5

4.1K 368 383
                                    


Harry üstüne bir kova buzlu su dökülmüş gibi ansızın ürperdi. Ne demişti o? Slytherin mi? Şapka onunla dalga geçiyor olmalıydı. Onun tüm ailesi Gryffindor'du. Yakından tanıdığı herkes Gryffindor'du. Büyük Salon'da en az onun kadar şaşkındı. Öğrenciler, profesörler, hayaletler, herkes... Kimse Lily ve James Potter'ın oğlunun Sltherin'e düşeceğini düşünmemişti. Gryffindor olmasa bile Ravenclaw, Hufflepuff olabilirdi ama Slytherin imkansızdı. İmkansızdı ama olmuştu.

McGonagall kendini ilk toparlayanlar arasındaydı. İlk kez bir öğrencisinin ailesinin binasından farklı binaya düştüğünü görmüyordu. Fakat Harry hala o kadar büyük bir şok içindeydi ki, McGonagall'ın şapkayı başından kaldırdığını hissetmemişti bile.

Harry bir süre hareket etmeyince McGonall ona seslendi. "Mr. Potter, masınıza geçin lütfen."

"Ah." dedi Harry şaşkınlıkla. "Ah, tamam." dedi. Öğrenciler açıkça onun nasıl bir şok geçirdiğini yüzünden okuyabiliyorlardı, hiç saklamıyordu ki şaşkınlığı ayan beyan meydandaydı. Harry ayaklarını sürüyerek Slytherin'e doğru ilerledi ve Draco'nun açtığı yere, hemen yanına oturdu. 

Draco dürüst olması gerekirse Harry bir Slytherin olduğu için mutluydu. Fakat arkadaşını anlıyordu, ailenden farklı bir binaya düşmek kolay atlatılacak bir şey değildi. Bir an için başka bir binaya üstelik Gryffindor'a düştüğünü düşündü, tüyleri ürperdi. Babası ne tepki verirdi bilemiyordu. Bu yüzden arkadaşını anlayışla karşıladı ve sessiz kaldı.

Harry profesörlerin masasını daha iyi görebiliyordu şimdi. Tam ortada Albus Dumbledore vardı. Ona gözlerinde garip bir parıltı ile bakıyordu. Ne zaman onunla göz göze gelse hissettiği gibi ürperdiğini hissetti ama göz göze gelmekten en rahatsız olduğu zaman şimdiydi. Gözlerini yavaşca öğretmenler masasında kaydırdı ve onunla göz göze geldi Remusla. Remus da ona en az onun kadar şaşkın bakıyordu. Şaşkındı ama Harry gözlerinde iğrenme ya da nefret görememişti. Bu iyiydi. Remus ona usulca gülümsedi ve bu gülümseme anında içini ısıttı.

"Harper, Thomas." dedi McGonagall kalan son kişiyi de seçip seçmeleri bitirmek için.

Seçmen  şapka fazla oyalanmadan söyledi.  "Slytherin!"

Harper gönülsüz alkışlar eşliğinde Slytherin masasına Harry'nin yanına oturdu. "Merhaba." dedi oğlan onlara siyah saçlı ve mavi gözlü, sevimli bir oğlandı.

"Merhaba." dedi Harry.

"Merhaba." dedi Malfoy da. "Ailen hangi büyücü ailelerinden pek çıkaramadım da, melezsin galiba." dedi Malfoy.

"Melez? Benim ailemin ikisi de muggle ama yaşamıyorlar, ben yetimhanede büyüdüm. Profesör McGonagall bana mektubumu getirdiğinde çok şaşırdım." dedi çocuk, hala gülümsüyordu. Çok mutlu ve heyecanlı görünüyordu.

Harry onun için üzgün hissetti. Ailesine sahip olmamayı hayal dahi edemiyordu. Draco ise burun kıvırdı, çocuk bir bulanıktı. Bulanıkların Slytherinde ne işi vardı? Yine de düşüncesini kendine sakladı çünkü babası bu yaz boyunca ona iki şey öğütlemişti. Birincisi Harry Potter ile arkadaş olmalıydı. İkinci ise, kim olursa olsun Slytherin öğrencilerinin arkasında durmalıydı çünkü tüm Slytherinler birbirinin arkasını kollardı.

Albus Dumbledore ayağa kalktı, kollarını iki yana açıp öğrencilere gülümsedi. "Hoşgeldiniz!" dedi. "Hogwarts'ta yeni bir yıla hoşgeldiniz! Şölen başlamadan önce bir şeyler söylemek istiyorum. Söylüyorum işte: Zırla! Tırla! İncik! Boncuk! Teşekkür ederim!"

Yerine oturdu, yine herkes çığlıklar atarak alkışladı. Harry adam bir deli mi dahi mi karar vermekte zorluk çekiyordu. Önlerindeki tabaklar yiyecekle dolarken Harry'nin iştahı yoktu. Hangi binaya seçildiğini ailesine nasıl haber vereceğini düşünüyordu. Yemekleri çatalıyla biraz karıştırmaktan öteye geçmedi.

Back to HogwartsHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin