17

2K 233 74
                                    

Harry, hayatı boyunca hiç olmadığı kadar endişeliydi. Onun burada ne işi vardı? Savaş neredeyse bitmek üzereydi. Aydınlık taraf son çırpınışlarını gerçekleştiriyordu. Karanlık Lord kazanacaktı. Neden kaybetmeye mahkum olan bir tarafa katılmıştı ki?

Malfoy Malikanesi'nin en altındaki zindanlara vardığında sadece birkaçı doluydu. Seherbazlar ve Zümrüdü Anka Yoldoşlığından geriye kalan birkaç büyücü bakanlığa saldırmış ve bakanlığı geri almaya çalışmıştı. Ne hayal ama! Karanlık Lordun senelerce planlar kurarak kazandığı bakanlığı tek seferde geri alabileceklerine inanmışlardı.

Bakanlığa yapılan saldırıda ele geçirilen aydınlık taraf büyücülerinden biri de Hermione Granger'dı. Draco'dan onun da burada olduğunu öğrenir öğrenmez zindanlara inmişti. Sonunda yüz yüzeydiler. Arkasındaki duvara yaslanmış gözlerini ona dikmişti. O gözlerde öfke, nefret ve hayal kırıklığı vardı.

"Neden?" diye sordu Harry. "Neden savaşa katıldın? Savaş bitmek üzere. Karanlık Lord kazanacak."

"Efendin beni öldürecekken elim kolum bağlı otursa mıydım?" diye sordu. Ses tonunda küçümseme vardı. Ancak Harry fark etmeyecek kadar endişeliydi.

"Seni öldürmek mi? Seni neden öldürsün?" diye şaşkınlıkla sordu Harry. Granger daha önce Karanlık Lordu öfkelendirecek bir şey yapmış mıydı?

"Ben bir muggle doğumluyum." dedi Hermione ve güldü. "Elbette öldürecek, beni ve benim gibileri..."

"Hayır!" diye bağırdı Harry. "Seni öldürmeyecekti. Ona karşı gelmedikleri sürece muggle doğumlulara karşı değil." Üstelik annesi ona karşı gelmesine rağmen annesinin bile hayatını bağışlamıştı, sırf onun için. Savaşa karışmasaydı Hermione Granger'ı asla öldürmezdi. Ancak çoktan savaşa karışmıştı. Bakanlığa saldırma cüretini göstermiş ve yakalanmıştı. İbret olması için diğer yakalananlarla birlikte Diagon Yolu'nda öldürülecekti.

"O sadece mugglelardan nefret ediyor. Büyücüler ve cadılar onun emirlerine uyduğu sürece güvende olacaklar. Savaşa karışmamalıydın!" Son cümleyi bağırarak söylemişti.

"Mugglelar... Benim annem ve babam onun nefret ettiği mugglelar. Tabi, senin gibi, ailesine ihanet etmiş birinin beni anlamasını beklemiyorum."

"Ben aileme ihanet etmedim." diye bağırdı Harry. "Sadece onlardan farklı bir yol seçtim."

Hermione ona acıyarak baktı. "Sana sadece acıyorum. Voldemort senin sonun olacak."

"Sorun değil..." dedi Harry. "Onun için ölebilirim." O benim arkadaşım, o Tom diye düşündü. Ardından seslendi. "Dobby!"

Parlak yeşil gözlü ev cini Harry'nin önünde ortaya çıktı. Harry ona emrini verdi. Malfoylarla yaşadığından beri ev cinlerine emir verebiliyordu. "Onu buradan çıkar."

"Efendi Lucius'un haberi var mı efendi Harry?"

"Dobby, beni seviyorsun öyle değil mi?"

"Dobby, efendi Harry'i seviyor."

"Güzel, o zaman dediğimi yap lütfen."

Dobby, Harry'nin isteğini yerine getirdi. Hermione'nin kolundan tuttu ve bir an sonra birlikte ortadan kayboldular.

**
Karanlık Lord karşısındaki gence bakarken iç çekti. Buna benzer bir olayı seneler önce de yaşamıştı. En çok güvendiği ölüm yiyenlerinden biri emirlerine karşı gelmişti.

"Neden?" diye sordu Karanlık Lord. "Neden emirlerime karşı geldin Harry?"

"Onun ölmesine izin veremezdim." dedi Harry dürüstçe. İki dizi üzerine çökmüş hesap veriyordu. Seyirciler ise Lucius ve Draco idi. Aynı.dürüstlükle ekledi. "Çünkü onu seviyorum."

Karanlık Lord bir kez daha iç çekti. Sevgi... Bir kez daha karşısına çıkmıştı. Harry'nin sebebi de Severus ile aynıydı, sevgi...

Karanlık Lord sevgiyi anlamıyor değildi. Sadece yıllar önce onu bir tarafa atmayı tercih etmişti. Zira sevgi; acı, pişmanlık ve üzüntüyü de beraberinde getirirdi. O bu tarz duygular yerine gücü tercih etmişti. Ancak ölüm yiyenlerini kendisi gibi olmaya zorlayamazdı. Zira onun anlayış ve kavrayışına sahip değillerdi.

"Peki neden gelip bana söylemedin? Senin için anne ve babanın hayatını bağışlamadım mı? İsteseydin onlara bir kişi daha eklemek benim için zor olmazdı. Ama sen emirlerime karşı gelip arkamdan iş çevirmeyi tercih ettin."

"Ben..." Harry devamını getiremedi. Karanlık işareti aldığından beri ilk kez işaret canını acıtıyor, koluna hafif bir sızı veriyordu.

"Sen ne? Beni hayal kırıklığına uğrattın. Bir süre Malfoy Malikanesinden ayrılmanı yasaklıyorum. Görevlerden uzak duracaksın. Son olarak gözüme görünmemeye çalış. Senin yerinde bir başkası olsaydı, bu kadar bağışlayıcı olmazdım."

Harry sükunetle ve kabullenerek başını eğdi. "Emredersiniz Lordum."

**
Diagon Yolu'nda serin bir rüzgar vardı. Ancak bu rüzgar ılık bir meltem yerine korkuyu taşıyordu. Zira bakanlık baskınından rehin düşün cadılar ve büyücüler, Diagon Yolu'nun merkezine birer inci gibi dizilmişti, birer birer ölü bedenleri sokağa yığılıyordu. Dükkan sahipleri ve ziyaretçilerin ise bu karanlık ve korkutucu manzarayı izlemekten başka çaresi yoktu. Zira bu katliama Karanlık Lord bizzat katılmıştı. Kim onun önüne durmaya cesaret edebilirdi ki?

Karanlık Lord asasını bir kez daha kaldırdı. Tam büyülü sözcükleri söyleyecekti ki asanın hedefi olan cadı, ortadan kayboldu. Tekrar ortaya çıktığında ise sokaktan bambaşka bir yerde kendi evindeydi. Ancak Diagon Yolundakiler bundan habersizdi.

Birden ortadan kaybolan cadının şaşkınlığına başka bir şaşkınlık eklenmişti. Bir adam öylece Karanlık Lorda doğru yürüyordu.

Adamın simsiyah saçları vardı. Yine gecenin zifiri karanlığını hatırlatan simsiyah gözleri... O kadar zayıf görünüyordu ki sanki iskeletinin üzerine bir deri geçirmişlerdi. Çizgili takım elbisesinin üzerinde siyah bir pelerini vardı. Pelerinin şapkası ise hafifçe başına örtüktü. Adımlarını güvenle atıyordu ve Karanlık Lorda yürürken en ufak bir korku belirtisi göstermiyordu.

Karanlık Lord ise adamdan tekinsizlik hissediyordu. Hatta yıllar sonra ilk kez ürktüğünü kendine itiraf edebilirdi. Adam aralarında biraz mesafe kaldığında durdu. O durunca sordu.

"Sende kimsin?"

Adam cevap verdi. Yüzü ifadesiz gibi görünüyordu. Ancak yıllarca gücüyle övünen Karanlık Lord ondaki kibri görebiliyordu.

"Ben ölümün ta kendisiyim."

Back to HogwartsHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin