U Z A Y|24'

439 52 3
                                    

#Barış Manço-Gülpembe

🌼

24. BÖLÜM:"LAZ KIZI."

Rüzgar yüzümü döverken, başımı camdan çıkararak maviyle yeşilin karıştığı kokuyu soludum.

Karadeniz'deydik.

Ve... Burası büyülüydü.

Deniz tüm hırçınlığıyla dalgalarını kıyıya vuruyor, öfkesini kustuğundaysa tüm asilliğiyle geri çekiliyordu. Her yer ormandı. Yeşil ve mavi her yeri kuşatması altına almıştı adeta... 

Ağabeyim arabayı hızla kullanıyor, daha da geç olmadan otele varabilmek için acele ediyordu. Bütün bir yolu Şimal Abla'yla sohbet ederek geçirmişlerdi. Bense bazen müzik dinlemiş, bazense Lâcivert'le konuşmuştum.

Aslında uçakla gelecektik fakat Şimal Abla geze geze gelmek istemişti. İkisi de fazlasıyla neşeliydi. Uzun zaman sonra birlikte bir şey yapmak onlara iyi gelmişti.

Lâcivert: Vardınız mı?

G: Ağabeyim beş dakika kadar kaldığını söyledi.

G: Sen ne yapıyorsun?

Lâcivert uçakla gelmeyi tercih etmişti.

Lâcivert: Burada çok güzel Karadenizli kızlar var. Onlarla konuşuyoruz.

G: İyi iyi, konuşun.

Lâcivert: Ne yani, kıskanmadın mı? -,-

G: Kalbin bende Lâcivert efendi, başkalarıyla konuşsan ne yazar? 😎

Lâcivert: Sen şöyle bir Karadeniz havasını iyice al da, o zaman göreceğim ben.

G: Nasıl olacağım o zaman?

Lâcivert: Hırçın hırçın, Karadeniz gibi... Asil ama öfkeli.

G: Öhöm

G: Neyse, biz geldik. Daha sonra yazarım.

(Son görülme: 14.43)

WhatsApp'ten çıktıktan sonra durmuş olan arabadan indim. Gözlerimle etrafı taradığımda tahmin ettiğim gibi otel denize karşıydı. Büyük binaya baktığımda oldukça ihtişamlı olduğunu fark ettim. Ve bir de para kokulu.

İçeri girdiğimizde ağabeyim resepsiyona yöneldi. Bu sırada etrafı incelemek için fırsatım oldu. Lobi oldukça şatafatlıydı. Her yer altın yaldızlarla döşenmiş, o parlak rengeyse beyaz eşlik etmişti. Öğle vakti olduğu için bir sürü insan etrafta koşuşturuyordu. Büyük ihtimalle birçoğu iş için gelmişti.

"Evet, hanımlar! Buyurun bakalım odaların anahtarları," ağabeyimin uzattığı anahtarı alırken, o Şimal Abla'ya döndü. "Güzelim sen de çık odaya. Ben bavulları getireyim."

Şimal Abla ağabeyimi onayladı ve asansöre doğru yöneldik. Asansör dahi şıktı yahu.

Bilmem ne kaçıncı kata çıktığımızda yanyana olan odalarımızı bulunca Şimal Abla'yla ayrıldık. Kapıyı açtığımda beni ferah ve büyük bir salon karşıladı. Beyaz tonlarında oturma grupları ortaya konuşlandırılmış, karşılarına da büyük bir televizyon yerleştirilmişti. Bir duvarı boydan boya kaplayan camlar eşsiz Karadeniz manzarası sunuyordu.

Gezmeye devam ettiğimde salonun bir kısmından uzayan küçük koridoru gördüm. Önüme ilk gelen kapıyı açtığımda buranın banyo olduğunu gördüm. Vişne çürüğü tonlarındaydı. Ardından diğer kapıyı açtığımda beni tekrar ferah bir oda karşıladı. Burası da yatak odasıydı. Yine vişne çürüğüne bezenmiş eşyalarla doluydu.

U Z A Y | Lâcivert Anonim.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin