Snape efendisinin ne dediğini anlamaya çalışıyordu. Fakat anlayamıyordu. "Ne demek istediniz efendim?" diye sordu en sonunda.
"Onu istiyorum. Sağ kolum olarak. Gelecekte senin durduğun yerde durmasını istiyorum. En yakın adamım olmasını istiyorum."
Çocuk için ölüm kararı çıkmamasına sevinmişti çünkü bu Lily'i üzerdi, tek oğlunu kaybetmek. Ancak şaşırmıştı da. Lordu neden böyle bir karar vermişti?
"Peki ya kehanet?" diye sordu.
"Kehanet mi? Kehanet kimin umrunda? Öyle bir saçmalığın gerçek olduğuna hiç bir zaman inanmadım. İhtiyarın oyunları."
"Neden çocuk hakında böyle bir karara vardınız?"
"Çocuğu Slytherin'e yerleştirmiş olsam bile çocuğun özü bir Gryffindor. Gryffindorların dostlarına ne kadar sadık olduklarını Peter'den hatırla. Eğer onu kendi tarafıma çekebilirsem bana herkesten daha sadık olur, Lucius'tan hatta senden bile."
"Lordum bu nasıl olacak? Sizin de dediğiniz gibi özü Gryffindor ve ailesi Zümrüďü Anka Yoldaşlığı'nın önde gelenlerinden. Size düşman olarak büyütüldü. Onu nasıl kendi tarafımıza çekeceksiniz?"
Voldemort sırıttı. Snape Thomas Harper'in yüzünün arkasındaki gerçek lordunu görür gibi olduğunda tüyleri ürperdi. Lorduna saygı duyuyordu ve herkesten daha iyi biliyordu ki lordu korkunç bir adamdı. İstediği her şeyi elde edebilirdi.
"Ben ölümü alt etmiş biriyim. Kaderi ben yazarım Severus. Onu Slytherin'e yerleştirdiğim gibi kendi tarafıma çekmesini de bilirim. Bunun için bir süre daha burada kalmaya devam edeceğim. Belki de o mezun olana kadar. Onu ilmek ilmek işleyeceğim. O benim en büyük şaheserim olacak."
Voldemort biliyordu. Yaşlı kaçığın aklından neler geçtiğini biliyordu. Bu oyunu birbirleriyle uzun zamandır oynuyorlardı. Kehanet ortaya atıldığı andan beri biliyordu. Kehanet denen bir şey yoktu.
Kim Hogwarts'a yapılan iş başvurusunun domuz kafası gibi bir yerde yapıldığına inanırdı? Üstelik domuz kafası gibi köhne bir mekanda onun en sadık adamlarından biri olan Severus Snape nasıl ihtiyar gibi bir tilkinin gözünden kaçabilirdi? Üstelik Snape'in lanetin bir kısmını duyduktan sonra kaçıp gitmesine izin vermişti. Yıllarca yaptıkları düellolarda ihtiyarı bir kez olsun yenememişti. Nasıl Severus gibi bir yeni yetme ihtiyarın elinden kaçabilirdi? Üstelik duyduğu kehanet bu kadar önemliyken. Tabi, kehanetin ona ulaşmasını hedeflemediyse.
Belki de kehaneti o kaçık profesöre imperius lanetiyle söyleten oydu. Kim bilir?
Bildiği tek şey tüm bunlar intiharın planıydı. Artık bundan emindi. İhtiyar büyü dünyasının kahramanı olmaktan sıkılmıştı. Harry Potter'daki büyü gücünü fark ettiğinde onu yeni kahramanı olarak seçmiş olmalıydı. Böylece o da kahramanın akıl hocası rolünü üstlenebilirdi.
İhtiyar oyun oynamak istiyordu madem, bu oyunu onunla oynayacaktı. Ancak Harry Potter'a sahip olmasına izin vermeyecekti. Harry Potter'a sahip olup bu oyunu kazanan o olacaktı.
Düşüncelerini bölen Severus'un sesi oldu. "O James Potter'ın oğlu." Her ne kadar gizlemeye çalışsa da ses tonuna tiksinti sızıyordu. "En önde gelen seherbazlardan ve günümüzün kahramanı olarak görülüyor. Size olan inancım sonsuz olmasına rağmen bunun kolay olacağını sanmıyorum."
Voldemort gülümserken yeniden Severus'un tüyleri ürperdi. "Çocuk belki de düşündüğünden daha fazla ailesinden bağımsızdır Severus."
Severus'un gözlerindeki kafa karışıklığını gördüğünde devam etti. Severus'un nadiren yüzüne duygularını yansıttığı anlardan birini yaşıyorlardı. "Özgür ruhlu olmak iyidir Severus. Tabiki tek sadaketleri bana olduğu müddetçe."
Akıldan ise şu cümle geciyordu. Kimin tarafında olup olmayacağıma ben karar veririm.
Çocuğun haklı olduğu bir mevzu ise Gryffindor olmasına rağmen onun tarafına geçenlerin olduğu gerçeğiydi. Geçerli nedenleri olduğu müddetçe herkes satın alınabilirdi. Kimisi, parayla, kimisi güçle, kimisi korukuyla, kimisi ise dostlukla...
Voldemort bu dördünden ilk üçünü kullanırdı genelde. İhtiyar ise sonuncusunu. Sadece bunların içinden Harry Potter'a en uygun olanını bulmalıydı. Çoktan aklında bir fikir vardı bile. Onun için en zoru, en uğraştırıcı ve uzun sürecek olanıydı. Gelin görün ki sonsuz ömründe zamandan bol bir şeye sahip değildi.
Harry Potterla arkadaşlık oyununu oynayacaktı. Sadece onunla da değil, Draco Malfoyla da. İki çocuk şimdiden arkadaş olmuştu. Yanlarında duracak, büyümelerini yakından takip edecekti. Fikirlerini yavaş yavaş ekecekti, taze beyinlerine. En iyi nesli bizzat yaratacaktı.
"Gelecek neslin en iyilerini kendi ellerimle eğiteceğim. Harry Potter ve Draco Malfoy en sadık, en güvenilir adamlarım olacak."
"Draco, Lucius'un oğlu ve benim vaftiz oğlum sadakati elbette size olacaktır. Henüz küçük olduğu için karanlık konuları onunla konuşmuyoruz ama o anlıyor. Gelecekteki konumunun farkında." dedi Severus Snape.
"Konumun farkında olması yeterli değil. O konuma layık güce sahip olmalı. Yanlarında durup onları bizzat eğiteceğim. Muhtemelen onların nesli benim hedeflerimi gerçekleştirdiğimi görecek. Buna layık olarak en güçlü nesil olmalılar."
Severus titredi. Bu çocuklar bir on yıl sonra büyüyecekti. Lordu amaçlarını gerçekleştirirken bizzat yanında duracak ve önemli görevlerde yer alacaklardı. Lordu her zaman olduğu gibi birkaç adım sonrasını düşünüyordu.
"İhtiyar sonsuza kadar yaşayacak değil Severus ve onun ölümüyle aydınlık taraf eninde sonunda düşecek. İhtiyarla kavga edip hedeflerimden uzaklaşamam. Benim için gelecek nesil daha önemli. Kurduğum yeni dünya düzeninin ilk fertleri onlar olacak. Onları ele geçirmek, ihtiyarla oynamaktan daha önemli benim için."
"Anlıyorum Lordum. Emirlerinizi takip edeceğim."
Voldemort geldiği gibi görünmezlik tılsımıyla yatağına geri döndü. Hogwarts'a geri döndüğü için memnundu. Burayı her zaman yuvası olarak görmüştü. Burası ona ilk ölüm yiyenlerini kazandırmıştı. Ölümsüzlüğü burada keşfetmişti. Hogwarts şu an sahip olduklarını ona veren yerdi. Şimdi ona en güçlü, en sadık ölüm yiyenlerini verecekti. Burada tekrar güçlenecek ve zaferi elde edecekti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Back to Hogwarts
FanfictionYa Peter Petigrew sonuna kadar bir çapulcu olsaydı? Hayatı pahasına sırrı korusaydı? Peki ya Voldemort Harry'e ulaşmak için Dumbledore'in bile aklına gelmeyecek bir yol deneseydi?