U Z A Y|34'

373 36 5
                                    

Bu bölümün şarkısı(ları) bölüm içerisinde geçiyor. Kendinizi Cem Adrian'ın sancılı notalarına bırakın.❤

Bölüm ithafı, idil_dor 'a! Desteklerin için teşekkürler, seni seviyorum.♥

34. BÖLÜM:"SANCILI NOTALAR."

Mekandan içeri girdiğimizde bas bas bağıran müzik, birbirine karışan ışıklar ve delice dans eden bedenler bekliyordum. Ancak hiç öyle olmamıştı. Burası oldukça nezih ve sakin bir yerdi. Gruplar masalarda oturuyor, içki içiyor ve çalan şarkılara eşlik ediyorlardı. Etraf genel olarak koyu mavi tonlarındaydı. Işıklar yine fazlaca hareketliydi fakat gözü yormuyordu. Loş bir hava vardı. Bir de sahne kurulmuştu ve orkestranın hazırlandığını fark etmiştim. Anlaşılan şarkı söyleyecek bir sanatçı vardı fakat Mete bundan bahsetmemişti. Tek dileğim sevdiğim birinin çıkmasıydı.

Öndeki Mete bir masaya doğru yönelince onları takip ettim. Masada kimlerin olduğunu görmek için kendimi hafifçe yana doğru kaydırdım.

Acı son.

Lâcivert yok.

Amaaan, çokta meraklı değilim zaten.

Büyük, yuvarlak masaya dördümüz yerleştiğimizde etrafın da verdiği bir tınıyla; hoş bir sohbet başladı.

Kaan, Ezel ve kafede patavatsızlık yapan Mercan adlı kız vardı. Kısacası grupta eksik olan kişiler: Lâcivert, İshak, Okan ve Benay'dı.

Yaklaşık kırk beş dakika sonra ortam iyice güzelleşmiş, içkilerimiz ve sohbetlerimizle oldukça eğlenir olmuştuk. Bu sırada beş-on dakika önce İshak ve Okan da gelmişti. Geçen dakikalar boyunca konuşmalara pek katılmamış, yeni arkadaşlarımı (!) incelemiştim.

Ezel eğlenceli ve kafa bir kızdı. Ne çok laubali, ne de çok soğuktu. Tam ortasındaydı. Ayrıca güzelliğiyle göz kamaştırıyordu. Koyu sarı saçları ve aynı oranda koyu mavi gözleri vardı. Kıskanılasıydı.

Okan, Kaan ve Lâcivert esmerlerdi. Okan'nın teni de esmerken, Lâcivert ve Kaan'ın tenleri beyazdı. Hepsi bedenen gayet yakışıklıydılar. Ayrıca güzel insandılar. Tabii Lâcivert'te daha bir güzellik vardı. :)

Mercan bal köpüğü rengindeki saçları ve gözleriyle güzeldi, fakat patavatsızlığı onu gölgeliyordu. Aslen iyi bir kız olabilirdi ancak pek kanım ısınmamıştı.

Oturmaktan artık bir yerlerim uyuşmaya başladığı sırada yanımdaki sandalye çekildi. Hızla başımı kaldırıp kim olduğuna baktım. Gözlerim lâcivert gözleriyle buluşunca kalbimdeki bitmek tükenmek bilmeyen sancımaya hakim olamadım.

Hiçbir şey söylemeden yanıma oturdu keyifli bir tavırla. Hemen sonraysa kolu benim sandalyemdeydi. Öhöm.

Sesimin düzgün çıkmasına özen göstererek, "Hoşgeldin," dedim. Dudaklarında pervasız bir sırıtma, gözlerinde neşe dolu bir parıltı vardı. Lâcivertleri insanı içine çeken bir girdap gibiydi.

Kolu sandalyede aşağılara doğru kaydı ve bir hamleyle sandalyemi kendine doğru çekti. Artık birbirimizin sınırları içindeydik. Yüzünü iyice yüzüme yaklaştırarak, "Hoşbulduk," dedi. Yutkunmaya çalıştım fakat sanki orada bir düğüm vardı.

Gözleri gözlerimden indi ve yüzeysel bir şekilde üzerimde gezindi. Gördükleriyle neşeli bakışları, elinden oyuncağı alınan bir çocuğun bakışlarıyla yer değiştirdi.

"Sana çok güzel olma demiştim, sense arşı kıskandıracak derecede güzel olmuşsun; haksızlık!"

İltifatıyla içimde garip bir şeyler oldu. Ancak yine de kendimden ödün vermeden, "Ne yaparsam yapayım çirkin olamıyorum ki, güzellik doğamda var!" dedim. Sözlerimle bakışları eski haline döndü.

Ve o anda...

Hiç beklemediğim bir şey oldu.

Lâcivert, dudaklarını tam kaşımın bittiği yere bastırdığında, Cem Adrian'ın nazik sesi duyuldu.

Kalbimde, sancının hiç geçmediği yerde birkaç nota varoldu. Göz kamaştırıcıydılar, nefes kesiyorlardı.

Ateş gibi yakan ve yanan dudaklar yüzümden ayrıldı, ve kulağıma doğru yaklaştı. Bu sırada bir eli de beline doğru yola çıkmıştı.

"Cem Adrian... Bu gece, senin için burada. En güzel umutlarını sana çalacak bu gece. İyi dinle, içim Gece."

Hemen ardından Cem Adrian, notalarını çalmaya, umutlarını bağırmaya başladı.

Karanlığın içinde bıraktığın bi şey var
Sonunda yorulduğun vazgeçtiğin bi söz var
Gözlerinin önünde kaybettiğin bi düş var
Kalbinde kuruttuğun derinlerde biri var

Gittiğin o yer nasıl, herşey güzel mi...
Orda benim gibi biri hep seni sever mi...
Yalnızlıkla büyüyorsun...

Beni hala öldürüyorsun...
Yalnızlıkla büyüyorsun...
Beni hala öldürüyorsun...
Yalnızlıkla büyüyorsun...

Beni hala öldürüyorsun...
Beni hala öldürüyorsun...
Beni hala öldürüyorsun...
Beni hala öldürüyorsun...

Beni hala... (*Beni Hala Öldürüyorsun.)

Bir sabah uyandığında göğsünün ortasında kara bir delik…
Büyük bir yara…
Ve aynaya baktığında yüzündeki çizgilerin arkasında kayıp bir çocuk…
Büyük bir yama…
Hep yalnız uyuyup, yalnız uyanınca…
Yalnız bitirip, yalnız başlayınca…
Yalnız boğulup, yalnız kurtulunca içinde…
Yalnız kırılıp, yalnız onarınca
Yalnız vurulup, yalnız kanayınca…
Yalnız arayıp, yalnız kaybolunca içinde…
Kalbin bir katilin ellerinde!
Bir ölüm sessizliği yüzünde…
Bölük pörçük, delik deşik, kırık dökük, paramparça…
Kaybolup gidiyorsun…
Kaybolup gidiyorsun (*Bir Katilin Ellerinde)

İçimdeki heyecan, mutluluk ve tarif edemediğim binlerce hisle şarkıya eşlik ettim. Lâcivert'e baktım, bana bakıyordu. Sonra... Sonra kendimden hiç beklemediğim bir şey yaptım. Başımı, tamda boyun çukurunun olduğu yere yaslayarak, şarkıya eşlik etmeye devam ettim. Biraz altımda olan kalbinin çırpınışları beni gittikçe keyiflendirirken, burnuma dolan kokusuyla iyice kendimden geçtim ve mayıştım.

Lâcivert'in belimdeki eli beni iyice kavrayarak kendine çekti.

Ve biz o gece, Cem Adrian'ın şarkıyla bir kez daha umut ettik, nefeslerimiz birbirimizin kokusuyla kesildi, notalar kalbimizi sancımaya devam etti.

Fakat biz umut etmekten vaz geçmedik.

Herkese merhabaaaa!

Sanki yıllardır görüşmüyoruz gibi hissediyorum ya, özledim sizi!♥

Nasıl buldunuz bölümü? Oy ve yorum atmayı unutmayın lütfen.

Sizi seviyorum, hoşçakalın!

U Z A Y | Lâcivert Anonim.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin