Malikanenin geniş arazinin güzelliğine bakarken arkasından sarılan kocasıyla hafifçe irkiliyor.
‘Ne düşünüyorsun?’
Sorulan soru dudaklarına kırık bir tebessüm düşmesine neden oluyor Valerie’ nin.
‘Kafamın boş olduğu zaman yok ki. Anın tadını çıkarmaya çalışıyorum yalnızca.’
Marcia yana çekilip eşinin yüzünü kendi yüzüne kaldırıyor. Uzun uzun inceliyor.
Kavisli kaşlarında, stresli olduğunu belli eden kemirilmiş dudaklarında, uyuyamadığını haykıran gözaltlarında geziniyor bakışları. En son bakmaya kıyamadığı gözlerine değiyor gözleri. O kahverenginin en güzel tonunun hüzünle bakmasına dayanamıyor. İlk tanıştıkları zamanlardaki gibi neşeyle parlasın istiyor. İnsan her zaman öyle olamıyor elbet. Her halini sevse de keşke hep gülse diye içinden geçirmeden edemiyor. Bazı zamanlar eski eşine bu sevgiyi veremediği için suçluluk hissetse de kalp her zaman aynı ismi sayıklamıyor. Valerie’nin yüzüne bakmak bile bütün her şeyin doğru olduğunu savunuyor adeta.
‘Buraya gelince kendini toparlarsın sanıyordum. Böyle olman beni üzüyor.’
Suçluluk hissiyle dolan kalbini sakinleştirerek kocasının kollarına atıyor kendini. Gözünden akan yaşın görünmesini istemiyor.
‘İyiyim. Daha iyi olacağım.’
Marcia karşılıklı masaya geçtiklerinde hizmetçiyi çağırarak iki sütlü çay getirmesini söylüyor. İçecekleri önlerine geldiğinde sessizce anı paylaşıyorlar.
///
İşi biten Brad ahırın köşesinden kendisini izleyen kızın yanına gidiyor usulca.
‘Atları çok mu seviyorsun?’
Carina’ nın hevesle başını sallaması Brad’ in yüzünde, bakanları hayran bırakacak bir gülümseme oluşturuyor.
‘Sevmek ister misin?’
Tekrardan bir baş sallama.
‘Gel öyleyse.’
Brad kızı kucağına alıyor ve en uysal at olan Tino’ nun yanına götürüyor.
Küçük kız, Tino’ nun açık kahve tüylerinde elini gezdirirken sanki dünyanın en mükemmel işini yapıyormuş gibi dikkatli davranıyor. Aynı zamanda onu tek mutlu eden buymuşçasına sevinçli. Konuşamasa da mavi gözlerinin içindeki parıltı kendini belli ediyor. Brad’ in aklı ister istemez Shalinda’ ya kayıyor. Bir çocukları olsa nasıl olacağını düşünüyor. Sanki her zaman yaptığı bir şeymiş gibi yadırgamıyor düşlerini. Büyük ihtimal kıvırcık saçlı olacak diyor. Aynı sevdiği kadın gibi kızıl bukleler süslüyor hayalini. Ve finali parlak ela gözlerle yapıyor. Çünkü kolunu çekiştiren kızın ne demek istediğini anlamaya çalışması gerekiyor.
‘Sen biraz daha büyü öyle binelim olur mu Carina?’
Kızın dudaklarını hayal kırıklığıyla büzmesi Brad’ i üzse de en tehlikeli ata bindirmeye yanaşması için yeterli olmuyor. Ufaklık da mecburen razı geliyor. Brad’ in Carina’ nın kafa dağınıklığından yararlanarak onu mutlu etmesi uzun sürmüyor elbette.
///
‘Çok güzel kokular geliyor, Alissa?’
Üstümde mutfak önlüğüyle kapıya ilerleyip bana seslenen Brad’ in şaşkınlığını izliyorum. Sormakta gecikmiyor.
‘Bunu neye borçluyuz?’
Düşünüyormuş gibi yapıyorum. Parmağım dudağımın kenarındakini yerini alıyor hemen.
‘Sadece çalışmaya başlamadan mutfağa uğramak istedim. Yoğun olunca kafeler doyuracak karnımı nasıl olsa…’
İstemsizce durgunlaşıyorum.
‘Diğer bir neden ise bu evin içinde yemek kokularının olması bana onunlaymış hissi veriyor.’
Kendine hayli büyük gelen ceketini ayaklı askıya asıyor. Koridoru takip edip mutfak masasındaki yerini alıyor ve dudaklarından eksik olmayan kıvrımla konuşuyor. Bu sırada ben de peşinden ilerleyip tabakları doldurmaya başlıyorum.
‘Ve bir de benim, senin emeğinle yaptığın yemeği yememi istedin.’
Duygusallaştığımı fark edip hemen motive etmesi mutlu ediyor. Elimdeki kaşığı havaya kaldırıyorum ve ‘Kesinlikle’ diyerek onu onaylıyorum.
Karşısındaki yerini aldığımda önündeki tabağa tereddütle bakıyor. Fakat çatalını rostoya batırmaktan geri kalmıyor. Kızgınlıkla söyleniyorum.
‘Yanıma geldiğinde dışarıdan yememize aldanma. Bu yapamadığımdan değil eve uğramadığımızdandı. Dört yılda çok şey öğrendim.’
Şakayı içine tuz niyetine ektiğini bilmeme rağmen onunlayken kimsenin yanında olmadığım kadar çok konuşuyorum ve bu hoşuma gidiyor. Sonunu düşünmeden istediğim gibi cümlelerimi dizebiliyorum önüne.
‘Çok güzel olmuş Alissa, cidden.’
Diğerleri gibi iştahla aldığı son lokmasını bitirmesine ramak kala aklındakini soruyor. Bense yemek boyunca bunu beklediğimi elbette çaktırmıyorum.
‘Nerede çalışacaksın?’
Gayet kayıtsız görünmeye çalışıyorum, ne kadar başardığım şüpheli de olsa.
‘Aslında senin şu toz kondurmadığın patronunun oldukça büyük bir arazisi var. İşletme için birine ihtiyacı olabileceğini düşünüyorum. Fakat sponsorum olsa hiç fena olmaz.’
Beklenti dolu bakışlarıma rağmen bana bakmayarak peçeteyle ağzını siliyor ve düşünceli düşünceli kafasını sallıyor.
‘Bu kararın şaşırttı doğrusunu söylemem gerekirse. Fakat…’
Beyaz üstüne kırmızı şeritler olan masa örtüsünü odak noktası olmaktan çıkarıp bana yöneltiyor bakışlarını.
‘Tabii yardımcı olurum. Hatta yarın bir yoklayayım Bay Raphael’ i. Bu yemeğin çıkar olmadığını varsayıyorum Alissa.’
Şiddetle başımı sallıyorum.
‘Tabi ki çıkar için değildi. Bir şeyleri yoluna koyduğumu göstermek istedim ki her şey daha iyi olacak, inanıyorum. Ayrıca burada kalmam demek çok fazla seçeneğim olmadığı anlamına geliyor, sen de biliyorsun. İş arkadaşı oluruz fena mı?’
Gözlerindeki bilmiş ifade sinirimi bozsa da tek kızgınlık emaresi göstermiyorum. Az çok bir işler çevirdiğimi biliyor. Doğruyu yanlışı ayırt edemediğim an ise müdahale edeceğinden şüphem yok.
Aslında bu durum biraz can sıkıcı. Kendimi sürekli hatalı kararlar verecekmiş gibi hissetmeme neden oluyor. Buna rağmen anlıyorum. Çünkü aynı durumda o olsa, benim de ondan farkım olmaz.
‘Fena bir yana Bay Raphael görmediği sürece oldukça eğlenceli geçeceğine şüphem yok.’
Şaşkınlıkla gözlerimi büyütüyorum.
‘Sen az önce patronunu kötüledin.’
Sorarcasına kurduğum cümleye tepkisi, sofradaki tabakları kaldırarak makineye yerleştirmeK oluyor.
‘Kaçamazsın.’
Gözlerim parlayarak kahvelerini yakalamaya çalışıyorum.
‘Tamam. Kabul ediyorum. Çok da tatlı biri değil. Fakat iyi yönden bakıyorum ki enerjim düşmesin. Çok romantiktir ve kızıyla ilgilidir. Bir aile için ideal erkek figürü.’
Kıkırdıyorum sözlerine.
‘Eminim romantikliğinin sana çok faydası dokunuyordur.’
O da gülüyor sözlerime.
‘Kahve?’
‘Harika olur.’ Diyerek mutfak balkonuna ilerliyorum.
Şehir ışığının gökyüzünü bozmadığı Evenness Kasabası’ nda yıldızlara bakarak fısıldıyorum.
‘Bundan sonra ne yapacaksın Alissa?’
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Evenness Kasabası
Mystère / Thriller'Yıllar önce heyecan, koşturmaca, telaş burayı terk etmiş geriye sadece valizine sığmayan huzuru bırakmış.' denilen bir kasabanın, ölümün sisiyle griye bulanmasının hikayesi.