Harry heyecanlıydı çünkü ilk kez bir arkadaşı evine gelecekti. Üstelik bu arkadaşı Draco'ydu. Bu da heyecanının yanında gergin olmasına sebep oluyordu. Zira ailesi Draco'nun ailesine karşı hoş düşüncelere sahip değildi. Draco'yu tanımaları bu nedenle çok kritikti. Draco'yu sevmelerini ve arkadaşlıklarını onaylamalarını istiyordu.
Annesine özellikle Draco'nun sevdiği yemeklerindenden yaptırmıştı. Arkadaşının bu ev ziyaretinden memnun ayrılmasını istiyordu. Şimdilik onun bu heyecanını James ve Lily mutluluk ve gülümsemeyle karşılıyorlardı. James; Sirius, Peter ve Remus'un ilk kez onun evine geldiği günü hatırlamıştı.
Akşam yemeği hazır olduğunda James, Draco'yu almak için bakanlığa gitmişti. Lucius Malfoy, oğluyla bakanlığa gelecek ve Draco'yu James'e teslim edecekti. Malfoy Malikanesi'nin de Potterların evinin de yeri gizliydi. En güçlü ve kadim büyü tarafından korunuyordu. Her iki tarafta evlerini açığa çıkaramazdı.
James ve Lily, Draco'nun gerçekten evlerine gelmesine şaşkındı. Zira onlar asla Harry'nin Malfoy Malikanesi'ne gitmesine izin vermezdi. Onu Malfoy Malikanesi'ne göndermek onu Kim Olduğunu Bilirsin Sen'in kucağına göndermek demekti. Harry'i Kim Olduğunu Bilirsin Sen'den korumak için bir arkadaş feda ettikten sonra bunu göze alamazlardı.
James bakanlıkta şöminelerin önünde bekliyordu. Şömineden yanındaki çocukla birlikte Lucius Malfoy çıktı. Çocuğu daha önce görmemişti ancak tek bakışta onun Lucius'un oğlu olduğunu söyleyebilirdi. Aynı platin sarısı saçlar, aynı gri gözler. Babasına benzeyen tek çocuk Harry değildi.
James soğuk ama resmi bir şekilde Lucius'u selamladı. "Merhaba Malfoy."
"Merhaba Potter." dedi Lucius aynı soğukluk ve resmiyetle. "Oğlum sana emanet. Lütfen buluşma saatini geçirme."
"Merak etme." Ben sen değilim demek istedi. Ancak yanında Draco olduğu için sustu. Ayrıca buna benzer bir konuşmayı bu buluşmayı ayarlarken yapmışlardı zaten.
James, Draco'nun elini tuttu ve onunla birlikte şömineden kendi evine yolculuk yaptı. James ve Draco evin salonuna girdiğinde Harry heyecanla Draco'ya sarıldı. Draco da aynı heyecan ve mutlulukla karşılık vermişti.
Lily iki çocuğun heyecanına karşılık gülümsedi. Sonuçta ikisi de masum birer çocuktu. Sofraya oturdular. Sadece Potterlar ve Draco vardı. Draco'nun gözünü korkutmamak için aile dostları çağırılmamıştı. Üstelik Remus bir öğretmendi. Hiç bir çocuk öğretmeninin yanında gerilmeden duramazdı.
Lily sohbet etmek için basit sorular sordu. Hogwarts'ı sevdin mi? Hangi dersleri seviyorsun? Harryle arkadaş olmaktan mutlu musun?
Basit sorularına basit cevaplar almıştı. Evet efendim, iksir efendim, evet efendim... Akşam yemeği oldukça iyi ve sıradan gidiyordu. Ta ki James eşine katılıp Draco'ya o soruyu sorana kadar.
"Büyüyünce ne olmak istiyorsun?" Üzerine fazla düşünülmemiş sıradan bir soruydu ama Draco'nun cevabı onları ürkütmüştü.
"Babamın işlerini devralmam gerekiyor efendim."
James ve Lily gergince birbirlerine baktı. Zira her ikisi de Draco'nun babasının işini biliyordu. Bir ölüm yiyen.
Lily gülümsemeye çalıştı. "Bunun için daha çok erken canım. İleride fikrini değiştirebilirsin."
"Seçim şansım yok. Ben bir Malfoy'um."
Lily üzüntüyle Draco'ya baktı. Kibarca elini tuttu ve cesaret verircesine gülümsedi. "Her zaman bir seçim şansı vardır. Ailenin izinden gitmek zorunda değilsin. Onların yaptıklarını yapmak zorunda değilsin."
![](https://img.wattpad.com/cover/155402032-288-k434860.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Back to Hogwarts
FanfictionYa Peter Petigrew sonuna kadar bir çapulcu olsaydı? Hayatı pahasına sırrı korusaydı? Peki ya Voldemort Harry'e ulaşmak için Dumbledore'in bile aklına gelmeyecek bir yol deneseydi?