"Evdeki kamera kayıtlarına baktırıyorum Müge. Ne olduysa çıkar ortaya. Onu ne korkuttuysa."
~~~
"Bu da ne?"
"Odalarda kamera yok, sadece koridorlarda var. Orası da karanlık. Odada bir şey görmüş olmalı. Sadece koştuğunu görebiliyoruz."
"Salih Allah aşkına,bu kadarına mı bakabiliyoruz?!"
"Müge hanım, Emirhan bey koridorda ışık olmadığından bir şey görmek mümkün değil. Zaten Masal hanım da zar zor seçiliyor baksanıza. Görüntüyü aydınlatabildiğim kadar aydınlattım."
"Endişelenme Müge, Masal'ın durumu iyi. Birazdan ayılacak. Ne olduğunu ondan öğreniriz."
Salih bilgisayarını topladı ve müsade isteyip yanımızdan ayrıldı. Şükürler olsun Masal'ın durumu gayet iyiydi. Tansiyonu düşmüştü.
Vehbi Bey'e ve Müzeyyen Hanım'a tüm akşam evde olmayacağımızı düşünerek izin verdiğim için içimden kendime lanetler savuruyordum. Veyahut Masal'ın gidişine seyirci kalmakla aklımdan neler geçiyordu benim?
Masal'a karşı artık daha dikkatli olacağıma daha çok özen göstereceğime kendi kendime söz verdim.
Takır tokur ayakkabı sesleriyle bize yaklaşan doktora çevirdim meraklı bakışlarımı. Bu Masal ile ilgilenen doktordu.
"Masala'a bir şey mı oldu?"
Tedirgince sorduğum sorunun cevabından da bir o kadar korkuyordum. Masal iyiydi. Herhangi bir sorun çıkamazdı değil mı?"A..hayır. Aksine Masal Hanım uyandı. Fakat sizinle konuşmam gereken bir şey var."
Doktorun sözleriyle gelen rahatlama hissi yerini yine tedirginliğe bıraktı.
"Sorun ne?"diye sordum sesimdeki endişe ve sertliğe engel olamadan.
"Lütfen odama gelin."
🍁🍁
Yaşıyor muyum?
Gözkapaklarımı bu denli zor hareket ettirmenin sebebi ne?
Bana ne oldu peki?
Hepsi gerçek miydi?
Yoksa beynimin kurguladığı acımasız senaryonun bir kurbanı mıydım?
Gözkapaklarımı zorlukla araladım.
Yaşıyor muyum?
Delirdim mi?
Ya da delirmek üzere miyim?
O kız çocuğu...
Üzerimdeki etkisini sürdürmeye ve oradan, kuytu köşelerden yeşil gözlerini nefretle üzerime odaklamaya devam mı edecekti?
O..gerçek mi?
Hayal olamayacak kadar gerçek ve gerçek olamayacak kadar akıl almaz.
O kız çocuğu..kim?
Hayal gördüğümü düşünüp gözlerimi tekrar tekrar açıp kapattım. Ama nafile. Gözümün önünden gitmiyordu. Aksine her gözlerimi araladığımda belki de kimsenin fark etmeyeceği milimlik adımlarla daha çok yaklaşıyordu.
'Ben senin gecelerinim.' demişti. Gecelerinim.
Kâbus dolu hayatıma adım adım yaklaşan tehlikenin fısıltıları gibi kulaklarımda çınlamaya devam etmişti bu sözler. Ufacık, belki sekiz dokuz yaşlarında bu minik kızın üzerimdeki tesiri ne fazlaydı böyle.Şiddetli nefes alışlarımı ve korkulu gözlerimi zapt etmeye çalıştım bir süre. Bu minik kız bile acizliğimin,korkularımın,hayal kırıklıklarımın farkına varmıştı belkide. Varmıştı ya. Varmıştı tabii.
Kim varmazdı?
Zavalli hayatımın,özlemin ve kederin tutsağı olmuştum. Nefret. Nefret bana hiç uzak bir kelime değildi mesela.. Yalnızlığım ve asosyal,miskin hayatım içinde yanıp kavrulurken yanımda olmayan, beni terk eden veyahut yanımdaki varlığını bir an olsun hissettirmeyen herkese nefrettim vardı. Kendime,en çok kendime! Zavallı,yapmacık, zehirli hayatımdan bir an olsun vazgeçememiştim. 'Aile ' kavramını küçük yaşta kaybetmeme, bu kavramın içimde bir yerlerde bambaşka anlamalar kazanmaya başlamasına karşın asla kendimi bu girdaptan kurtarmaya çalışmadım.
Ne babam ne de annem! Benim için hiçbir şey ifade etmeyen bu iki insan. Beni terk eden bencil hayatlardan başka bir şey değil!🍂🍂🍂
Yazardan
Göz yaşlarını tutamıyordu. Nasıl tutabilirdi ki? Gözlerinin önünde yavaş yavaş yitirilen hayatı daha ne kadar görmezden gelebilirdi? Bencilliğinin ve sorumsuzluğunun altına kendini ezilmiş hissediyordu. Göz yaşlarını akıtarak ruhunda kendini belli eden acıdan ve pislikten arınabileceğini zannetti. Rahatlamaya ve kendini bir şeklilde avutmaya çalışıyordu. Fakat üzerine bir anda çöken dünyasından bu kadar kolay çıkamayacağının farkına varıyordu.
"Derhal tedaviye başlamalı!" dedi odadaki varlığını hatırlatmak istercesine doktor.
"Kesinlikle,daha fazla ilerlemeden önüne geçmek gerekiyor."diye onayladı yanındaki psikiyatrist.Müge buğulu gözlerinin ardından iki doktora baktı. Gözlerinde acı,çaresizlik ve pişmanlık kendini belli ediyordu. Usulca karşısındaki adama çevirdi bakışlarını. Neredeyse hiç konuşmamıştı. Bir elini yere bakan başının üzerine koymuş diğer elini bilinçsizce hareket ettirdiği bacağının üzerine koymuştu. Aklında tüm bunların hangi ara, nasıl sessizce ve hiç de belli olmadan bu raddeye geldiğini düşünüp tartmaya çalışıyordu. Fakat üzerindeki şok ve şaşkınlık dalgasının etkisinden bir türlü çıkamıyordu.
Ikisi de asla kendilerini bu denli büyük bir suçun altına sokmak istemiyorlardı. Kendilerine bile itiraf edemeselerde hayatlarına bencil bir şekilde yön vermişler ve bu şekilde devam ediyorlardı. Farkında olmadan.
Lakayt ve Kaçak olarak yaşıyorlardı. Sonunda ne olduğunu ve ne olabileceğini düşünmeden...
"Müge Hanım,Emirhan Bey. Artık bir şeyler söylenmelisiniz. Masal Hanım'ın tedavisine en kısa sürede başlamak gerekir. Şizofreni tehlikesi yaşıyor..!"dedi sabırsız,genc psikiyatrist.
Tedavi için onay gerekiyordu. Fakat aile girdikleri şoktan çıkamıyordu.Söyledikleri Müge'nin kalbine tekrar bir hançer gibi saplanmıştı. Kendini toparlaması gerektiğinin farkındaydı. Elleriyle ağrımaya başlayan şakaklarına masaj yapmaya çalıştı. Etki etmeyince derin bir nefes alıp duyabileceğini umduğu bir sesle " Ne gerekiyorsa yapılsın hemen!"
Merhabalar .. Ne çok uzun ne çok kısa. Bence ideal uzunlukta bir bölüm oldu. Keyifli okumalar..😊
Instagram : stranger__sn (link profilde)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DONUK (Ara Verildi)
Teen FictionGüçsüz hissediyorsun, belki gerçekten öylesin. Korkuların,zaafların seni yönetmeye başlamış. Artık onların esirisin. İliklerine kadar donuk,önemsiz, hissiz hissediyorsun... Fakat... Savaşmadan yenilmek mi? Asla! "Her şey sona ermiş göründüğünde gözl...