7.

1.6K 175 54
                                    

Not:
Merhaba ! Kısa keseceğim.Söylemekten her ne kadar nefret etsem de oy sayısı hızla düşüyor.Şimdi böyle bir hikayede zaten ne kadar okunur emin değildim.Okuyan herkese tekrar tekrar teşekkür ederim.Bölüm dikkatle söylüyorum, 10 GÜN sonra gelecek.On gün boyunca merak edin ne olacak diye bari.

Fazla uzun oldu ?
İyi okumalar

-------------------------

Adaletin karşısında yer alsaydım, gelmiş geçmiş en büyük suçlu ben olurdum.

-Sherlock Holmes.

-------------------------

"Tekrar soruyorum, terasta Wu Yi Fan'la  aranızda ne geçti?"

Belki de bininci kez sorulan soru yüzünden sıkışan kalbimle ölmek istedim.Hemen, oturduğum yerde, SM Ent.'in boş toplantı odalarından birinde, tam da polis yığının arasında.Buraya nasıl geldiğimi bile bir sarhoşun sızmadan önce hatırladıkları kadar hatırlıyordum.Yani oldukça az ve hepsi de hayal meyal.

Kris'in odasında bulduğum fotoğraf üzerine yaklaşık üç gün düşünmüş ve kızı bulmanın tek yolunun Kore'ye geri dönmek olduğunu keşfetmiştim.Tabi ki arayacağım ilk yer SM ent. olacaktı, -kız basit bir stajyer olabilirdi- ama şirkete gelir gelmez saatlerce alıkonulmuştum.Herhangi bir Exo üyesiyle bile görüşememiştim.

"Bakın, hiçbir açıklama yapmıyorsunuz." dedi siyah saçlı sivil polis.Diğer iki polise göre bana daha ılımlı yaklaşıyordu.İşte gerçek bir polis.

"Ben de sizin için aynı şeyi söyleyecektim!" diye patladım.Polislerden birinin yüz hatlarının aniden sertleştiğini görünce sesimi alçaltıp devam ettim."Öz abim hakkında saatlerce sorguya çekiliyorum ama neler olduğuna dair tek bir fikrim yok.Kris öleli bir hafta anca oldu ve siz şimdi sorguya çekmeye başladınız öyle mi?"

"Sadece sorularımızı dürüst bir Kore vatandaşı olarak cevaplamanız yeterli Bayan Wu."Gözlüklü polis iyimser cümlesinin aksine sinsice sırıtıyordu.Resmen suçlu muamelesi görüyordum ve nedenine dair hiçbir fikrim yoktu.

Ve ayrıca dürüst biri olabilirdim ama Kore vatandaşı değildim.Koreli'ler çatlak insanlardı, biz Çinli'lere nazaran.

"Öyle yapıyorum zaten, polis bey, ajussi?" Ajussi: Amca.Sanırım.

"Size daha önce de defalarca söylediğim gibi, Kris'i bulmak için terasa çıktım, onu biraz ilerde görüp 'Hey Kris' dedim ve o elindeki silahı ateşleyip kendini vurdu.Son."

"Terasta sadece siz vardınız biliyorsunuz değil mi?Kris'i sizin vurmadığınız ne malum?" Üçüncü polis konuştuğunda donup kalmıştım.Vurmak?

"-N-Neyiniz var sizin?" Sesim yine titremeye başlıyordu." Silah Kris'in elindeydi, parmak izi falan almadınız mı?"

Üç polis uzun süre birbirleriyle bakıştılar.Durum o kadar komikti ki...Polisler beni öz abimi öldürmekle suçluyordu ve ben onlara işlerini iyi yapmadıklarını ima ediyordum.Ama haklıydım.Kris'in silahı ateşlediğini gözlerimle görmüştüm.Ya da görmemiş miydim? Delirmeye mi başlıyordum?

"Sanırım başa döndük Bayan Wu," Siyah saçlı polis elindeki not defterindeki dolu sayfayı yırtıp buruşturdu ve önüme attı.Açık bir tehditti bu.İşin bitti.Suyun çıkana kadar sorguya çekeceğiz seni.

"Avukat istiyorum."diye mırıldandım.Dışarı çıkıp bir şeyler öğrenmeliydim.Polislerin ağzından laf almak sadece komedi filmlerinde oluyordu.

"Avukat istiyorum.Şimdi."

***

Bir saat sonra şirketin koridorlarında özgürce dolaşmaya hak kazanmıştım.Koridorlarda dolanan tek kişi bendim zaten, nadiren insanları görüyordum ama onlar da konuşmuyorlardı.Bir eğlence şirketinin bu kadar sessiz olması oldukça garipti, aslında dışarıda bekleyen fanlar da böyleydi.Herkes yas tutuyordu.

"Junes?"

Tanıdık ince sesi duymamla arkamı döndüm.Tao geniş bir kapıdan henüz çıkmıştı, sarı kafası bana yaklaşırken ışığın altında tondan tona giriyordu.

"Geldin."

"Evet," Gözlerimi kaçırıp ellerimi vücuduma sardım.Şirkette bir dolu polisin dolandığını bilmiyor muydu? "Birkaç işim vardı."

Tao gülümseyip küçük bir çocukmuşum gibi saçlarımı karıştırdı."Bizimkilerin yanına gidelim ha?Sehun, Kai ve birkaçı seni..." Tao'nun 'partiden beri' diyemeyeceğini anlayınca ben devam ettim.

"Evet uzun zaman oldu.Hadi gidelim." O sırada verebileceğim en sıcak gülümsemeyi sununca Tao da gülümsedi ve prova odalarına giden merdivenleri çıkmaya başladık.

Prova odasına gelene kadar dakikalar çok uzunmuş gibi geldi, bunda ikimizin de konuşmaması etkiliydi.Tao biraz daha önden gidip kapıyı açtı ve girmem için açık bıraktı.Buraya ilk kez Kris'le gelmiştim ve şimdi onun hayaletini yanımda taşıyordum.Az sonra onlara soracağım sorular Kris'in anılarıyla sarmalanmamıza neden olacaktı.

Derin bir nefes alıp kapıdan içeri girdim.Şaşırtıcıydı.Hiç kimse yoktu.Biraz daha ilerleyip salonun ortasına geldim.Yavaş yavaş kulağıma sesler dolmaya başlamıştı.Sesin geldiği kırık beyazı kapıya doğru gidip kapıyı yavaşça araladım.Yumuşak bir erkek sesi duygulu bir şarkı söylüyor, hareketli bir piyano sesi ona eşlik ediyordu.Kapıyı araladıkça etrafa dağılan grup üyelerini de görmeye başlamıştım.

Bir öksürük sesiyle yumuşak ses kesildi.Öksüren kişiyle şarkı söyleyen aynı kişiydi: Chen.

"Junes?" Odanın ortasına kadar yürüdüğümün farkında değildim.Hemen sağ ayağımın yanında Suho oturuyordu.Ayak bileğimi hafifçe tutup Kore'de ne aradığımı 'nazikçe' sorduğunda kendimi deri koltuğa D.O'nun yanına bıraktım.

"Etrafta polislerin kol gezdiğini gördünüz mü?" diye direk konuya girdim.Her zamanki gibi. "Neden buradalar bir fikriniz var mı?"

Sehun kaşlarını kaldırdı." Cidden..."

Ve sonra küfür etti.

Sanırım bilmiyordu.

"Ne var bunda?" diye sordu Suho.Gözlerimi ona çevirip yüz ifadesini çözmeye çalıştım.Polislerin şirkette olmasının hiçbir önemi yokmuş gibi sertçe konuşuyordu ama rahatsız bir şekilde kıpırdandığını görebiliyordum.

"Beni sorguya çektiler.Bana Kris'i vurup vurmadığımı sordular."

Sesim odada yankılanınca hepsi sustu.Bazıları Chen gibi ağzı açık bana bakarken bazıları da Xiumin gibi kafasını eğmişti.Ama tartışmasız söylediğim şey hepsi için şok ediciydi.

"Vurdun mu?"

Luhan'ın sorusuyla bütün vücudumdaki kanın tekrar tekrar çekildiğini hissettim.Vurmuş muydum?Ben?

Yutkundum."Onu kendini vururken gördüm."

Baekhyun ve Luhan'ın suratı aynı anda kasıldı."Sadece sen gördün.Biz hiçbir şey görmedik."Baekhyun bu cümleyi sarfederken acımasızca sırıttı.

Sakin kalmak için çabalıyordum.Başka şeylerle meşgul olmazsam her an patlayabilirdim.15,14,..

"Bana yardım edin." diye mırıldandım.İtham edildiğim şey oldukça ağırdı ve masumiyetimi kanıtlayamadan rahat yüzü görmeyecektim.

"Bizim de kendimize göre dertlerimiz var." Kai elindeki mikrafonla oynarken bana bakmadan konuşmuştu.

13,12,11,10

"Kris olayını beraber çözelim."

9,8..

"Sherlock'luk yapacak zamanımız yok."

Derin bir iç çektim.Patlamama son 7 saniye.

"Bildiğim halde sorguda söylemediğim şeyler var."

Ve hepsi durdu.Beynimde öten tiktak sesleriyle birlikte hepsi beni izliyordu artık.

"Neyi biliyorsun Junes," diye sordu Suho."Eğer önemliyse..."

"Bana yardım edin." Suho'nun sözünü sertçe kesmiştim. "Yoksa o gün teras katında Luhan'ın da olduğunu söylerim."

• Again • √Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin