BU BENIM SONUM-FINAL-

83 9 2
                                    

“Hoş geldin Elif!” Duyduğum bu Ses! Aynaya döndüğümde oradaydı, yine korkunç, yine nefret dolu ama bu kez son derece gururlu!”

“Bir süre tek kaldın ve yine sadece benim olduğumu fark ettin değil mi, sana bu kadar güçsüz olma demiştim. Artık yeniden bana itaat edeceksin!”  Yatağımdan kalkıp aynaya doğru yürüdüm, gerçekten o. Verdiği his, kurduğu baskı hepsi aynı..... hayal görmüyorum o gerçek o benim içimde öldüremediğim gerçeğim. Titreyen çenem ve göz yaşlarımdan ıslanan yüzümle ona bakarken aynı acıyı duyuyorum, etlerim sıkışıyor sanki, işkence yaparcasına üstünlük kuruyor bana.

“Sen ağlayamazsın Elif, sen en güçlü olansın, sen kimseye ihtiyacı olmayansın ne çabuk unuttun.! Sen yalnız birisin baban bile itiraf etti bunu, senin üvey olduğunu söylerken hiç bi üzüntü gördün mü yüzünde sana karşı nasıl savundu öz oğlunu peki Enes, ilk engelde terk etti seni asla savaşmadan asla karşı koymadan. Peki sen neyin peşindesin kim için yada senin olan ne için savaşıyorsun, uğruna savaşacağın biri var mı sence?”  Herhangi bir baskı altında kalmadan mantıklı buldum, söylediklerinin hiç biri yalan değil hiç biri tuzak ta değil sadece benim kendime itiraf edemediğim gerçekleri vuruyor yüzüme.

  Kapım tıklandı, aynadan bir kaç adım geri çekilip kapıya döndüm ve yüzümdeki ıslaklığı temizleyip sesimi düzelttim.

“Evet!”  Kapı yavaşça aralandı ve Anıl başını uzattı.

“Gelebilir miyim.”

“Acilse dinliyorum, değilse çık lütfen.”  İçeri girip kapıyı kapattı.

“Acil mi bilmiyorum ama gelmek istedim.” Yatağa oturup gözlerimi üzerine diktim.

“Ne var, babamla aranızda büyüyen öz evlat ilişkinizi mi anlatacaksın?”

“Elif saçmalama babamın böyle bir ayrım yapmadığını benden daha iyi biliyorsun.”

“Öylemi, öz oğlu ve hayat arkadaşı için bana bağırırken mi ayrım yapmıyor, bana üvey olduğumu çok güzel hatırlattı bugün sen daha ne saçmalıyorsun.”

“Noluyor sana ya hı? Şimdiye kadar yere göğe sığdıramıyordun bir kerecik sesini yükseltince nasıl böyle nankörlük edebiliyorsun, her şeyden önce senin ona bir minnet borcun var Elif, kendine gel.”

“Vaay, ailecek kurduğunuz planlar tıkır tıkır işliyor anlaşılan, sırf insanlara size karşı minnet duysun diye yardım ediyorsunuz. Sinanı sizden farklı sanmıştım ama o daha beter çıktı yıllarca yalancı baba rolünü oynadı ve hakikaten çokta başarılıydı.”

“Sana inanamıyorum.”

“Bak bu güne kadar sabretti, karşılığını aldığı gibi nasıl gerçek yüzünü gösterdi... Sizin soyunuz bozuk hepimiz aynı iğrenç kanı taşıyorsunuz.”

“Haddini aştın Elif, sakın kendine gelemeden babamın karşısına çıkma onu daha fazla üzme.”  Yataktan kalkıp üzerine doğru yürüdüm, neredeyse içine girip başımı kaldırdım ve gözlerine baktım.

“Keşke o gün ölseydi de benim için ilk Sinan gibi kalsaydı...”  Cümlemi bitirmemle yanağımda sert bir tokat çınladı, şiddetle yere yığıldım, o kim ki bana bunu yapabilir,,, zihnim gittikçe zehirleniyor.

“Yarın ilk işin bu evden defolup gitmek olsun Elif.” Hırsla yerden kalkıp üzerine fırladım ve boğazına yapıştım, nefretle boğazını sıkarken şaşkınla baktı gözlerime.

“Gebertirim seni Anıl, sen kimsin lan he! Sen kimsinde bana vurmaya cüret edersin.!!” Bileklerimi tutup boğazından çekti kıpırdamamı engellemek için ellerimi birbirine kenetledi.

“Sen normal değilsin Elif, hiç normal değilsin, keşke babam seni getirmeseydi zehir gibi yayılıyorsun evimize. Şimdi bu odada sonra nereye gidersen git yalnızlığında boğul.” 

Beni geri iteleyip odadan çıktı, hırsımı asla alamıyorum, beni bu şekilde pıstıramaz, yerden kalkıp saçlarıma yapıştım hırsla dişlerimi sıkıp çığlık atarken komedinin üzerine odaklandım, koşarak komedine gittim ve üzerinde ne varsa tek tek duvara fırlattım. Ben her yeri parçalarken beynimde sürekli aynı ses yankılanıyor.

“Sen yalnızsın Elif , yapayalnızsın. Sadece ben varım başka kimsen yok senin. Ne yaparsan yap kime gidersen git sonunda daha fazla acı çekerek geri geleceksin.”  Sonunda kendimi duvarın köşesine atıp iyice pıstım, ses git gide beynimi kemiriyor dayanamayacağım bu arıya. Başımı geri doğu sertçe duvara vurdum....

  Başımın arkasından alnıma doğru vuran şiddetli bir ağrıyla uyandım, duvarın önünde omzumun üzerine doğru düşmüş buldum kendimi, dirseğimi yere dayayıp kalkmak istediğim anda omzumda bir ağrı çınladı.

“Ah, Allah’ım sabır ver!” Dün gece olanları hatırlıyorum da babama karşı yaptıklarımı, Anıla ve Semaya söylediklerimi!!! Hiç biriyle yüzleşecek halim yok, gecenin verdiği duygu yoğunlaşmasıyla iyice saçmaladım.  Zorlanıp yerden kalktıktan sonra doğru duşa girdim, geceyi kan ter içinde geçirdim. Serin bir suyla hızlı duşun ardından dolabıma geçtim. Kot pantolon ve beyaz tişört alıp yatağıma koydum, havluyla iyice kurulanırken kendimi aynanın önünde buldum, doğru o geri geldi. Hatta belki hiç gitmemiş beynimin bir köşesinde sinsice saklanıyordu, tedirgin ruh halimi düşünce akışımı değiştirerek üzerimden atmaya çalıştım ve aynaya arkamı dönüp havlumu vücudumdan çektim.  Asla rahat olamıyorum, sanki odada benden başka biri daha var ve hiç rahat değilim. Yere attığım havluyu üzerime geri sarıp yatağın diğer tarafına dolandım, aynanın beni göremediği tarafa.. Sonunda üzerimi giyindikten sonra telefonumu ve cüzdanımı cebime koyup odamdan çıktım, parmak ucumda merdivenden inip salonda kahvaltı yapan üvey aileme gözükmeden kapıya geçtim, sessizce kapının kulpunu açtım ve ayakkabımın olmadığını fark ettim. Kapının hemen yanında duran ayakkabı odasına girip kapıyı kapattım ve lambayı açtım. Odanın her tarafı raflarla ve çoğunluğu Semanın olacak şekilde ayakkabılarla dolu, lambayı yakıp odaya döndüğüm sırada Burak’la karşılaştım. Elinde bir çift gümüş bantlı ayakkabı ile hevesli gözlerle bana bakıyor.

“Burak napıyosun burada!”

“Sema hanım arabaya gümüş ayakkabısını koymamı istedi onları almaya geldim, sen nasıl oldun?”

“Olmam gerektiği gibiyim.”  Kapının arkasından Anılın sesini duyar duymaz lambayı kapatıp kapının arkasındaki uzun rafın arkasına saklandım o anki acele ve telaşla fark etmeden Anıl’ıda yanımda sürüklemişim. Anıl odaya girip üstün körü raflara bakarken endişeyle onu izledim.

“Burada yok anne almış galiba.” Lambayı kapatıp odadan çıkmasıyla derin nefes alıp önüme döndüm ve tam bu anda fark ettim, Burak’la dip dibeyim ve Burak hisli gözlerle bana bakıyor.

“Neden yaptın bunu!” Yutkunup cevap verdim.

“Neyi!”

“Neden saklandık!” Şaşkın ifademi bırakıp Burağı geri iteledim.

“Çünkü Anıl’la karşılaşmak istemiyorum.”

“Peki beni neden sürükledin?”

“Burak altında saçma bir anlam arıyormuşsun gibi hissediyorum!”

“Sadece merak ettiklerimi soruyorum.”

“Merak edilecek bir şey yok, telaşla ne yaptığımı fark etmedim.”

“Peki... Enes’le konuştun mu, gidiyor muymuş?” 

“Burak haddini aşıyorsun, seni ilgilendirmeyen konulara burnunu sokman sinirimi bozuyor. Bazen kim olduğunu unutuyorsun anlaşılan, ben hatırlatayım sen bu evin şoförüsün bense ev sahibi yani aptal aşık gibi peşimde gezinmeyi bırak.!!!”  Raftan spor ayakkabılarımı alıp Burağı ardımda bıraktım ve odadan çıktım. Evden çıkıp hırsla aşağıdaki caddeye kadar yürüdüm, hiç bir şey düşünmüyorum tek hissettiğim şey hırs, nefret. Caddeden karşıya geçerken aniden çalan kornayla kendime geldim, ben ne ara bu kadar yürüdüm, caddenin ortasındayım ve etrafımdan vızır vızır arabalar geçiyor. Korkarak dikkatle karşıya geçtim, kaldırımda şaşkınlık ve içimde karartıyla yürürken evden çıkışım aklıma geldi, Burağa söylediklerim. Asla kendimde değildim, o düşünceler bana ait değil, hızlı adımlarla kendi kendime konuşurken bir ses duydum.

“Hazırmısın!” İrkilerek arkamı döndüm. Ama kimse yok.

“Ben her yerdeyim,  senin olduğun her yerde bende varım Elif.” Daha öncede olmuştu, aynı belirtiler aynı hisler ve aynı olaylar ama bu kez beni iyileştirecek kimsem yok.  Beynimde yankılanan sesle birlikte hızlı adımlarla yürürken tam karşımda dikilen birini fark ettim başımı kaldırdığımda kendimi gördüm, üzerimde gerçek annemin en sevdiğim çiçekli elbisesi var ama yüzü bana okadar kızgın bakıyor ki, şaşkınlığımın aksine korkuyla durdum. Öylece bakışıyoruz sürenin nasıl aktığının farkındayım, hiç bir değişiklik hissetmiyorum sanki o benim beynimin yansıması değil gibi, sanki o gerçek.

  Omzuma dokunan bir elle dokunan kişiye bakıp tekrar yansımama döndüm ama yok, gitmiş.

“İyimisin kızım?”  Orta yaşlarda kapalı bir kadın.

“Çekil önümden.” Kadını kenara iteleyip eve doğru koşmaya başladım. Yine eskisi oluyor, her şeye karşı huysuz ve katlanılmaz oluyorum. Sonunda eve girdiğimde kendimi yatağa attım, halsizliğimin üstüne birde korku besliyorum, tam her şey düzeliyor derken yeniden her şeyin bok olacağı korkusu. Yatmış düşünürken telefonum çaldı, arka cebimden çıkartıp oturdum.. Enes arıyor!

“Alo!”

“Elif, ben yarın sabah uçuyorum.”

“Tamam iyi yolculuklar.” Sesi şaşkınlık kazandı.

“Ne, bu mu yani!”

“Ne dememi bekliyorsun, hayatımın içine girdin ve doğru bildiklerimden şaşırttın beni sonrada korkakça kaçıp gidiyorsun, bunun üstüne sana aşk sözcüklerimi fısıldamam gerekiyor. Cehenneme kadar yolun var Enes!”

“Elif, sen iyimisin?”

“Tabi ki iyiyim, hemde çok sadece ben varım artık, ne Sinan ne Sen nede başka biri, hepiniz yalansınız. Benim hayatıma ait olmayan birer figürsünüz.”

“Elif ben geliyorum tamam mı, sakın bir yere kaybolma evine geliyorum, son kez görmek istiyorum seni.”

“Gelme Enes, eğer gelirsen öldürürüm seni, aklımı daha fazla çelmene izin veremem.” Telefonu yüzüne kapatıp yatağıma uzandım ve kendimi gülümserken buldum. Nasıl gülümseye biliyorum Allah’ım kafayı yiyeceğim. Gülümseyen dudaklarım titreyerek büzüldü ve gözümden yaşlar akmaya başladı. Okadar mutsuzum ki, okadar çaresizim ki, ne yaşadığımı bile bilmiyorum. Yatağımda kıvrılmış ağlarken sarsıldım, sanki biri yatağımı yerinden oynatmış gibi, korkuyla başımı kaldırdım.

“Enes!” Ses yok, biliyorum bunu Enes yapmadı ama hala normal olduğuma inanmak istiyorum........ Ayna, aynaya ihtiyacım var, Enes karaktersizi bütün aynalarımı, bütün gerçeklerimi paramparça etti. Kalkıp banyoya koştum ve zaten beni bekleyen görüntümle karşılaştım.

“Hazırmısın Elif. Yıllardır baba dediğin adam seni bir kalemde sildi, ne Üvey annen nede üvey abin seni asla kabul etmedi, buna rağmen bir sığıntı gibi yaşadın. Anneni hiçe sayıp o ailenin kızı oldun sen.”

“Hayır, ben annemi hiçe saymadım, o gitti beni bıraktı ve gitti.”

“Annen hep seni bekledi Elif ama sen ona ihanet ettin, Sonra salakça bir çocuğun anneni senden çalmasına izin verdin, aileni tamamen unutup bütün sevgini ona verdin ama o senin gerçeğini yok etmeye çalıştı, o annene kavuşma şansını elinden aldı senin.” O konuştukça her şey daha mantıklı geliyor ve üzerimdeki huzurla birlikte içime bir karartı çöküyor. 

“Elif!” Anne, bu ses annemin, banyodan çıkıp şaşkınlıkla küçücük odada annemi aramaya başladım,

“Seni bekliyorum birtanem, lütfen gel artık.” Aklımda sadece sağlam bir ip bulmak var. Evden çıkıp koşarak milyoncuya gittim, ve sağlam bir çamaşır ipi alıp koşarak eve geldim. Annem beni bekliyor, ipi nasıl hazırlayacağıma bakıp internette gördüğümün aynısı yaptım, tam yatağımın önüne astım ipi. Okadar heyecanlıyım ki, bir yandan anneme kavuşmak isterken bir yandan da korkuyorum bu hayatımı bitirmenin korkusunu yaşıyorum. Anneme güzel gözükmem lazım, evden çıkıp taksiye bindim ve doğru AVM ye gittim. İlk mağazada aradığımı buldum.



Annem her saçımı sevdiğinde seni bembeyaz bir elbisenin içinde genç prenses bir kız gibi görmek istiyorum derdi, şimdi ona hayallerini göstereceğim, genç bir kızım ve tıpkı istediği gibi beyaz prenses bir elbiseyle gideceğim yanına. Sonunda eve vardığımda önce yan komşudan saç maşasını aldım ve sonra banyo yapıp elbisemi giydim, saçlarımı kurutup uçlarına maşa yaptım ve ardından sandalyeye çıkmak için ayağa kalktım. Tabi durmadan telefonum çalıyor, ben kapattıkça Enes aramaya devam ediyor ve en sonunda mesaj attı.

“Yeni çıkabildim, beni bekle geliyorum.” Telefonu yatağa geri fırlatıp sandalyeye çıktım, bu bir intihar değil bu anneme giden yol, anneme kavuşma ve babama hesap sorma yolu... Peki neden ağlıyorum, neden bedenim bunu zevkle yaparken kalbim sıkışıyor. Hıçkırıklarla ağlarken ipi boynuma geçirdim, kuş gibi hafif hissediyorum ve tabi bir o kadarda ağır. Bunu yapmaya don derece hevesliyken aynı zamanda da deli gibi korkuyorum ama yapmaktan vaz geçemiyorum. Sonunda derin nefes aldım ve gözlerimi kapatıp sandalyeyi geri iteledim......

Bu nasıl bir his, nefes almak istiyorum, Allah’ım yardım et napıyorum ben. Gözümü acıyla açtığımda karşımda annemi gördüm elini açmış gel diyor, doğru yoldamıyım, gerçekten anneme mi gidiyorum.... acım huzura dönüşürken annemin de ifadesi değişti.... hayır bu benim annem değil bu bir şeytan. Korkuyla ipten kurtulmak için çırpınırken kulağıma annemin sesi ilişti.

“Elif, yaşamaya devam et, seni görmek istiyorum.” Lütfen Allah’ım bitsin bu işkence bu acı, çırpınmaya devam ederken bedenim iyice güçsüzleşti, beynim zonkluyor, sanırım bitti artık..... yolun sonu o kazandı. Gözlerim yavaşça kapanırken kapı açıldı, kim bu biri koşuyor bana doğru.... bittim her yer karanlık.

“Elif! Naptım sen, lütfen Elif dayan......!!!” Bacaklarıma bir el sarıldı ve beni yukarı itmeye çalışıyor. Enes bu diyimi evet Enes. O benim gerçeğimdi, o benim hikayemin prensiydi ama bitti Enes. Yine bir tek sen varsın yanımda ama üzgünüm bu sefer allarımın geç çaldı ben artık yokum..... Elveda Enes seni seviyorum.... Bu ne şimdi, hiç acı hissetmiyorum ve neredeyim bilmiyorum, ayaklarım yere basıyor. Burası benim odam evet hepsi rüya mıydı. Başımı kaldırdığımda Enesi gördüm.... Hayır, bu olmaz öldüm mü ben...mm Enes asılı bedenime sarılmış bacaklarından yukarı iteliyor. Evet Elif bitti işte artık yoksun... Banyoya yürüyüp aynaya baktım yansımam hala aynı, zevkle bana bakıyor ne yapıp etti ve başardı sanırım bu benim değil bu onun hikayesiydi.. AYNADAKİ KİMLİĞİMİN

Ölüm kaçınılmazdır. Eğer bir kez girerse zihne haince, sinsice sanki tek kurtuluşmu gibi çaresizce inandırır kendine ve ölüm öyle saf görünürki tam anlamıyka kendini teslim edene kadar pamuklara sararken kendini teslim ettiğinde acıyı pişmanlığı ekler korkunun yanına öylesine lanet öylesine canidir. Eğer ölümü beklemez ve sen ölüme gidersen acıyla yutar seni.... aynı öyle oldu ayna zaafları kullanıp onu ölüme götürdü ölüm ise onu kendi ziyaretiyle gerektiği gibi huzura eriştirmek yerine habersiz misafirliği ile boğazından kalan yaşama hevesiyke sonsuzluğa hapsetti..

SON....

AYNADAKİ KİMLİĞİM.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin