ENESE BENİM TILSIMIM

63 7 0
                                    

Enesin kurduğu cümleler rahatlayan bedenime tekrar baskı taşıdı yanılmışım gitmemiş. İçim yine nefret doldu, sorduğu soruya meraklı gözlerle cevap bekleyen Enes var karşımda ve ben ona bırak cevap vermeyi görmek bile istemiyorum. Ne işi var evimde, derin nefes almaya başladım ona katlanamıyorum, ayna beni çağırıyor. Ayağa kalkıp dikildim,  azda olsa ona karşı koymaya çalışıyorum bir anda bütün zihnimi boşaltıp kendimi dışarı attım. Nereye gittiğimi bilmiyorum ama mümkün olduğunca hızlı koşuyorum, yaptıklarımın cezasını çekmek zorundayım. Yine buz gibi beton ve çıplak ayaklarım, henüz diğer yaralarım iyileşmeden yenilerini açıyorum, ayağımın altına giren her cismin acısını hissederken asla duramam. Ben kendimi teslim ettim, tekrar yaptım aynı hatayı cezasını çekmeliyim, neden unutuyorum bu gerçeği ben en güçlüsüyüm. Koşarken fark etmeden taşa takılıp yere yüz üştü kapaklandım yanağımı betona okadar sert çarptım ki resmen göz kapağıma kadar bir sızlama hissettim. Yerden yavaşça kalkarken genç bir kız gelip yanıma çömeldi ve yardım etmek için ellerini kollarıma sarıp kaldırmaya çalıştı.

“İyimisiniz?” kızı güçle geri iteledim. Bana dokunmaya yada yardım etmeye hakkı yok.

“Çekil!” kız hafiften dengesini kaybedip tekrar toparladıktan sonra ayağa kalktı ve benimde kalkmamı bekledi. Sersemleyen vücudumu düşe kalka dikeltdikten sonra kız tekrar yüzüme baktı.

“Hastaneye gitmek istemisiniz?”  Kıza karşı nefretle, kinle büründüm. Birden boğazına yapışıp kızı geri doğru itelemeye başladım. Kız ellerini ellerime dolayıp soluksuz kalan boğazını kurtarmaya çalıştı. Napıyorum ben, ellerimi kızın boynundan çekip koşarak uzaklaştım. Uzaklaştıkça vücuduma bir baskı binmeye başladı, sonunda arka sokakta bir parkın önünde dizlerimin üzerine kapandım ve hesap veriyorum nasıl bu kadar muhtaç davranırım, nasıl hayatıma birini alırım. Bir ses duydum

“Sen en güçlüsü değilsin, engelleri kaldırmak zorundasın.” Sesin geldiği yönü kestirmeye çalışırken bir sağa bir sola korkulu gözlerle başımı çevirdim.

“Benden kaçamazsın, ben öl demeden ölemezsin.” Ses sanki dört bir yanımdan geliyor. Sürekli aynı cümleleri kurup durdukça başımda çekilmez bir ağrı oluştu. Kafamı iki elimin arasına alıp oturduğum yerde sallanmaya başladım.

“Sus artık kes sesini, rahat bırak beni.”

Ben acı çektikçe hırslanıp acı çektirdi, sanki boğazıma kocaman bir taş tıkanmış gibi sicim sicim nefes alırken vücudumun ağrısı tarif bile edilemez. Yerde bir süre kıvranıp acı çektim ama en çok sesin bana karşı kurduğu acımasız üstünlük cümleleri acı çektirdi. Yerde adeta emekleyerek yaklaşık üç metre  ilerdeki ağaca gidip yaslandım ve derin nefes aldım ama ondan kurtulmaya çalıştıkça bana daha sıkı tutunuyor en sonunda kafamı hızlıca yaslandığım ağaca vurdum...

Gözlerim gök yüzüne bakıyor hava çoktan kararmaya başlamış hiç bir şey hissetmiyorum ve gözlerim onları tutamıyorum........ .
Gözüm hafiften açıldı kendimde miyim değil miyim bilmiyorum. Hayal meyal birini görüyorum Enes galiba koşaraka bana yaklaşıyor.... . Vücudumda bir el var beni kavrayıp kucağına aldı kim bilmiyorum Burnumun dibinde çekici kokan bir koku var, gözümü hafiften açtığımda ter damlarının süzüldüğü bir erkek boynu boynuyla karşılaştım galiba Enesin boynu kokusunu içime çekip kendimi kollarına bıraktım, Bir erkek nasıl bu kadar çekici kokabilir. 

Bir şey fark ettim beni Enes’e karşı kullanamadı, Enes’e olan hıncını başka bir kızdan almaya çalıştı oda olmayınca acısını bana çektirdi. Yavaşça gözlerimi açtığımda Enesin yanağımı temizlediğini gördüm, doğrulmak için kendimi ileriye itelediğimde Enes ufak bir kuvvet uygulayıp beni geri yatırdı.

“Kalkma!” Enesin yüzünde yaptığımdan memnun olmadığını kanıtlarcasına bir ifade var, ciddi ve işine odaklanmış görünüyor, belli ki ona kötü bir zaman yaşatmışım. Yutkunup gözlerine baktım.

“Enes, iyimisin.” Enes tamamıyla yanağıma odaklanmış pamuğa tentürdiyot dökerken yüzüme dahi bakmadı. Cevap vermekten çok beni terslemek için konuştu.

“Bence bu soruyu kendine sor. “ Elini tutup hafiften doğruldum, bana karşı ne kadar kızgın olsada arkama yastık koyup rahat oturmama yardım etmeyi ihmal etmiyor.

“Bak ben buna alışığım, eğer bunu kaldıramıyorsan git benimle uğraşmak zorunda değilsin.”

“Ne olacak peki ben gidince, böyle dengesiz her yerin yara bere içinde yaşamaya devam mı edeceksin?” Bakışları keskin ve baskın, kendimi çekingen hissediyorum.

“Benim hayatım bu!” yanağıma bir bez apıştırdı. Yardımının yanında yüzünde buz gibi soğuk bir ifade asılı.

“Biraz kendine gel öyle konuşalım.”

AYNADAKİ KİMLİĞİM.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin