Not: Wu Yi Fan-Time Boils the Rain ile okuyun.Mobildeyim atamıyorum.
İyi geceler - Okulun ilk gününün iyi geçmesi dileğiyle...
Hissetmemek en kötüsüydü.
Vücudunu hissetmemek,ellerini,koşmak için ayaklarını...
Ama en kötüsü şüphesiz kalbini hissedememekti.
Teras katında hem bacaklarımı hem de kalbimi hissedemiyordum.Koşacak gücüm yoktu.Tek yaptığım ileri doğru bakıp devin yavaşça düşüşünü izlemekti.Ağır çekimde,tekrar tekrar beynimde dönerken,yavaşça.Kalbimden hiçbir duygu geçmiyordu.Ne olmuştu?Üzülüyor muydum?Şok mu olmuştum?
Kalbim acıyarak uyuşmuş muydu?
Belki de ilk soru şu olmalıydı: Kris için acıyacak bir kalbim var mıydı?
###
"Kanada'dasın Junes,"
Uyandığımda ilk duyduğum ses Tim'e ait olmuştu.Gözlerimi bile açamadan onu duymak garip hissettirmişti.
Ellerimi hareket ettirdim,avcuma değen ipeksi yumuşaklığa sıkıca tutundum.Kanada'daki yatağım, Kanada'daki evim.
Kore'den dönmüştüm ama yarım hissediyordum.Diğer yarı elimden kayıp gitmişti ve ben hiçbir şey yapamamıştım.
O anı bile hatırlamıyordum.Gözümü açtığımda teras katında olmalıydım, koşup yardım çağırmalı, Yi Fan'ı kurtarmalıydım.Ama gözümü açtığımda karşılaştığım tek şey dingin bir beyazlıktı.
"Şey..." Tim görüş alanıma girip hafifçe öksürdü.Üzerime eğilmişti, savunmasızdım. "Ben gideyim o zaman.Bekleyenler var."
Bekleyenler?
Kimlerden bahsettiğini anlamasam da tepkisiz kaldım ve Tim'in alnımı öptükten sonra odadan çıkışını izledim.
Kısa süreliğine de olsa odada yalnız kaldım.Düşünecek vakit vardı ama düşünecek bir şey yoktu.Yi Fan pişmandı, intihar etmişti.Nokta.Gerisi sadece yalan ve şişirmeden ibaret olurdu.
Elimi alnıma koyup öpücüğün ıslaklığını hissetmeye çalıştım.Alından alınan bir öpücük şefkatin göstergesiydi, bu ne demekti? Yi Fan öldüğü için mi verilmişti?Yi Fan ölmüş müydü?
Gözlerimi kapatıp aklımdaki bilgi kırıntılarını netleştirmeye çalıştım.Kafadan alınan kurşun kesin ölüm.Islak gözler, pişmanlık ve derin acı, hele de bir erkeğe aitse kırılan gurur da eklenirdi.Histerik baş sallama hareketleri?Bu ne demekti peki?
Kapının gıcırtısıyla gözlerimi yeniden açtım.Kapının yanına yaslanan kişi beklediğim gibi yakınlarımdan biri değildi.
"Üzgünüm." Suho'nun kızarmış gözleri benimkisini delip geçiyordu. "Kimseyi bir arada tutamıyorum."
Bu kadar pişman ve üzüntülü gözükmesi bana bir kez daha arkadaşlıklarını hatırlattı.Senelerdir Kris'in ayrılışına kadar birbirlerini kollamışlardı.Kris geri döndüğünde onu istememiş olabilirdi, ama artık bu su üzerine yazılmış bir kırgınlık gibi geliyordu.Biri üflediğinde kırgınlık falan kalmamıştı.
Bu sefer üfleyen Kris'ti ve üfleyişi bir rüzgar kadar sert olmuştu.Herkesi darmaduman etmişti.
Onu önemsemediğimi zanneden beni bile.
"Sen..." Elimi yanağıma koyup sıcaklığımı hissetmeye çalıştım.Vücudumun her yeri buz gibiydi.
Suho kapının ağzında yığılır gibi oturduğunda ona 'Sen elinden geleni yaptın.' demek istedim.Ama bu acıdığım için söylediğim bir yalan olurdu ancak.Suho eğer Kris'i daha erken bağrına bassaydı Kris intihar etmezdi.Her şey daha iyi olabilirdi.Kris liderden destek alsa intihar edecek kadar kötüleşmezdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
• Again • √
Fanfiction"Geri dönmek bu kadar kolaysa neden hiç denemedin?" Kris bakışlarını yere indirdi.Elleri sürekli hareket ediyordu.Ceketiyle oynuyor,durumu kurtarmaya dahi çalışmıyordu. Gerçekten pişmandı. "Tepkiler..."Kris uyuşuk bir şekilde gözlerini kapattı."Her...