Yalnız(13)

4.8K 357 50
                                    

Lucius onu yakapaça bilmediği bir arazide terk edip gittiğinde ne yapacağını bilememişti. Ama artık büyü patlamaları yaşamıyordu. Uslu çocuk olacaktı, belki Draco böylece onu almaya gelirdi.

Birkaç gün tek bir insan bulabilmek için yürümüş, açlıktan başı dönmeye başladığında gri-siyah bir yılana yol sormak zorunda kalmıştı. Etrafta insan olsaydı bunu yapmazdı. Draco onu ilk bir yılanla konuşurken gördüğünde adamın beyninde çalan tehlike canlarını duymuştu. Adamın kafasının içinden geçenler onunda kafasının içinden geçmişti.

Sonunda bir muggle köyü bulduğunda rahatlamıştı. Çünkü hala İngiltere'de olduğunu anlamıştı çocuk. Sevimli, sakin ve huzurlu bir köydü. Ulaştığı ve bir insan gördüğü anda açlık ve yorgunluğa yenik düşmüş, bayılmıştı.

Gözlerini bir yatakta açtı. Temiz bir odadaydı ve koluna birşeyler bağlıydı. Korkuyla ondan kurtulmak istedi. Ama o ana kadar fark etmediği yaşlı bir kadın onu engellemişti.

"Dur, tatlım. Bu ilaç. Sana iyi gelecek. Çok yorgun düşmüşsün." diyerek sakinleştirmişti onu. Çevresine güvenmeyen gözlerle bakmaya devam eden çocuk tekrar gözlerini yummaya çok korkmuştu.

"Adın ne?"

"Kid."(çocuk)

"Öyle isim mi olur yavrum. Söyle adın ne?"

"Kid." Tekrar ettiğinde kadın sormaktan vazgeçti.

"Kaç yaşındasın?"

Parmaklarına baktı, doğru saydığına emin olduğunda dokuz parmağını kaldırdı. Yoksa on muydu? Bilmiyordu ki. Draco olsa bilirdi. Draco aklına gelince kendini durduramadan ağlamaya başlamıştı. Kadın telaşa kapılıp, romatizmalı dizleri el verdiğince hızlı bir şekilde yatağına oturup sarmalamıştı onu.

Bir hafta kadar sonra köyün sokaklarında koşturuyordu. Köydeki en küçük çocuktu, diğerleri konuşamadığı için onu oyuna almıyorlardı. O da hayvanlarla arkadaşlık ediyor ama yılanlardan uzak duruyordu. Köydeki bir çok amca ve teyze onun hakkında iyi şeyler düşünüyor, özellikle Agnes Nine ona bayılıyordu. Onların düşünceleri kalbine aktığı için biliyordu bunları. Kid, köyü çok sevmişti. Belki burada yeteri kadar beklerse Draco onu bulur diye düşünüyor ve umudunu kaybetmemeye, son damlasına kadar ona tutunmaya çalışıyordu. Muggle köyünde gazeteler onun bildiği gibi değildi. Resimler hareket etmiyordu. Lucius süreli eski ihtişamlı hayatını düşündüğü için belki gazeteye çıkarlar diye düşünüyordu ama buradayken mümkün değildi.
~•~•

Midesi bulanıyor, başı dönüyordu.

Köyün etrafındaki arazide tavşanları koşturuyordu sadece, fazla uzaklaştığını farkedememişti. Şimdi kötü, çarpık ve kokan bir adamın esiri olmuştu.
İlk günler çok ağlamıştı. Ama her seferinde çarpık manyak gözünü çıkaracak gibi cam şişeleri dayamıştı suratına, o da ağlamaktan vazgeçti.
Ağlamak kötüydü.
Diğer çocuklar ondan daha berbat haldeydi. Onlar anne ve babaları için ağlıyordu.

Onları kaçıran ve zincire vuran adamın düşünceleri beynine doluyor, çığlık atmak istiyordu. Günden güne güçten düşüyordu, kaçması gerekliydi ama nasıl, nasıl?

O gün ikinci kez yer değiştirdiklerinde artık umudu kalmamıştı. Ama sonra bişey oldu. Şelalenin karşısında bir hareket oldu. O neydi, insan değildi, en az onu kaçıran adam kadar çarpıktı, ama cüce adamın düşünceleri aklına dolunca zararsız biri olduğunu anlamıştı. Gözgöze geldikleri an da kafasını çalıştırmaya başladı. Basit cümleler, basit cümleler diye haykırıyordu beyni. Draco öğretmişti. Hiç sevmemişti yazmayı ama şimdi işine yarayacaktı. O sırada ayaklarının yakınına düşen ekmeği düşünmemişti bile.

Azkaban'dan Yankılanan Çığlık (Düzenleniyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin