" Selam "
Çok mu saçma olurdu tam olarak bir yıldır hiç görmediğim, hiç konuşmadığım birine öylece selam yazmak. Üstelik iyi hal indirimli hali buyken, iyi hal indirimsiz hali hala hafızasının kayıp olabileceği yönündeydi. Ne yazık ki bir yıl boyunca ona dair hiçbir şeyi öğrenmek istememiştim fakat şimdi kendimi yine onun kapısında buluyordum.
Hâlâ bir karar verememiştim böylece elimdeki telefonu neredeyse yüz ikinci kez döndürdüm fakat hem ne yazacağımı bilmiyor hem de bana geri dönüş yapmaz diye ölesiye korkuyordum. Ölümeyse çare yoktu. Ona yazarken veya onu beklerken ölebilirdim. Ondan gelen her türlü ölüm benim için kabul edilebilirdi.
Neredeyse iki yüzüncü kez 'sıkılmaya başladığımdan yaptığım her aynı hareketi parmak hesabıyla hesaplamaya çalışmıştım fakat bu parmak hesabı işi pek tutmamıştı. Kendi parmaklarım bitince ki buna ayak parmaklarımı saymak da dahil olmuştu annemin parmaklarına, Kazım amcanın parmaklarına, Sıla'nın parmaklarına geçtiğimde bu işe bir dur diyip çetele yöntemiyle saymaya karar vermiştim Böylece iki yüzüncü kez Deniz'in isminin üzerine tıkladım.
" Yağmurun yağması için çok güzel bir gün fakat hava oldukça güneşli ne yazık."
Ne dediğimi kendim bile anlamasamda parmaklarım hızlıca gönder tuşuna tıklamıştı. Mesajı gönderir göndermez pişman olmuştum ama ne mesajı silmek ve onda öylece yabancı bir numara olarak kalmak istiyordum ne de onun beni fark etmesini. En çok istediğim şey onunla konuşmak olsa da "Umarım sadece umursamaz ve öylece siler bu mesajı." diye mırıldandım kendi kendime.
Duygularım birbirleriyle saç başa kavga ederken telefona gelen bildirim sesiyle ayrılmış hepsi bir olup yerlerini endişe, merak ve korkuya bırakmışlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KIYI
Short StoryBir kaza, bir hafıza kaybı, bir kaçış, bir hastalık, yan yana dans eden iki kalp, arada yüzlerce kilometre. Bir adam ölümle dans ediyor. Bir kadın, kadın ölüm. Yaşam, ölüme aşık olmuş. Ölüm ilk defa birinden korkmuş, kaçıyor. Ölüm, yaşama elini u...