Sana söylemiştim yahut ben biliyorum demedi. Sadece hiçbir şey söylemedi. Hiçbir şey ama gülümsediğini ta içimde hissetmiştim.
Konuştuğumuz o günün ardından geçen iki hafta ve ben yine kendimim yine aynı hayattayım. Ondan habersizim fakat yine de toplamda yarım saat dahi olmayan konuşmamız bana güç verdi ben de yoluma kaldığım çakıllı yollardan devam ediyorum.
Her şey eskisi gibi olur belki, belki de hiçbir şey eskisi gibi olmaz. Mesela hafızası hala kayıpsa yeni bir başlangıçla kendine iyi gelen bir kızla sevgili olmuş olabilir. Yahut geri kazanmışsa hafızasını bana çok kızmış ve bana gelmediğine göre beni tamamen silmiş olabilir. Çünkü biliyorum ki beni cehennemin dibinde olsam da bulurdu.
Oysa biz ikimiz şimdi belki de ben tek başıma havada asılı kalmış gibiyim. Bir bulut gibi değilim, bir kuş hiç değil. Ne olduğumu bilmiyorum, ne olduğunu bilmiyorum.
Geçen on beş günün ardından telefonum tekrar bir bildirimle titriyor. Bu sefer ilk anda ki telaşım yok ama biraz huzurluyum.
"Gökyüzünde bulut var ama güneşli bir gün için hava daha uygun" yazıyor.
Gülümsüyorum. Ruhu ben de saklı bir adama aşığım. Şu an tek istediğim onu görmek. Ona dokunmak. Gözleri her zaman ki gibi ışıl ışıl mı bakıyor yoksa sis bulutları mı indi üstlerine? Ellerinin sıcaklığı her zaman olduğu gibi havaya göre mi değişiyor yoksa artık dört mevsim de soğuk mu? Sakalları uzun mu yoksa hiç bırakmıyor mu?
"Belki birazdan güneş doğar." Burada hava güneşli. Buranın güneşleri onun penceresinin önüne yol alsın diye dilimde bir dua.
"Belki de" yazıyor hemen ardından "Tanışıyor muyuz?" diye soruyor.
İki hafta sonra mı geldi aklına öyle birden çok merak ediyorum. Ama sadece
"Tanışıyoruz." diyorum.
Bu sefer "Nerdesin" yazıyor. Yazılan şeylerin pek bir değeri yok sanki içimizden konuşuyoruz.
"Beni bul" yazıyorum. Nerde olduğumu bilmesine gerek yok. Kaybolan ruhumu bulsa yeter.
"Seni öyle bir kaybettim ki bulamıyorum" diyor.
Sonra birbirimizi arayıp bulamayan iki yabancı oluyoruz.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KIYI
Short StoryBir kaza, bir hafıza kaybı, bir kaçış, bir hastalık, yan yana dans eden iki kalp, arada yüzlerce kilometre. Bir adam ölümle dans ediyor. Bir kadın, kadın ölüm. Yaşam, ölüme aşık olmuş. Ölüm ilk defa birinden korkmuş, kaçıyor. Ölüm, yaşama elini u...