YANSIMAM GERİ Mİ GELDİ?

49 5 1
                                    

Enes çoktan uyumuş bile, yavaşça yatağına yaklaştım, odayı dışardan gelen sokak laması aydınlatıyor, Yatağın arkasından uzanıp yanağına bir öpücük kondurdum. Enes yavaşça gözlerini açtı ve sersemliğin etkisiyle kim olduğuma bakmadan geri kapattı.

“Saat kaç teyze!” Elimi yanağına koyup yavaşça kulağına eğildim ve fısıldadım.

“Ben geldin Enes.” Enes hızla başını döndürüp yüzüme şaşkınlıkla baktı.

“Elif!” Hafif bir tebessüm ettim, Enes iyice doğrulup dirseklerinin üzerine abandı.

“Ne işin var senin burada, nasıl girdin içeri.”

“Gizli girdim, dilek teyzede odanı bulmama yardımcı oldu.”  Derin bir nefes verip alnını ovuşturdu.

“Senin buraya gelmemen gerekiyor Elif....”

“Beni böylemi koruyacaksın Enes! Üzerek, yalnız bırakarak mı koruyacaksın. Neden bana o çocuğun sen olduğunu söylemedin, ilk arkadaşım olduğunu bilmeye bile hakkım yok muydu?” Dirseklerini gevşetip kendini yatağa bıraktı.

“Nereden öğrendin....”

“Aşadaki konuşmalarınızı duydum.” Kaşlarını çatıp tekrar bana baktı.

“Sen neredeydin ki?”

“Masanın altında.”  Burnundan gülüp başını olumsuzca iki yana salladı.

“Şaka gibisin.”

“Enes, ben senden ayrı olmak istemiyorum, hem artık iyice iyileştim özellikle babamın yaşadığını öğrendiğimden beri içimde normal insanlarda bulunan karartı bile yok, annen bana bir şey yapamaz.”

“Bak, annemi tanımıyorsun sırf beni dizginlemek için seni harcar ve ben buna katlanamam, seni korumak için senden uzak kalmam gerekiyormuş bunu geç fark ettim...”

“Ya yok öyle bir şey, hem artık yalnız değilim ki, bak babamda yaşıyormuş işte kimse bir şey yapamaz. Eğer sende gidersen bunu kaldıramam Enes, biliyorum eskisinden daha kötü olurum.” 

Bana bir kaç saniye bakıp yatar pozisyonun değiştirdi, arkasına dönüp yatağın ucuna oturdu ve dirseklerini dizlerine dayayıp başını Ellerinin arasına aldı.

“Kafam okadar karışık ki, neyin doğru neyin yanlış olduğunu bilmiyorum.” Arkasından iyice yaklaşıp omzuna dokundum.

“Ben biliyorum ama, doğru olan bizim birlikte olmamız.” Başını kaldırıp bana baktı ve yorgun bir gülümseme takındı.

“Seni çok yıprattım değil mi?” Elimi yanağına koydum.

“Beni yıpratmayan tek kişi sensin, sen sadece kendini yıpratıyorsun.” Elini belime sarıp sarılmasıyla başımı omzuna dayayıp boynuna sarıldım.

“Seni eve götüreyim...” Kolunu tuttum.

“Sen yat, yarın babanla gideceksin. Ben bir taksiye atlar giderim.”

“Saçmalama bu saatte taksiye falan binme...” gözlerini benden kaçırıp kapıya odaklandı ve bir kaç saniye sonra elimi tutup yataktan yere çekiştirdi.

“Gel benle.” Yataktan çekiştirilerek zorlada olsa indim.

“Enes yavaş....” Odadan çıkıp sessizce alt kata indik, mutfağa başını uzattı ama Dilek teyzeyi arıyor olacak ki göremeyince evin eksi katına indi. Bir kapıyı tıklatıp sessizce seslendi.

“Dilek Teyze.. “ Az sonra üzerinde pijamasıyla kapıyı açtı.

“Enes!” şaşkınca Enes’e, bana ve birbirine kenetlenen ellerimize baktı. Enes teyzeyi alnından öpüp yanağını sevdi.

“Nasıl bir şeysin sen, ne anlattıysam bilerek yada bilmeyerek bir şeyleri çözüyorsun.” Kadın enesin omzuna vurup hafiften gülümsedi.

“Elifi sana emanet etsem olur mu?”  Kadın bana gülümseyen gözlerle baktı.

“Olur tabi, yarın ben güzelce gönderirim onu.”

“Sen bir tanesin.” Dilek teyzeye sarıldıktan sonra bana dönüp saçlarımı kulağımın arkasına sıkıştırdı.

“İyi uykular.” Başımı öne eğip gülümsememin ardından belimden içeri ittirdi. Dilek teyze içeri gelip kapıyı kapattı.

“Otur kızım.” İkili koltuğu işaret etti. Odada bir yatak, bir gardolap, televizyon ve koltuk var, söylediği gibi koltuğa oturmamın ardından oda karşıma, yatağa oturdu. Utandırıcı gözlerle beni süzerken gözlerimi yerdeki halının desenlerine odakladım.

“Teşekkür ederim.” Söylediği karşısında merakla başımı kaldırıp yüzüne baktım, gözlerin de çok derin bir his gizli. Buğulu ve acılı bakıyor.

“Pordan, neden teşekkür ettiniz.”

“Enes’imin yüzünü güldürdüğün için.” Hafiften sırıtıp tekrar önüme baktım.

“Bunun için bana teşekkür etmeyin, çünkü ben sizin için yada bir başkası için değil Enes için onun yanındayım.” 

“Olsun, ben Enesi gülerken çok nadir görürüm ve onu mutlu eden ne varsa her zaman minnet duydum.”  Kadının Enes’e olan sevgisi karşısında içimde bir burukluk oluştu.

“Çok mu seviyorsunuz onu?” Başıyla onaylayıp gözünün kenarından süzülen yaşı sildi.

“Çok.”

“Ağlamayın, ben onu hep mutlu edicem.” Başını olumsuzca sallayıp, yeleğinin cebinden mendil çıkartıp akan yaşlarını sildi.

“Yavrum ne kadar mutlu olsun ki, başında böyle anne, baba varken.”

“Rica etsem bana Enesin hayatını anlatırmısınız.”  Burnunu çekip alaycı bir gülümseme saçtı.

“Anlatayım, neredeyse nefes aldığı için bile döven babası, söz hakkını, özgürlüğünü elinden alan annesi. Bu kadar işte Enes’imin yıllardır yaşadığını anlatan sözler bu kadar.”  Derin bir çektim ve dilek teyze anlatmaya devam etti.

“Hiç unutmuyorum, Enes küçücük çocuktu, annesine gideceği bir gün babasının yanına geldi. Baba bir gün daha burada kalabilir miyim diye sordu, Sezgin bey umursamadı tabi, ardından tekrar sordu, baba seninle vakit geçirebilir miyim diye sezgin bey elindeki kalemliği fırlattı ve defol dedi. İlk kez ozaman diklenmişti Enes babasına, sen ne biçim babasın neden beni sevmiyorsun diye, Sezgin beyde birden ayağa fırlayıp çekmecesinden ormanda bir ahşap ev var onun anahtarlarını çıkarttı. Enesi kolundan yakalayıp sürüklemeye başladı, Enesim nasıl yalvardı biliyomusun baba korkuyorum götürme beni oraya diye, hiç umursamadan götürdü çocuğu. Sonra bir baktım Sezgin bey döndü Enes yok, sordum nerde çocuk diye cezalı ahşap evde kalacak dedi. Ya kızım Allah aşkına sen söyle, küçücük çocuk bırakılır mı ormanda tek başına.”  Anlatırken bir yandan da hıçkırarak ağlamasına dayanamayıp yanına oturdum ve boynuna sarıldım.

“Üzülmeyin, hepsi geçti.”  Elimi boynundan çekip dizinin üstünde avuçlarının arasına aldı.

“Enesi ne olursa olsun bırakma kızım, bir ben değer verdim ona oda hep babasının gölgesi altında ama sen onu kimseyi umursamadan herkesi karşına alarak sev, o bunu hakkediyor.”

  Başımla onaylamamın ardından sohbetimize bir kaç dakika daha devam ettik, sonunda dilek teyze bana dolabından çıkardığı beyaz uzun geceliği verdi. Geceliğin kolları dirseklerime düşerken boyu diz kapaklarımın bir tık altına kadar uzanıyor, bedeni ise içine benden iki tane daha girecek kadar bol. Sonunda dilek teyze yatağına bir yastık daha ekledi ve yanına yatıp zorlada olsa uykuya daldım.

Kapının kapanma sesiyle gözümü açtım, dilek teyze çoktan kalkmış, soluma doğru döndüğümde ikiye katlanmış not kağıdı gördüm, kağıdı açtığım gibi el yazının Enes’e ait olduğunu anladım ve yataktan fırladım, büyük bir ihtimal beni uyandıran kapı sesi Enes’e ait. Odadan çıkıp koşarak merdivenlerden çıktım, koridordan ilerleyen Enes’e tam seslenecektim ki hemen ardından babası belirdi, duvara yaslanıp bir iki basamak geri indim. Enes’i görme hayallerimi suya düşürüp merdivenlerden geri indim ve odaya döndüm, saat 06:30 ne okula gidesim var nede yataktan çıkasım. Sanki hiç uyanmamış gibi yatağa geri yatıp Enes’in notunu açtım.

Günaydın bebeğim, bu iğrenç güne ilk seni görerek başlarsam belki bir şeyler yolunda gider, uyandığında mesaj at....... SENİ SEVİYORUM.”

AYNADAKİ KİMLİĞİM.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin