Medyaya Emirhan'ı ve Müge'yi bırakıyorum.
Bölüme başlamadan bir açıklama yapayım. Olayları anlamakta zorluk çekebilirsiniz.Çünkü her şeyi bir bölümde anlatmak yerine bölümlere yaymayı tercih ettim. Yani kafanızdaki sorular bölümler ilerledikçe kaybolacak. Merak ettiğiniz bir şey olursa cevaplamaya çalışırım. Tabi bölüm akışını bozmayacaksa.
Çok uzun oldu.
Umarım beğenirsiniz, iyi okumalar.😊Kimse istemezdi kaybolmayı. Kalabalık bir şehirde değil, kalabalık bir zihinde kaybolmak içinden çıkılmaz bir hale sokar insanı. Kontolü kaybedersin,bir şeyler seni kontrol ediyordur. Farkındalık işe yaramaz bazen. Güçlü olmak gerekir. Duygularından ve hislerinden çok daha güçlü olman gerekir. Ancak o zaman zihnin karmaşıklığından ve kıskacından kurtulabilirsin. Zaman ve mekan kavramı senin için yok olur karşı koyamazsan. Gecen gündüzüne benzer gündüzün gecene. Nerde olduğunun tasfirini kurarsın zihninde. Yeni yerler keşfeder,yeni insanlar oluşturursun.
Bazen rahatlatır seni bu gizem, bazen öyle korkutur ki çıldırma seviyesine kadar götürür.
Ne demiştim? Kontrolü kaybedersen. Kontrolü kaybetmiş biri olarak ben zihnimdeki kurmaca insanlardan, bana olan ithamlarından, yaklaşımlarından delicesine korkuyorum.Ben babamdan bahsetmiş miydim hiç? Hayır. Ben onu içimde bir yerlere görmüştüm. Ondan hep kaçmıştım. Sevmediğim birinin yokluğu, sevdiğim birinin yokluğundan daha acı değildi. Yıllarca kendimi bununla avutmuş, böyle teselli bulmuştum.
O benim çocukluk kahramanım olmamıştı hiç, beni bu karanlık dünyada kötü insanların ellerinde tutsak bırakan bir caniydi o!
Kurtuluşu seçmiş,beni yalnızlığa sürüklemişti.Şimdiyse beni şu hiç yalnız bırakmayan çocuk, Gece, babamın yanında olmam gerektiğini fasıldayıp duruyordu kulaklarıma. Sesi beynimde yankılanıp duruyor, ağır yükünü yüreğimin azıcık ışık alan mahzenlerine bırakıyordu. Umutlarımı, yaşama istegimi öldürüyordu. Artık iyice ağırlaştığını, gücümü emdiğini hissediyordum.
Kendimi yavaş yavaş yitiriyordum. Artık zihnimin kontrolü bende olmadığının farkına varıyor, kurtulma ve kaçma girişiminde bulunmuyordum.
Işte kendimden bir kez daha vazgeçmiştim. Bir kez daha yok olmaya razı gelmiştim.Gözüme vuran güneş ışığıyla açmamakta ısrarcı olduğum gözlerimi aralamak zorunda kaldım. Çatık kaşlarımla kafamı pencere tarafına çevirdim. Müzeyyen teyze pencereyi perdeden sıyırmış, önündeki küçük sehpa engelini aşmaya çalışarak pencereye uzanıyordu. Uyandığımı fark etmemiş olmasını fırsat bilerek gözlerimi tekrar kapatıp arkama döndüm. Bütün gün buradan hiç çıkmayacaktım. Olabildiğince fazla uyuyacak,az düşünecektim.
"Masal,hadi artık uyan kuzum."
Tabii başarabilirsem!
Duymamış gibi yapıp tepki vermedim. Hareketlendiğini fark etmiştim. Uyuduğuma inanıp beni rahat bırakmasını umuyordum.
Ki öyle olmadı.
Yanıma gelip hafifçe omuzumdan dürttü.
"Masal,hadi ama uyandığını biliyorum,ışığa hassassın sen. Minik yarasa."deyip nazikçe güldü.
İstemeden de olsa gözlerimi açtım."Uykum var. "
"Uzun süredir uyuyorsun zaten."
"Yorgunum Müzeyyen teyze."
"Çok yattığın için olmalı. Hadi kahvaltını yap, bir şeyin kalmayacak."
Israrlarına dayanamayıp huysuz huysuz kalktım yataktan. Bu kadını kırmak istemiyordum işte. Gösterdiği şevkati kaybetmekten korkuyordum. Sahip olduğum tek şeyin elimden gitmesinden.
Elimi yüzümü yıkayıp üzerime dolaptan elime geçen birkaç parça eşyayı giydim. Hızla aşağı indim. Salondaki kahvaltı masasını es geçip mutfağa koştum. Ama gördüğüm şeyle biraz afallamıştım. Müzeyyen teyzenin kahvaltıyı hazırladığını düşünmüştüm ama o ıçeriye gidecek çayları koyuyordu ve mutfak masası boştu.
"Müzeyyen teyze hiçbir şey hazır değilmiş daha. Sen işini hallederken ben de bize bir şeyler hazırlayayım."
Müzeyyen teyze tuhaf bir bakışla bana döndü. Utanır sıkılır gibi bir hale geldi. Lafa girmediğinden sordum "Bir sorun mu var? Hasta mısın?"
"Masal,kızım bugün hep beraber içerde kahvaltı yapıyoruz. "
"Ne?"
"Şey..artık birbirinizden daha da kopmayın. Geçmişte ne olmuşsa orda bırakın, geleceğinize odaklanın kızım."
Birdenbire bu kararı alma nedenleri elbette bu değildi. Hele ki annemin evdeki çalışanlara karşı olan tutumunu düşününce aynı sofraya oturacağını hiç sanmıyorum. Her zaman mesafesini korumuştur.
Annem dün her şeyi fark etti ve benim özgürlük alanlarımı bir bir fethetmeye başlıyor.
Bağ kuvvetlendirmekmiş!Güleyim bari!Bir şey söylemeden salona geçtim. Masadaki üç kişinin de bakışları beni bulmuştu. Bana açılan servisin önüne geldim. Sandalyeye oturmadan tabağı elime aldım.
"Masal,artık beraber kahvaltı yapalım. Otur lütfen. "
Söyledikleriyle Emirhan'a yönelttim bakışlarımı. Düz sürat ifadesini korumaya çalışsa da gözlerindeki merakı fark edebiliyordum. Ne tepki vereceğimi ölçmeye çalışıyordu."Neden bir anda böyle bir karar aldınız?Bana sormadan!"
Bağırmıyor, sinirimi belli edecek kadar keskin konuşuyordum. Güne onlarla başlamak iyi hissettirmeyecekti. Onlara akşam yemeklerinde bile katlanamıyordum ki ben!"Asıl neden şimdiye kadar böyle bir karar almadık ki?"
"Güldürmeyin beni,amacınız ne onu söyleyin. Bir anda minik,sıcak bir aile olmaya karar vermediniz herhalde. Zaten bunun için yeterince geç kaldınız.
"Niye olcak?Senin de..." lafını bitiremeden annemin dürtmesiyle susmak zorunda kaldı Sude. Şimdiye kadar lafa atlamamak için nasıl dayanmıştı şaşırıyorum zaten.
Yine de neyse onu gösteren tek kişi Sude'ydi. Bu yüzden onu dinlemek istiyordum.
"Devam etsene Sude. Nedenmiş?"Sude Emirhan'ın ve annemin bakışlarıyla yerine sinerken beni cevapsız bırakmıştı. Ben de daha fazla diyoloğa girmeden salondan ayrılmıştım.
İştahım da yoktu zaten, yemeği boşverip odama geçtim. Telefonumu elime alıp Umut'a mesaj attım. Şu an beni anlayabilecek, yanımda olabilecek tek kişi Umut'tu.Gönderilen Umut
"Beni yine kurtarabilir misin?"
İletildiInstagram: stranger__sn (link profilde)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DONUK (Ara Verildi)
Teen FictionGüçsüz hissediyorsun, belki gerçekten öylesin. Korkuların,zaafların seni yönetmeye başlamış. Artık onların esirisin. İliklerine kadar donuk,önemsiz, hissiz hissediyorsun... Fakat... Savaşmadan yenilmek mi? Asla! "Her şey sona ermiş göründüğünde gözl...