İyi okumalar...❤
"Ya ben kendi yediğimi içtiğimi ödeyebilirim tamam mı."
"Ödeyemezsin demiyoruz zaten ama ödetmeyiz diyoruz."
"Ya niye erkekler ödüyor? Herkes kendi yediğini ödesin."
"Bak bak laflara bak. Üç yıl Almanya'da durdun diye onların huylarından mı kaptın kız? Alman usulüymüş, o ne ya? Bence Almanlar bunu cimriliklerinden çıkardılar zaten."
Tahmin edildiği üzere Deniz hesap konusunu masaya yatırmış yetmezmiş gibi yarım saattir üstüne çıkmış tepiniyordu. Bu konuyu hesap bekleyen garsonun 'hadi artık kim ödeyecekse ödesin de çıkın gidin şurdan' temalı bakışlarına daha fazla dayanamayıp bir orta yolla halletim.
"Tamam kesin tartışmayı. Şöyle yapıyoruz yemekler bizden yani bu hesabı biz ödüyoruz. Kahveler de sizden."
Bu önerimle herkes tatmin olunca ordan çıkıp caddede biraz dolaştıktan sonra bir kafeye oturduk. Kahveleri sipariş ettikten sonra Deniz bizim okula gelemediğini Taner amcanın istediği başka bir okula gideceğini söyledi. Hiç birimiz bunu beklemediğimiz için çok üzülsekde Deniz'e belli etmemeye çalışıp konuyu Hakan'ın okuldaki akıllı tahtaların hepsinin ekranına kendi fotoğrafını koyup altına da 'Kimmiş bu yakışıklı? Aa benmişim.' yazmasına getirdik.
Hakan dışarıdan bakınca biraz saf görünsede içi beni dışı seni yakacak türden birisi aslında. İyi bir hacker olsa da bunu eğlenmek dışında bir amaçla kullanmıyor.
O yaptıklarını anlattıktan sonra kasım kasım kasılarak arkasına yaslandı. Aslı "Sonunda nasıl disipline gittiğini anlatmayı unuttun kuzu." deyince herkes kahkahalarla Hakan'ın eski haline dönmesini izledi. Kahveleri içtikten sonra kalktık ve anlaştığımız gibi hesabı kızlar ödedi.Eve vardığımda Bade Sultanın sesi mutfaktan geliyordu. Çantamı kenara bırakıp yanına gittim.
"Neler yapıyorsun yine Bade Sultan?"
"Hoşgeldin oğlum. Senin sevdiğin kurabiyelerden yapıyorum."
"Bende yardım edeyim mi?"
"Yok oğlum sen yorgunsundur, git üstünü değiştir hadi."
"Yorgun değilim Bade Sultan yardım etmek istiyorum."
"Tamam madem. Önce güzelce ellerini yıka, şurdaki önlüğü de tak."
Ellerimi yıkadıktan sonra üstünde küçük kalpler ve kekler olan pembe önlüğü taktım. Bade Sultanın dediği gibi hamura şekil vermeye başladım. Ama onunkilerin yanında benimkisi acemi seramikcinin vazosu gibi kalıyordu. Biraz sonra bütün hamura şekil verip tepsiyi fırına koyduk. Üstüm biraz hamur olsa da bunu umursamayacak kadar mutluydum. Depresyona giren kadınların kendini neden pasta börek yapmaya verdiğini şimdi anlıyordum. Seratonin hormonu salgılamak için ilk yol çikolata ikinci yolsa kesinlikle mutfak. Bir şeyleri başarmanın verdiği o müthiş hazzı hissetmek kadar değerli çok az şey var hayatta.
Çantamı bıraktığım yerden alıp odama çıktım. Ilık bir duş alıp o esnada hayatımı sorguladım. Peki, niye duş? Çünkü orda sadece bedenimiz değil ruhumuz da çıplak kalıyor. Saklanan düşünceler, duygular, korkular hepsi açığa çıkıyor.
Üstümü giyindikten sonra yarıda kalan kitabım 'Uçurtma Avcısı' nı elime alıp köşedeki lacivert koltuğa geçtim.
"Sorun, Baba'nın dünyayı siyah-beyaz görmesiydi. Ve neyin siyah neyin beyaz olduğuna karar verişinde. Hayatı böyle yaşayan birine duyduğunuz sevgiye mutlaka korku eşlik eder. Belki biraz da nefret."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Galaksinin Yıldızları •Tamamlandı•
Novela JuvenilGalaksinin yıldızları, görevi ayak basılmamış kayıp galaksileri bulmak olan uzay taşları arasındaki beş astronotun hikayesi. Yıldız kayarken dilek tutan, gökyüzüne dilek balonu gönderen, bulutların üstündeki teyyareye seslenen ve ay dedeye şarkı sö...