Son bir kez Halim abiye buraya geldiğimi kimseye söylememesini rica edip yola çıktım.
Geldiğimde yanımda neredeyse hiçbir şey yokken şimdi elim kolum dolu dönüyorum eve. Deniz'in kokusu olan her şeyi aldım. Birlikte beğenip aldığımız ikimize ait olan her şeyi. Ondan sonsuza kadar kaçabileceğimi sanarken yanılmışım. Şimdi en azından az da olsa yanımda hissediyorum onu ve bu yine az da olsa içimi rahatlatıyor.
Onu görmemek bu azlığın ağır basan yanı ama böyle gerekiyor. Onu seviyorum ve gitmem gerekiyor. Ben ve Deniz'in olduğu hiçbir denklem aklı başında değil.
Uçağım tam gece yarısı kalkacak ama biraz gezmek için altı gibi çıkıyorum evden. Onunla olan şehre, yürüdüğümüz yollara, motorla ezip geçtiğimiz asfaltlara, elimizi uzatıp yıldızları yakalayabileceğimizi sandığımız gökyüzüne, içtiğimiz kahvelere, yediğimiz hamburgerlere, elimi hiç bırakmadığı bu şehre, elini bırakıp kaçtığım şehre bir veda etmek istiyorum.
Ne ilk gidişim vedalı oldu bu şehre ne gelişim merhabalı. İkinci kez giderken bir veda bir dahaki gelişim de belki şehri bir labirente döndürmezdi.
Hapları kullanmadığım günler zihnim her zamankinden daha fazla takla atıyordu. Taklacı güvercinlere taş çıkaracak bir zihnim olması tabi ki dünyanın en güzel şeyi değildi. Bana bahşedilen bir ceza gibi görüyordum bunu.
İstanbul'da kaybolmak istiyorum. Yok olmak İstanbul'un zararlı her bir hücresine toz zerrecikleri olarak karışmak. Biliyorum mümkün değil ama onu göremediğim bu şehirde bir şekilde var olmak istiyorum.
Aşık olmak mıdır bu? Tanımı bilmiyorum ama kalbim çoğunlukla onun için çarparken nasıl durur bunu da bilmiyorum. Bazen dursun istiyorum bazen dört nala koşsun.
Caddeler büyüyor yine şehir bir labirent, bize geri geldiysen gidemezsin diyor belki bu seferde. Gitmek istemiyorum diyorum. Gitme diyor. Yolum her zaman gittiğimiz kafebarın olduğu sokağa düşüyor. Her ne kadar hiç gelmemişim gibi gitmek istesem de bir yanım bilsin istiyor. Deniz buraya geldiğimi bilsin. Ayaklarımın beni sokağa ezberlemişcesine sürüklediğini.
Tanıdıkların olup olmamasını, beni görüp görmemelerini önemsemeden önce dışarıdaki masalardan birine yerleşiyorum fakat bu benim yerimde asla rahat duramam. Kalkıp içeri geçiyorum. Deniz'le olan birkaç ortak arkadaşı görürüm diye.
Öyle de oluyor arkamdan bir el dokunuyor. Dönüp bakıyorum. Kim olduğu önemli değil diyorum sadece bu şehirde olduğum bilinsin. Ama gördüğüm eski bir arkadaş değil.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KIYI
Short StoryBir kaza, bir hafıza kaybı, bir kaçış, bir hastalık, yan yana dans eden iki kalp, arada yüzlerce kilometre. Bir adam ölümle dans ediyor. Bir kadın, kadın ölüm. Yaşam, ölüme aşık olmuş. Ölüm ilk defa birinden korkmuş, kaçıyor. Ölüm, yaşama elini u...