Küçük Zindan

87 26 8
                                    

Her şey nasıl değişmişti böyle? Nasıl içinden çıkılmaz oluvermişti. Nasıl acı veriyordu?
Kızarmış gözleri yabancı birinin merhametini ve sevgisini kazanacak kadar şefkat ve endişe doluydu. Fakat ben buna kanamadım çünkü onu fazlasıyla tanıyordum.

Hastane odasının boğuk ışığı, insanı daraltacak beyazlığı ve midemi bulandırmaya başlayan ağır dezenfekte kokusu kaçıp gitmek arzumu gün yüzüne çıkarmıştı. Hastaneleri oldum olası sevmezdim zaten. Kayıplardan başka bir şey vermezdi ve bu hava beni daha çok geriyordu.

Kendimi yeterince iyi hissettiğimde yattığım yataktan doğrulmaya çalıştım. Bu annemin hemen yanımda bitmesine ve yardım etme çabasına girmesine neden oldu. Hemen kendimi biraz geri çekip "Kendim hallederim."dedim. Gözlerini yere indirdi. Bir damla yaşın firar ettiğini gördüm gözlerinden. Neden bu kadar endişeli görünüyordu?
Kendini bana inandırmaya veyahut affettirmeye yanımda olduğu hissini telkin etmeye mi uğraşıyordu ?
Geç kalmamış mıydı?
Çok geç.

Sevgi ve merhametten uzak büyümemiş miydim? Müzeyyen teyze bile daha çok hissettirmişti şevkati,iyi niyeti.
Onu annem saymıştım.

Yataktan kalktığımda bir an için başım döndü. Fakat hemen toparlayıp kapının yanındaki dolaba ilerleyebildim. Kapağı açıp kıyafetlerimi aldığımda anneme dönüp çıkmasını söylemeye çalışan gözlerle baktım. Neyse ki hemen anladı.
Yavaş adımlarla odadan çıktığında ağlamaya başladım. Gece'nin varlığını fark etmemesi başıma gelmesinden korktuğum şeyleri yaşandığımın bir kanıtıydı. Onu sadece ben görebiliyordum.
Ruhumu hasta eden zehir beynime de hükmetmişti artık.
Yalnız her şeyi farkında olmak niçin karşımdaki görüntünüm kaybolmasına yardımcı olmuyordu? Niçin beni bu kadar korkutuyor,başımı ağrıtıyordu?
Nefret dolu bakışlarının etkisinden çıkmak kolay olmasa da, niçin bu denli gerçek görünüyordu?
Ağlamaya devam ederken her an kapının açılmasını ve "Gece gel çıkalım, Masal yalnız kalsın biraz " denilmesini bekliyordum. Mamafih bu mümkün görünmüyordu.

Yine de kendimi toparlayıp "Kimsin sen,benden ne istiyorsun?" diye sorabildim.
Yüzüne oturttuğu sahte gülümsemesiyle" İçinde büyüttüğün kin ve nefretin çocuğuyum. Manasız direnişinin dönüm noktası. Hemen buna son ver ve babanın yanında,hak ettiğin yerde ol!"

Son sözlerini söylerken yükselttiği ses tonu yerimde sinmeme,ufalıp küçülmeme neden oldu. Beni ne kadar şaşırtığını ve korkuttuğunu düşünmeyi bırakmıştım zaten fakat tüylerimin diken diken olmasına asla engel olamıyordum.

Hayal olduğu kanısındayım fakat gerçek olduğunu düşünmeye başlamıştım. Bu kadarı gerçekten bünyeme ağır geliyordu.

Şimdi düşünmem gereken çok daha önemli bir şey vardı.  Yaşadığım durumu nasıl saklı tutacaktım? Öğrendiklerinde evde barınmama izin vermezler,akıl hastanesine kapatabilirdi. 
"Yaparlar mı?" diye düşünmeye başladım. "Benden hemencecik kurtulabilirler mi?"

"Hâlâ değerli olduğunu mu umuyorsun?"cevabı gecikmedi. Sesli düşünmeyi bırakmalıydım. Bu kurtulmama olanak sağlar mı emin değildim fakat denemeye değerdi.

"Seni anlamıyorum, kendi zindanından kurtulmak yerine o adamın ve kadının eteklerinde yaşamaya devam mı edeceksin?! Babanın hiç değeri yok mu?!"

Babam? Babam..en sevdiğim..ama biraz kırgın ve birazda kızgın olduğum adam.
Beni yapayalnız, kendi iç dünyamdaki zindanımda çürümeye terk eden adam.
Kaçmayı tercih eden adam. Arkasına bakmadan giden adam.

Derin bir nefes aldım.

Babamı seviyordum fakat affedemiyordum. Beni yalnız bırakmasını, kaçıp gitmesini kabullenemediğim gibi kabullenemeyeceğim de bir gerçekti.

Oysa ne tatlı hayaller kurardık birlikte. Ne tatlı rüyalara dalardık. Tek hayal dünyam masallardı. Onun dışında kocaman huzur kokan bir hayatım vardı. Tâki annem o hayatta meydana getirdiği harabelerle koca dünyamı küçük bir zindana çevirene değin.

Kapının tıklamasıyla düşüncelerimden sıyrıldım.
"Efendim?"diye seslendim.

"Masal,hazır mısın? Çıkış işlemlerini hallettik."dedi annem kapının ardından.  Üzerime baktım dolabın kapağındaki boy aynasından.
Bir bu eksikti!
Giyinmeyi unutmuştum. Üzerimde hala hastane kıyafetleri vardı. Bir de saklamaya çalışacaktım her şeyi. Akılsız kafam!

Sakin bir ses tonuyla" Kafeteryaya inin. Birazdan gelicem."dedim.

"Iyi hissetmiyor musun Masal? Girebilir miyim?"

"Hayır,iyiyim. Müsait değilim. Beni dışarda bekleyin."

"Pekala."cevabını aldıktan sonra duyduğum adım sesleri rahatlamaya neden olmuştu.

Tam üzerimi çıkaracakken Gece aklıma geldi ve hemen etrafıma bakındım.  Sonra nedense aklıma birden kapıdan çıkıp gittiği geldi. Fakat bunu hangi ara yaptığını hatırlayamıyordum.
Sakince üzerimi değiştirdim. Aynadan gözlerimin kızarıklık durumuna baktım. Şişliğe nazaran kızarıklık yoktu.
Odadan hızlıca ayrılıp kafeteryaya indim. Emirhan ve annem oturmuş kahve içiyorlardı. Sude yoktu. Muhtemelen eve gitmiştir çünkü beklemekten hoşlanmaz. Bir de o kişi bensem eğer hastaneye uğradığından bile şüpheliyim. Ama bunun içimde hiç bir etki yapmadığını hissettiğimde, ondan ne kadar nefret ettiğimi düşündüm.
Küçük adımlarla onların yanına ilerlerken bahçe kapısından giren kişi dikkatimi çekti. Beni fark etmişti ama yanıma gelmek için bir girişimde bulunmamıştı. Yan yana geldiğimizde kısa bir an gözlerime bakıp attığı kaçmak gülüş tebessüm etmemi sağlamıştı. Kafeteryadan çıkıp hastanenin koridorlarında kaybolduğunda neden burda olduğunu düşündüm.
"Masal geldin mı?"deyip ayaklanan annem koluma girip beni çıkışa doğru yönlendirdi.  Emirhan da hemen arkamızdaydı. Yola çıktığımızda duraktaki taksilerden birine bindik ve eve doğru ilerlemeye başladık.
Ben ,farkında olmadan bana yapışmış  annemden biraz uzaklaşıp başımı cama koydum.
Gözlerimi kapattım ve  o kaçamak gülüşü düşünüp kocaman gülümsedim.

 Gözlerimi kapattım ve  o kaçamak gülüşü düşünüp kocaman gülümsedim

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Keyifli okumalar...😊
I

Instagram : stranger__sn (link profilde)

DONUK (Ara Verildi)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin