XVII : Biz Tadını Çıkaracağız

66 12 52
                                    


"Biz tadını çıkaracağız hayatın
Kim bunu yanlış bulursa
Sersemin tekidir mutlaka, bela
Ve üzüntü eksik olmasın ondan–Sappho (çv. Ayten Mutlu)

2018, Nisan

Beyaz bir çiçek gördü Im Yoona, uzunca bir patikanın en başında. Sırtındaki çanta çok ağırdı ve uzun bir süredir yürüyorlardı. Bindikleri araçtan ineli birkaç saat olmuştu. Harita elinde etrafı inceliyor, kısa saçlarından damlayan terler boynunda bitiyordu. Beyaz çiçek boynunu eğmişti, yaprakları yırtılmıştı ve sanki kanatları kırılmış bir kuşa benziyordu bu yüzden. Eğildi ve çantasından matarasını çıkarıp azıcık su döktü çiçeğe. Bunu yapmak istemişti, oysa biliyordu yağmurun yağacağını toprağa ve çiçeğin almak istediği her vitamini ve minerali alacağını oradan. Ama biraz tanıdıktı bu beyaz çiçek, bir anı gibi uzak ama bir zamanlar yattığı sıcak anne kucağı gibi de yakındı.

Annesine bu kadar yakın olduğu gerçeğine inanamıyordu Im Yoona. Bir sene öncesini düşünüyordu, Jiri'ye geldiği ve annesinin sadece adını bildiği zamanları. Hatta düşünüyordu seneler öncesini ve kimsesizliğini. Annesinin adını bırak, bir annesi olduğunu bile bilmediği zamanları. Ona göre, bir çocuğa göre her şey mümkündü çünkü, hiç annesi olmamıştı ve hiç de olmamıştı babası. O bir pastadan çıkmıştı, ilk doğum gününde ıssız bir semtteki eski bir pastanenin en çirkin pastasının içinden çıkmıştı dünyaya. Sonra pastayı yapan kişi korkmuştu, ne bu? Korkudan almıştı onu ve bir dereye atıp temizledikten sonra da yetimhanenin kapısına bırakmıştı. Adını ise orada herhangi biri koymuş olmalıydı. Yalandı bunca zaman ona söylenilen her şey.

Şimdi ise annesiyle ilgili hemen hemen her şeyi biliyordu.

Bencildi, açgözlüydü çünkü hâlâ yetinemiyordu. Neredeydi babası? Kimdi babası? Neden anlatmıyordu Stephanie? Neden söylemiyordu?

Kwon Yuri'nin ellerinde bir iksir olmalıydı çünkü ne zaman dokunsa bedenine bir esinti sarardı gövdesini ve okşardı saçlarını, öperdi alnını. Gülümseyerek kalktı yerden ve mataranın ağzını kapatıp çantasına koydu. Yuri onun eline uzanıp aldığında yorulmuş elini arasına o sıcacık esmer avucunun, gülümsemekten başka yapabilecek şey kalmıyordu.

"Sulamak istedim," çünkü bana benziyordu.

"Biliyorum," dedi Kwon Yuri dudaklarından hiç kaybolmayan o dünyanın en güzel tadıyla. "Elini tutmak istedim."

Çünkü.

Çünküsü olmayan bir çünkü.

Aylar geçmişti bu dağa son gelişlerinin üzerinden, aylarca Seul'da yaşamışlardı sadece. Yoona çalışmış, Yuri kendine iş aramıştı. Bir kere Los Angeles'a gidip gelmişti, annesini özlediğinden. Yoona kendisine yeni bir apartman tutmuştu ve ayrılmıştı Jessica'yla yıllardır yaşadığı yerden. Hem onu rahat bırakmak istiyordu Sooyoung'la hem de kendisi rahat bırakılmak istiyordu Yuri'yle.

Aylar geçmişti hiçbir şey aramamaya başladığından beri. Sadece günlük hayatın zorluklarını üstlenmişti. Öğleye kadar uyuyor ve sonra ders veriyordu. Akşam vakti Yuri ile geziyor, bazen sadece evde geçiriyorlardı vakti. Gece olduğunda sessizce çekiliyor bir köşeye ve okuyordu annesinin yazdıklarını. Sindirmek istiyordu, alışmak bu duruma ve rahatlamak. Stephanie'nin anlattıklarını ezberlemek, annesinin aşkını bilmek ve geçmişi öğrenmek.

Ama yetmiyordu. Neredeydi geriye kalanlar?

Bahar geldi böylece. Yuri'ye daha âşık ve annesine daha alışıkken. Bahar geldi ve Yoona artık kabuklarından kurtulup haritayı eline aldı, gidelim, dedi. Yuri neredeyse iş bulmak üzereydi.

Sorrowful AprilHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin