2.Bölüm~

767 57 4
                                    

Güneş doğunca kendimi Aurora'nın odasına gitmemek için zor tuttum. Görünmez olarak mesela. Varlığımı hissedene kadar bakıp çıkabilirdim. Tuttuğum nefesimi dışarı saldım. Gittikçe Hera'ya benzemeye başlamıştım. Eskiden onun her şeyi gözetlemesine çok kızardım. Hiçbir şey saklanmazdı ondan. Apollon'la bizi de gizlice gelerek öğrenmişti. Melez kampındaki kulübemde. Aklıma gelince gülümsedim. Hâlâ canım sıkkın olunca ve düşünmek isteyince oraya gidiyordum.

Kapı açılınca oraya çevirdim bakışlarımı. Artemis tuhaf tuhaf bakarak yanıma geldi.
"Bu halin ne?" Dedi endişeli ses tonuyla. Nefes almaya çalıştım ama alamıyor gibiydim. Elimi alnıma koydum.
"Aurora'yı şimdiden çok özledim. Ne yapıyor şu anda acaba? Canı sıkılmış mıdır?" Odada volta atmaya başladım.
"O da beni özlemiş midir?" Dediğimde Artemis gülmeye başladı.
"O sevdiğinin yanında. Neden canı sıkılsın ki? Hem artık çocuk değil. Bırak ta tadını çıkartsın."
Elbisemin eteklerini yukarı kaldırıp yatağa oturdum. Nefesimi sıkıntıyla dışarı verdim.
"Onun için endişeleniyorum Artemis. Anne olmak böyle bir şey sanırım," dediğimde bana hüzünle baktı.
"Ben bu duyguyu hiç bilmiyorum. O yüzden seni anlayamam."
Artemis evlenmemekte ısrar ediyordu. Evlenmeyi bırak doğru dürüst sevgilisi bile olmamıştı bildiğim kadarıyla. Oysaki çok güzel biriydi. Bu kararı vermesinde Hera'nın etkili olduğunu biliyordum.
"İstersen senin de çocuğun olabilir. Sana anne diyen biri olacak düşünsene. Kalbini ısıtacak ses tonu. Sonra seni seven biri olacak. Çok..."
Artemis elini kaldırarak beni susturdu. Yüzündeki ifade anında ciddileşmişti. Boğazını temizledi.
"Ben gitsem iyi olur," dedi ve konuşmama fırsat bile vermeden çıkıp gitti. Bu konuda bu kadar hassas olduğunu bilmiyordum. Yataktan kalkıp pencerenin önüne gittim. Periler koşturuyordu. Gülümseyerek onları izlemeye başladım. En arkadan koşan öndekinin ayaklarına sarmaşık dolandırdı. Öndeki düşünce gülerek yanından geçti. Onları izlerken az arkalarında toprağın açıldığını gördüm. Hades'in canavarlarından biri perilere doğru gidiyordu. Hemen canavarın ayaklarına dikenler dolandırdım. Yere düşünce periler sesi duydu ve kaçıştılar. Canavar dikenlerden kurtulmak için çabalayarak yer altına girdi.

Odada durmak yeterince boğucu gelince bahçeye inmeye karar verdim. Aurora ve Leonidas'ın odasının önünde gereğinden fazla oyalandım ama içeriden herhangi bir ses gelmiyordu. Kendimi yürümeye zorlayarak merdivenlere yöneldim. İlk adımı attığımda kapılardan birkaçının açıldığını duydum. Kimseyle konuşacak durumda değildim. O yüzden adımlarımı hızlandırdım. Kapıdan çıkmak üzereyken biri bana seslenince durdum.
"Rosa!"
Arkama dönünce Afrodit'i gördüm. Güneşin vurduğu yüzü parlıyordu. Gülümsedim.
"Dalgınım biraz. Geldiğini duymadım."
Gülümsemesi yüreğimi ısıttı. Gelip koluma girdi.
"Hadi gel bahçede oturalım biraz."

Koşturan perilerin arasından geçip her zaman oturduğumuz yere oturduk. Saat erken olduğu için kimse yoktu.
"Aurora için endişeleniyorsun değil mi?" Dediğinde başımı salladım.
"Onun aşık olduğunu gözlerinde gördüm. Leonidas'tan bahsederken gözlerinin içi parlıyordu. O yüzden endişelenmene gerek yok. Seninle konuşunca da çok mutlu olduğunu anlatacaktır."
Gülümsedim. Lafıma başlayamadan el ele yürüyen Aurora ve Leonidas'ı gördüm. Yürürken gülümseyerek konuşuyorlardı. Aurora beni fark edince Leonidas'a bir şeyler söyledi ve yanıma geldi. Karşıma oturdu.
"Hayatımın en güzel günlerini yaşıyorum," dedi gözleri kapalı. Derin bir nefes aldı. Afrodit ben söylemiştim der gibi göz kırptı. Beklediğim cevabı almıştım. Bu bana yeterliydi.

Akşamüzeri kampa gitmeye karar verdim. Birkaç gündür gitmemiştim. Oyun bitmiş olmalıydı. En sevdiğim şekilde kampa görünmez olarak gidecektim. Bizimkileri gözetlemeyi seviyordum. Birden ortada belirince hâlâ çok korkuyorlardı. Bu da beni güldürüyordu. Ares'in kulübesine gitmeye karar verdim. Kate sık sık kapıya bakarak ağzına tatlı sıkıştırıyordu. Gülümseyerek izlemeye başladım.
"Umarım yakalanmam. Çok seviyorum bu tatlıyı ne yapayım?" Dedi ağzına büyük bir yudum atmadan önce. Ona küçük bir oyun oynamaya karar verdim.
"Belki de yakalanırsın," dedim sesimi duyabileceği gibi ayarlayarak. Yudumunu yutmasını beklemiştim çünkü boğulacağından eminim. Oturduğu yerden fırladı ve elindeki kılıcı havaya savurmaya başladı.
"Kim var orada? Ortaya çık yoksa seni pişman ederim!"
Gülmeye başladım.
"O kadar emin olma," dedim sesime ciddi bir ton katmaya çalışarak. Sesimi değiştirdiğim için tanıyamıyordu. Korkuyla etrafına bakarken oyunu bitirmeye karar verdim. Görünür olunca koşup sarıldı bana.
"Yavaş ol Kate. Boğazımı sıkıyorsun," dedim gülerek. Benden usulca ayrılıp yüzüme baktı.
"Hades'in canavarlarından biri sandım. Ödüm koptu."
Güldüm.
"Çok eğlenceliydi ama." Derin bir nefes aldım.
"Nasıl geçti günün?"
Zafer edasıyla gülümsedi.
"Bugün çok formadaydım. Ben kazandım yine. Austin ve Mirena hemen arkamdaydılar ama kayıp düştüler."
Gözüm tatlı dolu tabağa kaydı. Kate bakışlarımı takip etti. Boğazını temizledi.
"Canım çok tatlı çekmişti de. Birazcık ödünç aldım."
Sesi endişeliydi. Tek kaşımı havaya kaldırdım.
"Çaldın yani? Kate,bu yanlış..."
"Biliyorum ama dayanamadım. Canım sürekli tatlı istiyor. Masaya o kadar az koyuyorlar ki. Üstelik bizim masadaki Grace hepsini silip süpürüyor."
Bana yavru köpek taklidiyle bakıyordu. Bu haline güleceğim çıkmıştı ama kendimi tuttum.
"Pekala. O zaman şöyle yapalım. Sana içinde istediğin yemekleri oluşturma sihri olan bir kolye oluşturayım. Böyle riskli işlere girmene gerek kalmaz," dediğimde sevinçten zıpladı. Gülerek siyah bir kolye oluşturdum. Boynuna takıp dışarı fırladı. Peşinden koşarken arkasından seslenmeye başladım.
"Kimsenin eline geçmesin! Duydun mu Kate?"
Durup bana baktı.
"Evet. Bu kolyeyi kimse benden alamaz," dedi neşeyle. Austin ve Mirena bize bakıyorlardı. Austin'in dudakları yukarı kıvrıldı.
"Ne o Kate? Harry romantiklik yapıp sana kolye mi aldı?"
Gülüşümü elimle bastırdım. Kate gözlerini devirdi.
"Benim öyle şeyleri sevmediğimi biliyor. Ayrıca bu kolyeyi Rosa verdi. Üstelik sihirli."
Saçlarını havalı bir şekilde geri attı. Yüzüme soru sorar gibi bakan Austin ve Mirena'ya dudak hareketlerimle kolyeyi anlattım. Birbirlerine bakıp gülümsediler. Yanyana her zamanki yerimize oturduk. Mirena Kate'e baktı.
"Şimdi sen bu kolyeyi kullanmayı biliyor musun?" Dedi muzipçe. Sessizce güldüm. Kate başını dikleştirdi.
"Evet,elbette biliyorum. Sen beni aptal mı sandın?"
Gözlerini kapattı. Yemekleri hayal ediyor olmalıydı. Austin bana göz kırptı. Anlaşılan yine Kate'le oyun oynamak istiyordu. Yemekler oluşunca sihirle yok ettim. Austin ve Mirena gülmemek için dudaklarını ısırıyorlardı. Kate gözlerini açtı. Hiçbir şeyin oluşmadığını görünce ayağa kalktı.
"Ne? Nerde yemekler? Rosa bana bozuk kolye mi verdin?"
Kaşlarımı çattım.
"Kolye bozuk değil. Sen yapamadın demek ki."
Austin ve Mirena gülmeye başladılar. Kate kolyeyle oynuyordu.
"Tekrar dene. Belki takılmıştır," dedim. Gözlerini kapatıp hayal etmeye başladı. Önümüzde çeşit çeşit tatlılar belirdi. Kate gözlerini açınca sevinçten çığlık attı.
"Tebrikler Kate."
Arkamı döndüğümde Aurora'yı gördüm. Leonidas arkada eski arkadaşlarıyla konuşuyordu. Austin,Kate ve Mirena Aurora'ya sarıldılar.
"Evli olmak nasıl bir duygu?" Dedi Mirena hayallere dalmış bir sesle. Aurora gülümsedi.
"Mükemmel. Kendimi dünyanın en şanslı kişisi hissediyorum. O da ölümsüz. Ölümünü izlemek zorunda kalmayacağım."
Bizimkilere bakınca boğazıma bir yumru oturdu. Üçünün de ölümünü görecektim. Düşüncesi bile berbattı. Nasıl dayanacaktım?

Karanlık oluncaya kadar Austin'in yaptığı şakalara gülmeye çalıştım. Hep birlikte dolaştık. Yemek vakti gelince geri dönmeye karar verdik. Aurora odasına gitti. Arkasından bakarken gözlerimin dolmadığını hissetmek beni sevindirdi. Odamıza girince yatağa oturdum. Pencerenin önüne ay ışığı vuruyordu. Hafif bir titreşim hisseder gibi oldum. Sanki biri görünmez olarak beni izliyordu. Bunu kim,neden yapsındı ki? Kaşlarımı çatmış oraya doğru yürürken kapı açıldı. Bakışlarım oraya kaydı. Apollon yüzünde gülümsemeyle içeri girdi.
"Seni çok özledim," dedi sarıldığında.
"Ben de," dedim kokusunu içime çekerek. Arkama dönüp baktığımda titreşim yok olmuştu. Sanki hiçbir şey olmamış gibi.

Madalyonun İntikamı{HK3}Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin