başka boyuta taşıyor ve iyi bir ikili oluşturuyoruz.
Fazla konuşmuyorum. O da ağzımdan çıkacak olanlarla ilgilenmek yerine yaptığım işe odaklandığından anlaşma konusunda sıkıntı çekmiyoruz. Yine de keşke ses rengini duyabilseydim diye içimden geçirmeden edemiyorum.
Tam o anda isteklerime farklı bir şekilde karşılık geliyor. Carina’ nın ses rengini istesem de Bayan Raphael’ in tiz aksanı duyuluyor.
‘Carina, buraya gelir misin?’
Daire şeklindeki sarı renkler görüş alanımı kaplarken kucağımdaki miniğin irkildiğini ancak kalktığında idrak edebiliyorum. Kendime beş saniye tanıdıktan sonra ben de doğruluyorum. Ses renginin yerini yavaşça sonbaharın yakmayan güneşi alıyor. Nihayet arkamı döndüğümde bir benden on adım kadar uzaklaşmış olan Carina’ ya bir de tırabzanlardan bizi izleyen Bayan Raphael’ e bakıyorum. Buradan bile fark edilen duru güzelliği insanda hayranlık uyandırıyor. Fakat bakışlarındaki donukluk insanın bütün iyi düşüncelerinin önüne duvar oluyor.
Bunca yıl insanlarla az iletişim kurmam bana onları net bir biçimde gözlemleme şansı tanıyor. Ne kadar az konuşursam ne kadar az dinlersem, hareketlerden, tavırlardan o kadar fazla anlam çıkarmaya başlıyorum. Kimisi buna önyargı diyor. Fakat ben dikkat demeyi tercih ediyorum. Belki de tek bir şeye yöneldiğimden daha keskin algılıyorumdur. Verdiğim örnek doğru mu bilmiyorum. Nasıl görmeyen bir insanın dokunma duyusu daha hassassa bu da onun gibi bir şey. Somut olaylardan sıyrıldıkça daha derine iniyorsun ve soyut şeyler önünde beliriyor adeta. Ve ben bu kadında çözmem gerekenler olduğunu seziyorum. Hatta daha geriye gidersek kafede gördüğüm zamandan itibaren.
Çalan telefonum beni en dipten çıkarıyor ve yüzüme ufacık bir tebessüm konduruyor.
‘Shalinda?’
Samimiyetimi gözle görülür boyuta ulaştıran tek kız arkadaşımın da benle konuşmaktan duyduğu sevinci hissediyorum.
‘Çalıştığın için açacağını düşünmüyordum ama hemen dönmen harika oldu. Ben şu an trendeyim. Bir saate kadar da orada olurum. Brad’ in en sevdiği keklerden yaptım hem. Her zaman ki mekanımıza onu götürebilir misin? Lise zamanlarımızdaki gibi eğleniriz yine.’
Eğlenmem mi haksızlık olur yoksa kendi içime kapanmam mı buna hiçbir zaman cevap bulamıyorum.
Büyükanneme kalırsa, eminim böylesine intikam hırsına bürünmüş hayattan zevk almayan biri olmamı istemezdi. Ve mutlu olduğum zaman bile suçluluk hissiyle dolmamı. Onun için hayat daima bütün duygulardan tat alma üzerine kurulu. Acı da sevinçte insanın yaşaması gereken tecrübeler. Birine takılıp kalmak ise kişinin kendisine yaptığı en büyük kötülük.
Bana kalırsa, her şey bu kadar kötüyken mutlu olmak bencillik. Sadece büyükannemin ölümü üzerine konuşmuyorum. İnsanlar savaşın içinde, açlık çekiyor, zülüm görüyor. Diğerleri ise gülüyor. Sanki hiçbir şey olmamış gibi. Bu vurdumduymazlık mı yoksa pes etmişlik mi? Ya da gerçekten içimizde iyi bir şeyler kalmadı mı? Ama şu da bir gerçek ki ölüm başa gelmeden hiçbir şeyin farkına varamıyoruz. En azından ben öyleyim, öyleymişim.
İçimde hala ölmediğine inandığım çocuksu tarafım ise yaşıyorsun diye haykırıyor. Her şeye rağmen yaşıyorsun. Elinden geldiği kadar bütün kötülüklere karşı koy ve gülümse. Başkalarının canını acıtarak seni soldurmasına izin verme.
İntikam yeminimden sonra ilk defa içimi kıpırdatan bu kararımla kendime fırsat tanımam gerektiğini düşünüyorum.
‘Tamam Shalinda, hallederim. Seni almamı ister misin?’
Hararetle teklifimi reddetmesi üzerine telefonu görüşürüzlerle kapatıyoruz.
‘Alissa, başarabilirsin. Hayatta yaşanmaya değer şeyler var.’
‘Kesinlikle çok haklısın, Alissa.’
Arkamdan gelen sesin kime ait olduğunu anında anlamama rağmen korkmama engel olamıyorum.
‘Çok kötüsün Brad. Kaç defa söyleyeceğim, bana böyle sinsi sinsi yaklaşma diye.’
Söylediklerim sanki bir kulağından girip diğer kulağından çıkmak bir yana hiç girmiyormuş gibi sırıtıyor.
‘Sen böylesine dünyayı unutup dalıyorsun ya, karşı koyamıyorum içimdeki dürtüye. Bu da kahraman Brad’ in kötü tarafı diyelim.’
Gözlerime ısrarla bakmaya çalışıyor. Fakat ben kafamı yere eğmiş ayağımın ucuyla toprağı eşeliyorum. Bir yandan da mırıldanıyorum.
‘Kahramanmış, kim demiş ki öyle olduğunu?’
Aklımdan çıkan ayrıntıyla kafamı kaldırıyorum.
‘İşin bitti değil mi?’
Ani değişimim şaşırttığından yalnızca kafasını sallıyor.
‘Benim de bitti, seni bir yere götüreceğim. Sürpriz olduğu için tek kelime etmeden geleceksin tamam mı?’
Bir çocuğa anlatırmış gibi söylemem komiğime gittiğinden gülmeye başlıyorum. Bana eşlik etmekte gecikmiyor ve batan güneşi arkamıza alarak büyük malikaneden çıkıyoruz. Varana kadar gölgelerimizle eğlenip birbirimizle uğraşıyoruz.
Her tarafında ağaç olmasına rağmen ortası boş kalan ormanın iç kısımlarına geldiğimizde burayı özlediğimi fark ediyorum. Tepesi sanıldığını aksine gökyüzüyle değil çınar ağacının dallarıyla kaplı halde. Yer ise burayı sihirli hale getiren minik minik mavi çiçeklerle dolu. İnsana göl varmış hissi veriyor. Lisenin ilk yıllarında rasgele keşfettiğimiz bu yere Bluerise ismini veriyoruz. Herkesten sakladığımız Mavi Cennetimiz. Uzaklardaki şelaleden gelen hafif su sesi ise ortamı mükemmelleştiriyor.
Ortadaki kilimi ve yiyecekleri benim getirdiğimi sanıp rahat bir şekilde kuruluyor.
‘Nereden aklına geldi buraya gelmek?’
Tepedeki dalı mesken edinen Shalinda’ nın göz kırpmasıyla onay almışçasına konuşuyorum.
‘Aslında benim fikrim değildi.’
Dememle Shalinda’ nın Brad’ in yanına atlaması bir oluyor. Korktuğunu görmek nedensizce eğlendiriyor beni.
Sonrasında şaşkınlık, korku, özlem, sevgi karışmış bir şekilde sevdiğine sarılıyor. Biraz ikisini yalnız bırakmak adına ufak bir gezintiye çıkıyorum. Kulağıma çalınan seslerle kaşlarımı çatıyorum.
‘Carina’ yla samimi olacağını sanmıyordum. Bütün her şey berbat olacak böyle giderse, çocuğu uyarmamın bir şeyi değiştireceğini sanmıyorum.’
Bayan Raphael’ in sesiyle çılgınca atan kalbimin üzerine elimi koyuyorum ve karşısından gelecek olan sesi bekliyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Evenness Kasabası
Misterio / Suspenso'Yıllar önce heyecan, koşturmaca, telaş burayı terk etmiş geriye sadece valizine sığmayan huzuru bırakmış.' denilen bir kasabanın, ölümün sisiyle griye bulanmasının hikayesi.