Ağır ağır nefes alıp veriyordu. Biraz olsun kendine gelip dinlenmek için elinden geleni yapıyordu. Biliyordu ki cehennemi yaşamaya devam edecekti. Dürüst olması gerekirse Karanlık Lord'un çok çeşitli işkence yöntemleri vardı ve o buna daha ne kadar katlanmaya devam edebilirdi bilmiyordu.
Duyduğu adım sesleriyle kafasını kaldırdı. Bu kez karşısında hiç beklemediği biri vardı. Hogwarts yıllarında onunla bu şekilde karşı karşıya geleceklerini söyleseler asla inanmazdı ama işte buradalardı.
Yüzünde alaylı bir gülümsemeyle konuştu, onun tam karşısında. "Seni bir gün burada göreceğimi hiç düşünmezdim. Belki Black sonunda asiliği bırakıp atalarının peşinden gitmeye karar verirdi. Belki kurt sonunda saklanarak yaşamaktan sıkılıp lordumuzun kanatları altına sığınırdı. Fakat sen, seni asla düşünmemiştim. Her zaman en masumları sendin."
Bakışlarını eski düşmanına dikti. "Masum?? Hayır, ben masum değildim. Zayıf, korkak ve güçsüzdüm. Onların şakalarına engel olmaya çalışırdım çünkü yakalanıp okuldan atılmaktan korkardım."
İç çekti. Göğüsündeki yara yüzünden hırıltılı bir iç çekmeydi. Buna rağmen konuşmaya devam etti. "Sirius ailesini reddetmesine rağmen her zaman bir Black'in asaletine sahipti. Onları ne kadar reddetse de bazı şeyler kandan gelir ve bunu değiştiremezdi. Potter ise her zaman popülerdi. En iyi Quidditch oyuncusuydu. Tek başarısız olduğu ders iksirdi. Remus aralarında en sessiz ama en zekiydi. Diğer yönüyle bile başarıyla başa çıkabiliyordu. Bazen benim gibi biriyle neden arkadaş olduklarını anlayamıyorum."
Acıyla gülümsedi. Diğeri hala onu dinliyordu. Onunla bu şekilde konuşmak ona garip gelsede konuşmaya devam etti. "Patranus yapmayı en son ben öğrendim. Bir animagus olmaya karar verdiğimizde onlar büyük ve güçlü hayvanlara dönüşürken ben ufak bir fareye dönüştüm. Sahip olduğum her şeyi onların yardımıyla elde ettim sanki onlarsız bir hiçtim. Güçlü olmak istedim, onlarsız."
"Sende güç için arkadaşlarına ihanet edip lordumuza sığındın öyle mi? Ne kadar acınası!" dedi Severus Snape. Yüzündeki alaycı gülümseme hala yerini koruyordu.
"Sen benden farklı mısın? Herkes güç için burada değil mi?"
"Herkes değil." dedi Snape. "Ben zaten güce sahibim. Buradayım çünkü lordum beni anlayan tek kişi."
Bu sefer alayla gülen taraf Peter Pettigrew'di. "Sümsükus kendini Karanlık Lord ile arkadaş falan mı sanıyor!?"
Pettigrew, Snape'in asasınsan çıkan lanetin acısı karşısında dişlerini sıkarken Snape sinirden sıkıyordu. "Siz çapulçuların saçma sapan şakalarına, oyunlarına karşılık vermedim diye gerçekten buna gücümün yetmediğini mi sanıyorsun? Kendi binasından insanlarına zarar verseydim Lily beni asla affetmezdi."
"En sonunda onun canını en çok yakan sen oldun."
Snape aklına gelen anıyla buz kesti. "Bir anlık bir hataydı." diye mırıldandı sadece.
"Yıllar öncesinden bahsetmiyorum. Kehanetten bahsediyorum." dedi Pettigrew gözlerinde garip bir parıltı ile. Tüm bu gördüğü işkenceler sırasında kehanetten lorda bahseden kişinin Snape olduğunu öğrenmişti.
"Sence Lily oğlunun hayatını tehlikeye attığın için seni affedecek mi? Peki ya sen Lily'nin hayatını tehlikeye attığın için kendini affedebilecek misin? Karanlık Lord oğlunu öldürmek için geldiğinde Lily'nin öylece duracağını mı sanıyorsun? Harry'e bir şey yapabilmesi için önce Lily'nin cesedini çiğnemesi gerekecek."
"Lord kehanete inanıyor değil. Lorda göre onu yenmenin hiç bir yolu yok. Sadece merak ettiği için çocuğa bir bakmak istiyor hepsi bu."
"Peki ya baktığında ne yapacak sanıyorsun? Yılanın başını küçükken ezmek isteyecek."
Snape kaşlarını çattı. "Ne demek istiyorsun?" diye sordu.
"Harry büyü yapabiliyor. Daha önce bir büyücü çocuğunun asasız büyü yapabildiğini duydun mu?"
Snape'in kaşları mümkünse daha çok çatılmıştı. Büyücü çocukları Hogwarts'a başlayana kadar büyü yapamazlardı çünkü okula başlayana kadar bir asaları olmazdı. Günümüzde büyücüler asasız büyü yapamazlardı, bunun için yeterli büyü özüne sahip değillerdi. Fakat Snape bu konuda iki istisna biliyordu. Biri kendisiydi, diğeri ise Karanlık Lord.
Eğer çocuk daha bu yaşta büyü yapabiliyorsa bu oldukça güçlü bir büyü özüne sahip olduğu anlamına gelirdi. Karanlık Lord bunu anlarsa çocuk hakkındaki fikrini değiştirip onu öldürmek isteyebilirdi. Bu olduğunda Lily ne olursa olsun oğlunu koruyacaktı.
"Ne yapabilirim ki?" dedi Snape acı bir ses tonuyla. "Karanlık Lordu durdurmaya gücüm yeter mi sanıyorsun? Kimsenin yetmez."
"Karanlık Lord'u durduramazsın ama beni durdurabilirsin." dedi Pettigrew kararlı bir şekilde.
"Ben bizzat söylemediğim müddetçe onların yerini öğrenemez ama bu işkenceye daha ne kadar katlanabilirim bilmiyorum. Dayanamayıp her şeyi anlatmaktan korkuyorum. Bu sırrın benimle birlikte mezara gitmesi gerek. Ancak o zaman Harry, Lily ve James güvende olur. Öldür beni." dedi kararlı bir ses tonuyla.
Snape duydukları karşısında şok oldu. Hatta ifadesiz suratı bile hafif bir şaşkınlık izi taşıyordu. "Onlar için kendini mi feda edeceksin?"
"Ben her şeye rağmen bir Gryffindor'um, bir çapulçuyum. Güç istiyor olmam, bunun için dostlarımı feda edeceğim anlamına gelmez. Fakat söylemiştim değil mi? Ben zayıfım. Daha ne kadar irademi koruyabilirim bilmiyorum. Kelimelerin kendiliğinden ağzımdan dökülmesinden korkuyorum."
Peter Pettigrew doğruca Severus Snape'in gözlerinin içine baktı. "Lütfen Snape öldür beni. Lily için. Lily'nin güvende olması için." dedi yalvarırcasına.
Severus asasını kaldırdı. Pettigrew'in yüzünde bir gülümsemeyle "Teşekkür ederim." dediğini duydu.
Öldüren lanetin büyülü sözleri dudaklarından dökülürken Severus Snape ilk kez bir çapulçuya saygı duydu.
Öldüren lanetin yeşil ışığı zindanda parladı. Peter Pettigrew ona emanet edilen sırrı hayatı pahasına korudu. Böylece Harry Potter sonsuza dek güvende olacaktı?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Back to Hogwarts
FanfictionYa Peter Petigrew sonuna kadar bir çapulcu olsaydı? Hayatı pahasına sırrı korusaydı? Peki ya Voldemort Harry'e ulaşmak için Dumbledore'in bile aklına gelmeyecek bir yol deneseydi?