İyi okumalar... Burdan buyursunlar efendim ❤
Herkesin bir dönemeci vardır hayatında. Kiminin seçtiği lise, kiminin seçtiği üniversite, kiminin ise en basitinden ailesidir. Bazılarımızsa elimizde yoncayla doğarız.
Ama ben kesinlikle bunlardan birisi değilim. Kendi şansını kendisi yaratmak zorunda olan seçilmiş(!) kişilerdenim.
Ben Ömer Soykan. 17 yaşımdayım. Bade Sultana göreyse delikanlılık çağımda.
Bade teyze 12 yıldır her sabah yaptığı gibi yine sessizce odama girip saçlarımı okşayarak güne şefkatli bir elle başlamamı sağladı.
"Günaydın Bade Sultan. Bugün çok güzeliz, hayırdır bir randevumuz mu var, yoksa beni aldatıyor musun ?"
"Ay, yine başladı bu deli oğlan. Kalk okula geç kalıcaksın."
Öpücük atarak banyoya kaçtım. İşlerimi halledip formamı giyince gülerek merdivenlerden iniyordum ki babamın ciddi yüz ifadesini görünce benim yüzümde de aynı ifadeden peydah oldu. Sessiz ve sakin bir şekilde masaya oturup beyaz porselen tabağa bir kaç kahvaltılık aldım. İki lokma yiyince sofradan kalktım. Babamın ters ters baktığını görsem de umursamadım. Her zaman yaptığım gibi.
Evden çıkınca kaskımı takıp siyah motorsikletime atladım. Zaten yapmaktan hoşlandığım şeylerden birisi de motora binmekti. Duvarlara pahalı ve şık tablolar asıp yerlere İran halıları serince ev benim için zorla durduğum kafes olmaktan çıkmıyordu.
Okula varınca motordan inip hemen bizim tayfanın yanına gittim. Selam verip ortada dönen muhabbete dahil oldum. Konu Hakan'ın örümcek adamlı donu.
Hakan "Ya saçmalamayın kardeşim benim gibi olgun birisinin hiç öyle bir donu olabilir mi ya?" derken Aslı, Bora ve ben aynı anda "Evet!" dedik. Hakan yüzümüze bakıp cıkcıklayarak "Kardeşinizi hiç tanıyamamışsınız hiç. Teessüf ederim. Hele sen Bora her akşam donlarımdan ödünç aldığın halde şu laflara bak laflara." diye çemkirdi.
Bora "Lan salak salak konuşma kırıcam şimdi bir taraflarını. Fatoş teyzeye söyle de bir daha balkona asmasın örümcek adamlı donunu." dedi. Ardından telefonundan fotoğrafı açıp gösterince bahçede kahkahalarımız yankılandı. Harbiden neden yankılandı? Etrafa baktığımda çoktan zilin çaldığını ve sadece bizim kaldığımızı gördüm. Hemen dönüp "Koş kardeşim koş edebiyatçı senin örümcek adamlı donuna şiir yazacak şimdi." deyip sınıfa doğru depar attık. Hakan arkadan koşarken telefonda "Ya anne sen benim örümcekli donumu balkona mı astın? Al onu birisi daha görmeden." dediğini duyunca hepimiz gülerek merdivenlerden çıktık.
Sınıfa vardığımızda Elvan hoca daha yeni yoklama alıyordu. Ama bu bizi yarım saat ayakta bekletmesine engel değildi. Konuşması bitince yerlerimize geçerken Hakan'ın omzumdaki başı düştü. Meğerse ayakta uyuyormuş çocuk. Hakan "He, geldik mi?" deyince bütün sınıf güldü. Elvan hoca "Ya sabır!" diyerek kopya çeken öğrenci moduna geçip kaşlarını çattı. Hakan'a "He geldik geldik." deyip sırasına yönlendirdim. Aniden sesli olarak "Ya kanka uyumayıp da napayım hoca beş dakika bir daha geç kalmamamız geri kalan yirmi beş dakika ülkenin iç sorunlarından bahsediyor. Bu da can be kardeşim!" dediği an sınıfta derin ve ürkütücü bir sesizlik oldu. Herkes hocaya kitlenmişken Elvan hoca arkasını dönüp "Bir şey mi dedin Hakan?" deyince tüm sınıf derin bir nefes bıraktı. Ardından Elvan hoca ders anlatmaya Hakan da kaldığı yerden uykusuna devam etti. Benim yanımda oturan Aslı da "Koalamı yalnız bırakmak olmaz." deyip sıraya belendi. Bora ile göz göze gelip acıklı acıklı bakışarak Elvan hocayı dinlemeye başladık. Pardon yavaş yavaş ölmeye diyecektim.
Zilin sesini duyunca adeta içimdeki kuruyan şelaleler güreldi, ölen otlar yeşerdi ve tırtıllar kelebeklere dönüştü. Bir insanın zil sevinci ancak böyle anlatılabilirdi.
Bora "Şu lamayı birisi uyandırsın yoksa burası göle dönüşecek ve biz içinde can vereceğiz." diyerek sıraya tükürük enzimlerinden akıtan Hakan'ın sandalyesine tekme attı. Hakan düştüğü yerden uçarak kalkıp bağırarak "Deprem! Allah, deprem oluyo kaçın!" diye diye bağırarak koridorda koşmaya başladı. Arkasından şaşkın şaşkın birbirimize bakarak kahkaha atmaya başlasak da birden durup hep beraber "Hakan!" diye bağırarak kendimizi koridora attık.
Bahçede deli danalar gibi koşturan Hakan'ı durdurmak epey bir zamanımızı aldı. En sonunda bir banka çöktüğümüzde Hakan bize sırtını döndü ve kafasını bir paşazade edasıyla havaya kaldırdı. Bora ne kadar Hakan dese de omzunu silkip "Küsüm ben size. Konuşmuyorum." diye tribin canını okudu. Bora "Lan nerden bileyim düşeceğini ardından deprem zannedip topuklarını kıçına vura vura koşacağını. Yalnız senden iyi koşucu olur. Usain Bolt'a rakip olursun." deyince tekrardan anıra anıra gülmeye başladık. Hakan "Siz gülün gülün son gülen herkeslerden çok daha iyi güler demişler. Hem intikam sıcak yenir kollayın kendinizi." deyip sinsi sinsi bakışlar atınca hepimiz ciddileşip ona baktık.
Aslı "O soğuk yenmiyor muydu ya?" deyince Hakan "Soğuk soğuk yemeğin tadı çıkmaz. Ben sıcak severim." deyip aynı bakışlara devam etti. Aslı "Ee dersi ektiğimize göre yemek yemeye mi gitsek? Karnımda mehteran takımı hücum marşını çalıyor." deyince hep beraber ayaklandık ve birbirimize sataşarak küçük bir restorana gittik. Hakan her siparişinin ardından 'sıcak olsun lütfen' deyince garson biz kalkana kadar mümkün olduğunca masadan uzak durdu. Sıra hesaba gelince taş kağıt makas oynayarak kurbanı seçmeye karar verdik.
Bora "Kafadan Aslı elendiğine göre ben Hakan'la başlıyorum." deyip elini kaldırdı ama Aslı suratını asınca Hakan "Çok istiyorsan ödeyebilirsin kar tanem. Benim açımdan sıkıntı yok." dedi. Aslı "Kar tanem?" deyince Hakan "Cahil, cahil. Günümüzün en büyük sorunu bu arkadaşlar. Öğrenmek için hiç bir çaba göstermeyip böyle hazır cevap isteyenler. Kar taneleri asla birbirlerine benzemezler. Hepsinin ayrı ayrı şekilleri vardır. Sende benim için hiç bir kıza benzemeyen kar tanesisin." dedi. Bora 'boş yapma' bakışını atıp taş kağıt makas deyince birbirlerinin ellerindeki dermis tabakasını görecek kadar dikkatle oyuna kitlendiler. Bundan Hakan galip gelince Bora ile ben oynadım. Yine Bora kaybedince hesap ona kaldı.
Hakan "Boraşkım bugün ki talihlimiz sensin, seni kasaya alalım." diye keyifle restoranın içinde bağırınca Bora kafasına bir tane vurup hesabı ödemeye gitti. Bora da gelince çıkıp yürümeye başladık. Aslı birden çığlık atıp durunca hepimiz endişeyle ona baktık. Telefonuna irislerinden kalpler fışkırarak bakarken "Ya inanmıyorum bu çocuk benim fotoğafımı mı beğenmiş?!" deyince. Üçümüzde ona 'edebiyattan 100 aldım' demiş gibi baktık. Bora "Bende bir şey oldu sandım te Allahım ya! Alt tarafı lavuğun birisi fotoğrafını beğenmiş." deyince Aslı "Bu lavuk dediğin kişi popi birisi ayrıca çok yakışıklı, çok kaslı, çok gamzeli." deyip kollarını birbirine bağladı. Üçümüzde 'ee nolmuş' bakışları atıp "Yanına yanına al beni yanına yakışırız ama çok çok!" deyip gülmeye başladık.
Okuldan çıkış vakti olunca evlere dağıldık.Yanlarından ayrılınca okula uğrayıp motorumu aldım. Caddedeki bir kafede oturup biraz daha vakit geçirdikten sonra eve gittim. Kapıdan girince "Ben geldim Bade Sultan!" deyip kafamı kaldırdım ki alışılagelmişin dışında bir manzara vardı karşımda. Babam her zamanki ciddiyetiyle salonun ortasında dikilmiş gergin havayı soluyordu. Karşıma geçip gür ve alışık olmayan birisinin korkacağı ses tonuyla "Nerdesin bu saate kadar? Okuldan da kaçmışsın." dedi. Bense karşısında her zamanki umursamaz yüz ifademle cevap vermeden merdivenlere yöneldiğimde "Kime diyorum ben!" diye bağırıp durdurdu. Dönüp kendime bile yabancı olan sesimdeki o soğuklukla "Niye burdasın sen? Normalde bitmeyen iş seyahatlerinden birisinde olman gerekirdi. Bir oğlun olduğu aklına geldi demek sonunda." deyince daha çok celallenip "Karşında baban var senin. Kendine gel!" diye bağırdı. Dişlerimi sıkıp "Sen bir oğlun olduğunu unuttun bense babam olduğunu." dediğimde babamın eli havaya kalktı. Ben dişlerimi sıkarak yüzüne bakarken sinirle arkasını dönüp yüzünü sıvazladı. Bende arkamı dönüp sakince odama çıktım.
Şefkatli bir elle başladığın günü suratına inmek için kalkan bir elle bitirebiliyormuşsun. Ama aslında o gün bitmez, daha gecesi vardır bunun. Bitmeyen, yapayalnız, upuzun gecesi.
Lütfen şu minnak yıldıza basmadan geçmeyin.
İlk bölüm hakkındaki yorumlarınızı da şuraya bırakırsanız sevinçten halay çekerim. 👉
Galakside görüşmek üzere astronotlarım! 🚀💫💙
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Galaksinin Yıldızları •Tamamlandı•
Ficção AdolescenteGalaksinin yıldızları, görevi ayak basılmamış kayıp galaksileri bulmak olan uzay taşları arasındaki beş astronotun hikayesi. Yıldız kayarken dilek tutan, gökyüzüne dilek balonu gönderen, bulutların üstündeki teyyareye seslenen ve ay dedeye şarkı sö...