'Büyükanne...
Üzgünüm, çok üzgünüm. Bunca zaman gelemedim yanına. Vefasızlık ettim. Ne kadar kızsan haklısın. Ama ne olur affet. Bana kıyamazsın ki sen. Hem nedenlerim vardı.
Korktum. Gelirsem senden ayrılamam diye korktum. Yaşama tutunamamaktan korktum. Anlamsızdı her şey yokluğunda. O kadar alışmışım ki öğütlerine, desteğine. Toparlanmam gerekiyordu. Alışmam gerekiyordu. Seni hayal kırıklığına uğratsaydım daha çok kızardın, eminim. Bu yüzden erteledim sürekli.
Şimdi buradayım. Eskisine nazaran daha olgun bir Alissa var karşında. Tam da istediğin gibi. Ne zaman büyüyeceksin derdin bana. Ben de asla derdim...
Böyle mutluyum.
Sonra yanaklarına sevmediğin sulu öpücüklerimi bırakırdım. Yapmacık bir sinirle deli kız deyip benden sakınmaya çalışırdın yüzünü. Hayat işte. Dilimize pelesenk olmuş sözcüklerin gerçekliğine tosluyoruz. Asla asla deme sözünü o an tecrübe ettim. Sadece o mu?İntikam kelimesini keşfettim. Hayatta anlamını dahi bilmediğim bir sözcükken insanı nasıl mahvettiğini gördüm. Ruhu nasıl kararttığını, geri dönülmez hatalara gebe bıraktığını...
İntikam yanlış bir yol. Fakat o kişiler cezasını çekmeseydi yastığa başımı nasıl rahatça koyardım büyükanne? Sadece adalet yerini bulsun istedim. Bu yüzden bana darılma olur mu? Yüreğim ferah artık. Senin de öyle olsun.
Bu saatten itibaren senin dilediğin gibi olacak her şey. İlk önce mutluluğu cebime dolduracağım ve herkese avuç avuç dağıtacağım. Boşaldıkça yolda gördüğüm ufak tebessümleri biriktireceğim. Aynı ritüele devam...
Hayatın koşuşturmasına takılıp kendimi unutmayacağım. Dolu dolu yaşayacağım. Bana verilen bütün duyguların kıymetini bileceğim. Hüznün dahi.
Yokluğunu kendime ceza olarak kesmeyeceğim. Anılarına tutunacağım, bana bıraktığın yegane mirasa.
Seveceğim. Yeşeren çiçeği, ağaçtan düşen yaprağı, damlalarını üzerime konduran bulutu, her sabah beni uyandıran güneşi, insanları.
Kötülüğe kötülükle karşılık vermeyeceğim mesela. Tatlı dilin herkese merhem olduğunu kulağıma küpe edeceğim.
Acı duyduğumda, her şey dayanılmaz olduğunda sabredeceğim. Bana değer veren insanların şemsiyesi altında soluklanacağım.
Bu dediklerimi unutmamak için sürekli tekrar edeceğim. Bir şarkı ezberler gibi zihnime kazıyacağım.
Gereksiz ayrıntılara takılmayacağım. Hayat kısa çünkü.
Düşersem eğer ve kaldıranım yoksa sızlanmayacağım. Hiç kimse olmasa da senin kulağıma fısıldayışınla yeniden doğrulacağım.
Pes etmeyeceğim. Önemli olanın kazanmak değil savaşmak olduğunun, varmak değil yolda olmak olduğunun bilinciyle hareket edeceğim. Çünkü hayatta her zaman kazanamayacağımı bilmeliyim öyle değil mi?
Şimdi diyorsun ki, ne ara büyüdün de benim laflarımı bana söylüyorsun?
Evet büyüdüm büyükanne. Hem de hiç istemediğim ve istemeyeceğim bir şekilde. Fakat senin her zaman küçük torunun olarak kalacağım. Bunu söylemem gereksiz olsa da dinle lütfen. Seni asla ama asla unutmayacağım. Nasıl unuturum ki?
Teşekkür ederim her şey için. Hayatıma anlam kattığın için. Vedaları sevmem bilirsin. Böyle konuşunca bir daha gelmeyeceğimi sanıyorsan yanılıyorsun. Bu bir ayrılık değil. Bunca zaman seni ihmal etmemin acısını çıkaracağım, hiç merak etme. Seni seviyorum.'
Ayağa kalkacağım sıra uyuştuğunu fark edip gerisin geri oturuyorum.
'Baksana ayaklarım bile gitmek istemiyor. Sana alışınca kolay olmuyor arkanı dönüp yoluna devam etmek.'
Yüzüm yaşlarla parlasa dahi tebessümüm bütün hüznümü geri plana atıyor. Özlem hep var olacak nihayetinde.
Bir iki dakika sonra düzeldiğime kanaat getirip doğruluyorum. Üzerimdeki toprağı silkelerken arkamdan sarılan kişi kalbimin erimesine neden oluyor. Yüzümü ona dönüp dizlerimin üzerine çöküyorum.
'Carina... Başaktanem...'
Konuşmayı sonraya bırakıp sarılıyorum miniğime. Onun içime işleyen papatya kokusunu doyasıya solurken nefes aldığımı hissediyorum. Yanaklarına öpücüklerimi bırakıyorum aralıksız. Dışarıdan bakan bir insana çocuğunu kaybetmiş de tekrar bulmuş gibi görünüyor olabilirim. Umurumda değil. Zaten bendemde kaybettiğim kısım değil mi Carina?
Nihayet öpücüklerime son verdiğimde kulağına mırıldanıyorum.'Seni o kadar özledim ki...'
Biraz uzaklaştırıyor kendini. Ellerini kıpırdatıyor.
'Yanıma hiç gelmedin.'
Dudaklarını büzmesiyle yüreğime bir sancı giriyor. Cesaret edemedim de diyemem ki. Fakat o kollarımın arasındayken ne kadar gereksiz bir eylemde bulunduğumu daha net görüyorum. Kızıyorum kendime.
'Haklısın Başaktanem. Fırsatım olmadı. Bundan sonra arayı uzatmayacağım, tamam mı? Merak etme. Sen kimle geldin?'
Arkasını gösteriyor. Carina' nın kafasının hizasından yana kayacağım sırada görecek olduğum yüz beni korkutuyor. Ama aldığım kararları düşünüp derin bir nefes topluyorum ciğerlerime. Ve bakıyorum hedefime.
Bay Raphael heybetli görüntüsüyle ilerde ki ağacın yanında dikiliyor. Aramızdaki mesafeye rağmen yüzündeki pişmanlığa bulanmış yorgun ifadeyi seçebiliyorum. Yine de dimdik. Asla yıkılmayacak, fırtınalara karşı direnecek gibi. Özenilesi.
Brad onunla görüştüğünü söylediğinde ilk başta çok kızıyorum. Her şey onun yüzünden başlıyor ve bu gerçeği kabullenmekte zorluk çekiyorum. Fakat anlattıkları... Geri plana atamayacağım kadar kafamı meşgul ediyor. Düşündükçe duruluyorum. Evet, o gerçek hala devam ediyor. Bunu değiştirmem mümkün değil. Sadece Riccardo' ın yaşadıkları, çektikleri ona yumuşamama neden oluyor. O güçlü bedenin altındaki kırılgan ruhu içimi sızlatıyor.
Bakışlarımdaki ifadeden cesaret almış olacak ki yanımıza yaklaşmaya başlıyor. Her adım ellerimi titretiyor istemsizce. Carina' nın omuzlarından güç alıyorum. Mahcup ve kendinden emin bir 'Merhaba' çıkıyor dudaklarından.
'Merhaba' diyorum kendime ait olmadığını düşündüğüm sesimle. Ricardo' nun sesi ise hala geceyi aydınlatan sarı yıldızlar gibi. Mavi gözlerine baktığımda o şimşek çakma anını yaşıyorum. Bir gerçek kendini belli ediyor.
İnsanların ses rengi benim hislerimle şekilleniyor.
SON
Not: Eveeettt... Geldik sona. Neler düşündüğünüzü oldukça merak ediyorum. Beklentinizin altında mı üstünde mi?
Hiç konuşmadım. O yüzden biraz konuşmak istiyorum.
Evenness Kasabası' nın çıkışı yalnız kalmak, kimseyle iletişim kurmak istemediğim bir dönemde oldu. Bir yere gitmek istedim, doğayla iç içe olan. Nüfusu az, huzuru bol. İletişim kurmaktan çekinen bir kız oluştu kafamda. Bunun için bir nedene ihtiyacım vardı ve son zamanlar ilgi alanım sineztezi rahatsızlığını kullanmak aklıma geldi. Kendimce evirdim çevirdim. Yanlışlarım olmuştur. Affola. İnsanları ses rengine göre betimlemek düşüncesi hoşuma gitti açıkçası. Sonra depresif ruh halime uygun her şeyin mükemmel olamayacağını fark ederek bir cinayet oluşturdum. Olmazsa olmaz gizemli bir adam belirdi kafamda. Güçlü, yenilmez. Fakat tehlikeli gözüken. Bu kadar şeyin içine kasabaya layık bir kahraman oluşturdum. Normalde karakterlerin hepsinin bir karşılığı var. Hayal gücünüzü etkilememek için hiçbirini koymuyorum. Yine de Brad' in kim olduğunu söylemek istiyorum. Belki fark eden olmuştur. İsmini bile değiştirmedim. Brad Delson. Linkin Park' ın gitaristi olur kendileri. Koyu bir hayranıyım. Yazdığım sıralar solisti Chester ' ın intiharı açıkçası beni çok yıktı. Çok sevdiğim için hikayeye almak istemiştim. Bunu da belirtmeden geçmeyeyim.
Her son bir başlangıçtır. Allah' a emanet olun. ^^
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Evenness Kasabası
Mystery / Thriller'Yıllar önce heyecan, koşturmaca, telaş burayı terk etmiş geriye sadece valizine sığmayan huzuru bırakmış.' denilen bir kasabanın, ölümün sisiyle griye bulanmasının hikayesi.