U Z A Y|2'

808 54 8
                                    

#Son Feci Bisiklet-Zaman Yok.

🌹

2.BÖLÜM:"KIYIYA VURAN GECE."

'Var olduğumdan bile şüphe duyuyorum bazen. Ya da hala neden hiçliğe kavuşamadığımı...

Tam iki ay kaldı.

Zihnim çığlık çığlığa, ne düşüneceğimi ne hissedeceğimi karıştırıyorum çoğu zaman.

Dün akşam ki gibi.

Sanırım ismini bilmediğim ve gizemli olan o çocuk oldukça dikkatimi çekti. Yani...onda garip bir şeyler olduğunu düşünüyorum. Fakat oldukça kötü olan bir his...

Koyu bir karmaşaya kapıldı aklım. Büyük ihtimalle birazdan ağabeyim gelecek ve konuşacağız. O benden özür dileyecek, ben ondan; o beni affedecek, ben onu. Yaralar eskiyecek ama asla geçmeyecek. En kötüsü de sanırım bu. Bir gün yaralarımın boyunduruğu altında ezilip, öleceğim düşüncesi beni mahvediyor. Bir çıkış arıyorum fakat sanki labirentin tüm çıkışları üzerime kapatılmış gibi.

Boş ve duygusuzca yaşamayı öğreniyorum hayatı. Bu korkunç bir şey! Zamanla iyice soyutlaşacağım ve en sonunda ne hale geleceğimi bilemiyorum...

Bilmemek daha acı ve zor.

Bilmemek koyu ve kahpe.

Sanrı gibi, gerçek ve yalan.'

"Gece," diye mırıldanan ağabeyimin sesini duydum. Usulca boğazımı temizledikten sonra, duygudan yoksun sesimle, "Gelebilirsin ağabey," dedim. Kapı yavaşça aralandı, döner sandalyemden ayağa kalktım ve Levent Soykan'a baktım.

Koyu lacivert takımı ve her zamanki asil duruşuyla bana baktı. Sakindi, belli ki şirketteki günü sorunsuz bir şekilde geçmişti. "Konuşsak iyi olacak," dedi sıcak bir sesle. Ağabeyimin bu sesi ve şefkati dahi onu affetmem için yeterliydi. Zaten söylediklerinde de haksız sayılmazdı.

Üzerindeki takımın onu sıktığını belli edercesine bir hışımda ceketini üzerinden çıkardı ve yatağıma attı. Sanırım işten geldiği gibi benim yanıma gelmişti. Kravatını da çıkarıp ceketinin yanına yolladı. Ardından gömleğinin birkaç düğmesini de açtıktan sonra yavaşça yatağa çöktü. Elini yan tarafına vurdu. Ona uyarak yatağa oturdum. Sırtını yatak başlığını dayayarak beni usulca göğsüne çekti. Ben de oraya, en sevdiğim yere, bir kedi gibi kıvrıldım.

Genellikle böyle olurdu. Kabus gördüğüm veya uyuyamadığım gecelerde beni göğsünde uyuturdu. Zaten sıcak kokusu başlı başına bir uyuma sebebiydi. Sanırım hayatımda ki en çok yeri o kaplıyordu ve belli etmesem de bu yüzden en çok ona kırılıyordum. Ya da belki de sadece yıllar bizi yıpratıyordu.

Dudakları alnıma şefkat kokulu sıcacık bir öpücük bıraktı. "Özür dilerim, küçüğüm." dedi ve derin bir soluk aldı. "Sinirlendiğimde saçmaladığımı biliyorsun. O gün kötü bir gündü ve bende sana patladım; gerçekten üzgünüm." dedi mırıltıyla.

Kokusunu içime çektim. "Sorun değil. Üzerine gelmemem gerektiğini biliyordum, ona göre davranmalıydım." Görmesemde başını iki yana salladığını hissettim. Alnımı tekrar buselendirdi. "Hayır, hayır... Ah!" Biraz durduktan sonra kelimelerini toplamışçasına devam etti. "Sen öyle değilsin, küçüğüm. Sen şımarık değilsin. Aksine, beni hayatta tutan iki varlığımdan birisin. Çok küçüksün, Gece. Çok küçüksün. Buna rağmen hala güçle ayakta durabiliyorsun. Dahası beni bile ayakta tutabiliyorsun. Sen küçüğüm...benim bile imrenebileceğim kadar güçlüsün. Özür dilerim, sanırım ben kötü bir ağabeyim."

U Z A Y | Lâcivert Anonim.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin