Sokak lambasıyla aydınlanan alçı duvarlarla çevrili tek oda dairem. Kapının karşısında hafif sağda duran yatağımın yanı başında küçük tahta bir komedin. Sol tarafında ise lavabonun kapısı. Kapımın tam yanında iki kapaklı tahta gardırop ve küçük bir masa. Lavabonun kapısının yanında ise iki kişilik siyah deri koltuğum . Ha birde son normal eşyam siyah tek kapaklı buz dolabı oda koltuğun hemen karşı duvarında. Geriye kalan eşyalarımı pek sevdiğim söylenemez, biri tam boydan ikincisi sadece göğüs hizama kadar gösteren aynalarım. Buz dolabımın yanında yan yana dizililer. Bu aynalar normal birer eşya değil çünkü dost mu, düşman mı kestiremiyorum. İşte böyle pejmürde odada vasat bir hayat yaşıyorum.
Saat 02:59 dışarıdan gelen ayak sesleriyle uyandım, git gide yakınlaşan anlamsız bir çift ayak sesi. Yavaşça yatağımdan kalkıp kapıya doğru ilerledim. Ben kapıya yaklaştıkça ayak sesleri de bana yaklaşıyor, kesik kesik aldığım nefisimi hiçe sayıp derin bir nefes aldım. Titreyen elimi kapının kulpuna doğru uzattım cesaretimi toplayıp kapıyı açacaktım lakin birden ayak sesleri kesildi. Sanki kapının diğer tarafında kapıyı açmamı bekliyor, istediğini yapıcam ondan korkmadığıma kendimden önce ona inandırmaktan başka çarem yok. Tekrar aldığım derin nefesin ardından ani bir hamleyle kapıyı açtım, kimse yoktu. Hızla kapının eşiğinden geçip sol taraftaki merdivenlere baktım fakat orda da yok, sadece ben varım ve bana eşlik eden uzun, karanlık sokaklar.
Yaşadığım yer eski ve bir çok dairenin bulunduğu beton kaplı sanki yarım kalmış bir inşaata benziyor. Yükselen beton merdivenlerden, betondan yarım duvarlara her kapısı tahta ve korumasız bir apartman gibi. Bir kaç dakika öylece dikilip sokakları ve derin lacivert gökyüzünü izledim. Her bir ürperti ruhumu yansıtıyor. Yaşadığım anlamsız ve umursamamaktan başka çıkış yolum olmayan olayı ardımda bırakıp kısa bir temiz havanın ardından odama geri döndüm.
Odama girdiğimde uzun ayna dikkatimi çekti, karşısına geçip izlemeye başladım.1.60 boylarında esmer bir kız, koyu kahverengi gözleri ile bana bakıyor, ince telli siyah saçları omuzlarına kadar uzanıyor. Bakışlarında insanı titreten bir his gizli. Ben ona yaklaştıkça oda bana yaklaşıyor, bu kızın adı Elif. Bir süre aynaya öylece baktıktan sonra değiştiğimi fark ettim göz bebeklerim iri ve siyah, kaşlarımı çatmış öylece bakıyorum. Geri çekilmek istiyorum ama bu bakışlar beni hapsetti. Anlamadığım bir şey var, karşımda dikilen bu kız ben miyim peki bu bakışlar? Baktıkça gözlerinin içinde kayboldum. Aynanın karşısında ne kadar dikildim, neden dikildim hiç bir sorunun cevabını alamadan sanki gözleriyle bedenimin üzerinde kurduğu baskı yavaşça kalktı ve hipnoz diye adlandırdığım göz teması sona erdiğinde yorgunluktan titreyen bacaklarımla bir kaç adım ilerleyip kendimi yatağıma attım. Saat 06: 20 yatağımın yanındaki komedinden aldığım telefonun ekranında gördüğüm saat beni şoka uğrattı. Gerçekten bu kadar uzun süre aynanın karşısında kendime hapsolmuş olmam mümkün mü? Hayır değil, yaşamışken hayır diyebilmek çok zor.
Yarım saat kadar yatağımda boş gözlerle duvara baktıktan sonra nihayet psikolojimi toplayıp yataktan kalktım. Dolaptan siyah bir pantolonun üzerine uzun kollu beyaz bir badi çıkarıp üzerime geçirdim. Ardından şişme montumu giyip sırt çantamı da alıp barınağımı terk ettim. Kapıdan çıkar çıkmaz gecenin temizlediği soğuk esintili hava yüzümü okşadı. Ellerimi montumun cebime sokup sokağı yavaş yavaş adımladım. Yere bastığımda botlarımın çıkardığı gıcırdama ve ayak seslerim sabahın sessizliğinde yayılırken yalnızlığım bir kez daha aklıma usulca ilişti. İki sokak yürüdükten sonra her sabah uğradığım durağıma vardım. Bu sabah biraz geç kalmış anlaşılan market hala açılmamış. Marketin yanındaki kaldırama oturup beklemeye başladım. Ayakalarımı yere sürterken kendiminkinin dışında bana yaklaşan ayak sesleri ilişti kulağıma. Nihayet geldi. Koşar adımlarla kapıya yaklaşıp, soğuktan kırmızıya dönen elleri anahtarı zorda olsa deliğine yerleştirdi ve kapıyı açıp aynı zamanda zayıf ve titrek sesiyle benimle konuşmaya çalışıyor.
“Tatlım kusura bakma bugün biraz geç kaldım, havada baya soğudu.”
Neşeli ve sıcak kanlı tavrını görmezden gelip soğuk ifademi koruyarak ardından markete girdim. Her sabah paspal hayatıma yakışır bir kahvaltı ile okula yürüyerek gidiyorum, tıpkı şimdi yaptığım gibi. Markette çikolatalı süt ve kek alıp kahvaltımı yaparken okula doğru yürümeye devam ettim. Yaklaşık 15 dakikalık yürüyüşün ardından nihayet okula vardım. Aslında dışardan birine sorsan, gitmeyi çok istediği üst düzey lüks ve hayalleri süsleyen bir kolej der fakat benim için amaçsız hayatımda belli bir süre geçirdiğim sıkıcı bir okul. Sonunda okulun bahçesine girebildim. Binaya doğru ilerlerken omuzuma bir el kuvvetle dayandı. Dönüp baktığımda Damlanın tek ellerini dizkapağına koymuş tek eliyle de benden destek alırken nefesini düzenlemeye çalıştığını gördüm. Elini omuzumdan çekip yürümeye devam ettim. Bu kez yanımdan yürümeye başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AYNADAKİ KİMLİĞİM.
ParanormalLise son sınıfa giden Elif, korkutan psikolojik sorunlar yaşamaktadır. Yaşadığı bu zorlu süreç sırasında Enes ile tanışır. İnsanlarla iletişim kurmakta pek iyi olmayan Elif Enesle ilk başlardaki anlaşmazlığın ardından zamanla birbilerine aşık olurla...