Draco ve Harry çok sinirliydiler ve birbirleriyle tartışıyorlardı çünkü ikisi de değer verdikleri yakınlarını kaybetmişti, bakanlığın düşüşünde. Bellatrix Lestrange ve Sirius Black ölmüştü. Sirius, Bellatrix tarafından öldürülmüştü.
"Bana bunları nasıl söylersin?" diye bağırdı Draco. "Ben de teyzemi kaybettim. Sirius senin vaftiz babansa Bella da benim teyzemdi."
"Üzgünüm Draco ama öldüğüne üzüldüğümü söyleyemeyeceğim."
Draco, Harry'e şaşkınlık ve hayal kırıklığı ile bakarken Tom bağırdı. "Kesin şunu. İkinizde." Oldukça sinirli olan biri varsa Karanlık Lord'du. Bella, biraz kaçık bir kadındı ama ona en sadık ölüm yiyenlerden biriydi. Onun kaybı canını sıkmıştı. Üstüne Harry'nin sevgili vaftiz babam tavırlarını kaldıramayacaktı. Artık hangi tarafta olduğunu idrak etmesi gerekiyordu. Önce Draco'ya baktı.
"Tüm ölüm yiyenler, göreve giderken ölme ihtimallerinin farkında olarak gider. Ölmeyi göze alamayan biri öldürmeyi de göze alamaz. Bella'nın seçimine saygı duy ve sessizce yasını tut."
Ardından Harry'nin gözlerinin içine baktı. "Bana katıldığında ailenin yaşayacağına söz verdim. Kurt adamla, ailesine ihanet eden Black'in değil. Verdiğim sözü de tuttum. Sende verdiğin sözü tutup bana sadık olmaya devam etsen iyi olur."
"Ne?" dedi Harry.
Karanlık Lord gözlerini devirdi ve üstündeki tılsımı kaldırdı. Yakında okul bitecekti ve onlara aslında kim olduğunu açıklayacaktı. Bu olay sadece biraz erken açıklamasına sebep olmuştu. Aksi takdirde iki çocuğun arası birbirlerine söyledikleri sert sözler yüzünden açılacaktı.
Draco ve Harry şaşkınlıkla ona baka kalmıştı. Yıllardır arkadaşları olarak bildikleri Tom gözlerinin önünde Karanlık Lord'a dönüşmüştü. İlk kelimeleri bulan Draco oldu.
"Ne- Sen- Tom? Karanlık Lord? Ne zamandan beri?"
"En başından beri, Thomas Harper diye bir arkadaşınız hiç olmadı. En başından beri bendim. En güçlü neslin liderlerini bizzat kendim eğitmek istedim. Şimdi kendinize gelin. Artık büyüdüğünüzün ve yakında bir savaşa katılacağınızın farkına varın. Sadece sevdiklerinizi kaybedeceğiniz değil, hayatınızı kaybetme ihtimaliniz olduğu bir savaş."
Karanlık Lord üzerine görünmezlik tılsımı yaparak odadan çıktı. İkisine uğradıkları şoku atlatması için biraz zaman verecekti. Kimliğini açıkladığına göre diğer planını da öne çekmeliydi. Hogwarts'ın koridorlarında ilerlerken çıt bile çıkarmıyordu. Öğrenciler çoktan kendi binalarına çekilmişti, yasak saati başlamıştı.Büyük bir çoğunluk uykuya dalmıştı bile. Hiç biri yarın nasıl bir güne uyanacaklarını bilmiyordu, Karanlık Lord dışında. Aydınlık için her şey daha kötüye gitmeye devam edecekti. Ta ki savaşı kaybedene kadar.
Okul müdürünün odasına geldiğinde Severus Snape'den öğrendiği şifreyi söyleyerek kapıyı açtı. Üzerindeki tılsımı hala bozmamıştı. Sessizlik içinde uykuya dalmış olan müdürün başında bir süre bekledi. Albus Dumbledore huzurlu ve derin bir uykudaydı. Bir daha gözlerini açamayacağını bilmeden mışıl mışıl uyuyordu.
Asasını çıkardı ve bir tur elinde çevirdikten sonra ihtiyar adama doğrultup o iki kelimeyi söyledi. "Avada Kedavra"
Asasından çıkan yeşil ışık Albus Dumbledore'un bedenine çarptı. Albus Dumbledore öylece nefes almayı bıraktı. Karanlık Lord geldiği gibi sessiz ve görünmez bir şekilde okul müdürünün odasını terk etti.
Albus Dumbledore'un cesedini müdür yardımcısı Profesör McGonagall bulacaktı. Herkes adamın yaşlılıktan uyurken ölüme teslim olduğunu düşünecekti. Hiç kimse bir öğrenci kılığına girmiş Karanlık Lord'un müdürün odasına kadar girip onu uykusunda öldürdüğünü tahmin edemezdi. Zira Hogwarts en güvenli yerdi ve Albus Dumbledore en güçlü büyücü, öyle değil mi?
Draco ve Harry bile en yakın arkadaşlarının Karanlık Lord olduğunu öğrenmelerine rağmen ondan şüphelenmezken gerçeği Karanlık Lord dışında bilen tek kişi Severus Snape'di. Zira Karanlık Lord'un ondan okul müdürünün odasının şifresini istediği gecenin sabahı Albus Dumbledore ölü bulunmuştu. Severus Snape bunun bir tesadüf olamayacağının bilincindeydi. Tıpkı sessiz kalması gerektiğinin bilincinde olduğu gibi. Karanlık Lord, Albus Dumbledore'un onun öldürdüğünün bilinmesini isteseydi, bunu bir gece sessizce halletmez herkesin bilebileceği şekilde yapardı.
Öğrenciler yas tutup, üzüntüyle ağlarken Karanlık Lord gülümsemesini bastırmaya çalışıyordu. İhityarın ölümüyle birlikte aydınlık bir çaresizliğe düşecekti. Severus Snape yeni okul müdürü olacaktı. Aydınlık kesim bunu kabul edeceklerdi çünkü onun kendilerine sadık olan bir ajan olduğunu zannediyorlardı. İksir ustası uzun yıllardır iyi iş çıkarmıştı. Albus Dumbledore'u okulda açıkça öldürmemesinin bir nedeni de buydu. Okula dalsaydı ya da okulda uzun zamandır olduğunu belli etseydi, iksir profesörünün asıl sadakatini ortaya çıkarırdı ve bu daha kolay yapabileceği işleri zorlaştırırdı.
Onun ellerine düşün bakanlığın yeni Sihir Bakanı, BartyCrouch Jr ve Hogwarts Müdürü Severus Snape olacaktı. Her şey planlarına uygun ilerliyordu. Sıra gelmişti, muggle dünyasını kaosa sürüklemeye... Severus'un hazırladığı iksir, ondan beklendiği gibi bir süre önce mükemmel bir şekilde tamamlanmıştı. Büyücülerle muggleları bir savaşa sürüklemeden, onları birer birer acılı ve korkutucu bir şekilde ölüme sürükleyecekti. Onlarla işi bittiğinde muggle soyu tükenmese bile yok olmanın eşiğinde olacaktı. Azınlık olan büyücüler değil, mugglelar olacaktı. Muggleları neden tamamen yok etmediğine gelince çünkü canı öyle istiyordu.
Çok yakında, Mugglelar sebebini bilemedikleri bir hastalığın pençesine düşecekti. İlk önce bir ülkede başlayan bu hastalık sırayla komşu ve diğer ülkelere bulaşan küresel bir salgın haline gelecekti. Mugglelar sokağa çıkmaya korkacak, evlerinde sessizce ölümü bekleyeceklerdi.
Harry Potter ise okuldan mezun olunca eve dönmeyecekti. Asla. Bunun yerine Malfoy Malikanesi'ne yerleşmişti. James bunu ilk duyduğunda öfke ve korku karışımında boğulmuştu. Bakanlığın düşüşüyle birlikte seherbazlar kendi gizli üstlerini kurmuşlardı. Bu üst, sır tutucuyla korunan Potter eviydi. Ancak tüm seherbazlar biliyordu ki, bu onların son çırpınışlarıydı. Albus Dumbledorela birlikte sihir dünyası umudunu kaybetmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Back to Hogwarts
FanfictionYa Peter Petigrew sonuna kadar bir çapulcu olsaydı? Hayatı pahasına sırrı korusaydı? Peki ya Voldemort Harry'e ulaşmak için Dumbledore'in bile aklına gelmeyecek bir yol deneseydi?