22.Bölüm/Final

899 60 38
                                    

Aurora'nın hamile olduğunu öğreneli bir ay olmuştu. Yani bugün bebeğin cinsiyetini öğrenecektik. Çok heyecanlıydım. Bebeğin cinsiyetini Hera anlayacaktı. Apollon'la birlikte odamızda bekliyorduk. Kapı açılıp Hera içeri girince derin bir nefes aldım.
"Cinsiyetini öğrendim."
Bize baktı.
"Erkek."
Nefesimi dışarı bıraktım. Apollon'a yüzümde zafer ifadesiyle baktım.
"Sana söylemiştim. Bu konularda hislerim kuvvetlidir."
Gülümsedi.
"Haklısın."
Odamdan çıkıp Aurora'nın yanına gittim. Çok mutlu görünüyordu.
"Minik bir oğlumuz olacak," dedi gülümseyerek. Elini tuttum.
"Çok sevindim. Çok tatlı olacağına eminim."
Biraz daha yanında durup kampa gitmeye karar verdim. Bizimkiler bebeğin cinsiyeti hakkında iddiaya girmişlerdi. Yine Kate kazanmıştı. Austin'e ne ceza vereceğini çok merak ediyordum. Doğruca tepeye gittim. Üçü de orada beni bekliyorlardı.
"Neymiş cinsiyeti?" Dedi Kate. Meraktan çatlamak üzere olduğunu biliyordum.
"Erkek."
Kate zıpladı.
"Evet! Biliyordum. Benimle iddiaya girmekle hata ettin Austin."
Austin'in yüzü düşmüştü. Kate sinsice gülümsedi.
"Bir hafta eşyalarımı sen taşıyacaksın."
Çok kötü bir ceza sayılmazdı. Ben çok daha kötü bir ceza vereceğini düşünüyordum.
"Acaba adı ne olacak? Ve güçleri?" Dedi Mirena. Gücünün ne olacağını ben de merak ediyordum. Güzel bir isim bulacaklarına emindim.
"Bilmiyorum. Zaman gösterecek bunu."

Austin oyun alanına Kate'in eşyalarını taşıdı. Hepsi sıra oldu ve oyun kurucuyu beklemeye başladılar. Çok geçmeden oyun kurucu geldi.
"Bugün oyun yok. İstediğiniz alıştırmayı yapabilirsiniz."
Kate okçuluk yapmaya karar verdi. Austin kılıç çalışmaya. Mirena da daha fazla suda durma alıştırması yapıyordu. Onları izlerken ambrosia içtim. Alıştırmalar bittiğinde yanıma geldiler.
"Yakında büyükanne olacaksın," dedi Austin. Ofladım.
"İnadına bu konuyu açıyorsun değil mi? Ben sinir olayım diye."
Güldü.
"Seni ve Kate'i sinirlendirmek hoşuma gidiyor."
Kaşlarımı çattım.
"Benim Kate'ten bir farkım var. Sihir gücüne sahibim. Sana ceza verebilirim yani."
Austin korkmuş gibi yapınca güldüm. Ona kızamıyordum. Hiçbirine kızamıyordum. Akşam yemeği vaktine kadar yanlarında oturdum. Sonra Olimpos'a döndüm. Koridorda Artemis'le karşılaştık.
"Bebek erkek olacakmış."
Gülümsedim.
"Evet. Bebek sevmeyi özlemiştim. Onun gelişi buraya sevinç getirecek."
Başını salladı.
"Kesinlikle. Onu da çok seveceğiz."
Aurora'yı üç ayda doğurmuştum. Muhtemelen o da üç ayda doğuracaktı. İki ay daha bekleyip bebeğe kavuşabilirdik.

Odamda otururken çakan şimşeklerle elbisemi sıkıyordum. Melezken şimşekten çok korkardım. Bu korkumu biraz yenmiştim ama tamemen yendiğim söylememezdi. Kafamı dağıtmam gerekiyordu. Sihirli ekranı açıp Brandon ve yeni gönderdiğim kızı izlemeye başladım. Görüntüsü değişmişti.
"İyi ki geldin. Çok üzgündüm ben de."
Kız gülümsedi.
"Artık mutlu olabilirsin. Ben seni hiç bırakmayacağım."
Sarıldılar. Brandon'ın mutlu olması beni de mutlu etti. Ekranı değiştirip Britany'yi izlemeye başladım. Kraliçe yanındaydı.
"Saçlarını örelim mi?" Dedi kraliçe. Britany başını salladı.
"Evet anneciğim. Zaten topuzu hiç sevmiyorum. Kafamı acıtıyor."
Kraliçe gülümsedi.
"Eskiden ne bencilmişim. Kendi isteklerim hep olsun istiyordum. Senin düşüncelerini hiç önemsemiyordum. Rosa hayatımıza sihirli bir değnekle dokundu sanki."
Britany gülümsedi. Göz kırptı. Sırrın aramızds der gibi. Kraliçe Britany'nin örgü işini bitirince alt kata yemek yemeye indiler. Britany bir anlığına bile annesinin elini bırakmadı. Kral masada oturmuş onları bekliyordu.
"Hoşgeldiniz," dedi gülümseyerek. Orada kaldığım süre boyunca bir kez bile gülümsediğini görmemiştim. Britany ve kraliçe yerlerine oturdular.
"İstediğin yemeği yiyebilmen için çok çeşitli yiyecekler yaptırdım."
Britany gülümsedi. Sonunda istediği ebeveynlere sahip olmuştu. Mutluydu. O mutlu olduğu için ben de mutluydum. Ekranı kapatıp şimşek seslerini duymamak için müzik açtım. Böyle daha iyiydi. Gün doğana kadar müzik dinledim.

İki hafta sonra Aurora'nın karnı oldukça büyümüştü. Sık sık yanına gidip bebeğin tekmelemelerini dinliyordum. Bebeğe annesi şarkı söylüyordu. Şarkı sevdiği belliydi. Dönerken koridorda Zeus'la karşılaştım.
"Ne zamandır teşekkür etmek istiyorum ama bir türlü göremedim sizi. Hayali krallıktan beni kurtaracak çözümü bulduğunuz için çok teşekkür ederim."
Zeus gülümsedi.
"Yapmam gerekeni yaptım. Kim olsa aynı şeyi yapardım."
Gülümseyip yanından ayrıldım. Bahçeye inip çiçeklere bakmaya gittim. Biraz kurumuş görünüyorlardı. İbrik yaratıp sulamaya başladım. Bir yandan da yapraklarını okşuyordum. Aralarına biraz beyaz gül ekledim. Gökkuşağı gibi olmuştu. Ayağa kalkıp kurumuş ağaçları düzelttim. Gücümü seviyordum. Hem de çok seviyordum.
-Bir Buçuk Ay Sonra-
Apollon odada volta atıyordu. Ben de onun kadar gergindim ama belli etmemeye çalışıyordum.
"Ne zaman doğacak bu bebek?" Dedi gergin bir sesle.
"Sakin ol Apollon. Birazdan doğar. Hem Hera da yanında. Bir şey olmaz."
Kapı açılınca ikimiz de oraya döndük. Artemis içeri girince gözlerimi devirdim.
"Bebeğin doğmasını bekliyorsunuz değil mi?"
Başımızı salladık. Her geçen dakika daha çok merak ediyordum. En sonunda dayanamayıp kapıya yöneldim. O anda annem içeri girdi.
"Doğdu mu?" Dedim meraklı bir sesle.
"Evet. Çok tatlı bir bebek doğdu."
Nefesimi dışarı bıraktım. Apollon ve Artemis'le sarıldık. Sonunda doğmuştu. Şimdi sıra Aurora'ya vereceğimiz hediyeye gelmişti.
"Bebeğe hediyeler oluştururuz," dedim. Apollon kabul etti. Aurora'nın odasına geldiğimizde çok heyecanlıydım. Apollon kapıyı açtı ve içeri girdik. Leonidas Aurora'nın başındaydı. Gözlerim bebeği aradı. Beşikte yatıyordu. Yanına gittim.
"Çok tatlı. Senin bebekliğine benziyor," dedim sıcak bir sesle. Aurora gülümsedi. Leonidas'a baktı. Leonidas başıyla onayladı.
"Adı Theo olacak. Çok düşündük."
Theo. Güzel isimdi. Tatlıydı. Apollon bebeğe hayran hayran bakıyordu. Sırayla bütün tanrı ve tanrıçalar geldiler. Theo'ya hediyeler verdiler. Biraz daha durup dışarı çıktık. Başbaşa kalmalılardı.

Odaya girince daha şimdiden bebeği özlediğimi fark etmem beni şaşırtmıştı. Gece yine yanlarına gidecektim. Kesin Apollon da gelirdi. Biraz piyano çaldım. Kitap okudum. Bebek için hediyeler düşündüm. En sonunda karar verdim. Gece olurken Apollon odaya geldi.
"Bebeği çok özledim."
"Ben de. Hadi gidip görelim."
Onun da gelmek istemesine sevinmiştim. Aurora'nın odasına girdik. Bebek kucağındaydı.
"Acaba ne zaman büyüyecek?"
Onun büyüdüğü zamanları düşündüm. Bir iki yılda bu görünümüne kavuşmuştu.
"Bir iki yıl," dedim. Aurora bebeği beşiğine bıraktı. Apollon'la beşiğin başına geçtik.
"Büyükanne Rosa," dedi alayla. Kaşlarımı çattım.
"Büyükbaba Apollon nasıl?"
Yüzünü buruşturdu.
"En az büyükanne Rosa kadar kötü."
Buna üçümüz de güldük. Apollon'a sarıldım. Yıllar önce Apollon'a gökkuşaklarımızı birbirine saralım demiştim. Sarmıştık. Theo da gökkuşağımızı süslüyordu. Bütün sevdiklerim gökkuşağımdaki bir renkti ve benim gökkuşağım oldukça renkliydi. Bunun için çok mutluydum.

 Bunun için çok mutluydum

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

-SON-

**Bu serinin sonunu yazmak benim için biraz zordu. Bildiğiniz gibi ilk kitap çok sert eleştiriler aldı. Hera'nın melez çocuğu olmaz diye tanıtımı doldurdular. Yine de silmedim ve seri kitabı yaptım. Şimdi düşünüyorum da iyi ki yapmışım. Bu seriyle sizlere her şeye rağmen güçlü olabilmeyi anlatmaya çalıştım. Rosa ile. Arkadaşlığın ne kadar mükemmel bir şey olduğunu anlatmaya çalıştım. Kate,Austin,Mirena ve Rosa ile. Umarım başarılı olmuşumdur. Hepinize minnettarım. Bana yorumlarınızla hep destek oldunuz. Siz bu serinin gökkuşağısınız. Benim de gökkuşaklarımsınız. Sonsuza dek.
🌈💛❤💙💚💜💖

Madalyonun İntikamı{HK3}Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin