"Bir o yana bir bu yana
Dönüp duruyorum
ne yapacağımı
bilemeden" –Sappho (çv. Cevat Çapan)2017, Mayıs
Kwon Yuri, mutlu ve güçlü bir kadın gibi giyinmek istemişti. Annesinin karşısında zayıf durmak en korktuğu şeydi. Yuri'yi hep hayalleri olan, başını dik tutan ve mutlu olmak için çabalayan biri olarak yetiştirmişti. Hiçbir neden vermeden, bir anda nişanlısından ayrıldığı için şaşırmış ve kızmış olabilirdi annesi ama bu olayın sonunda Yuri'yi hayattan pes etmiş bir şekilde görürse delirirdi. Bir insanın giyinişi ve dış görünüşü, kısaca o ilk bakış çok önemliydi. Annesi bunu çok severdi. Güçlü gözükmeyi, güçlü olamayacaksa bile. Bu yüzden Kwon Yuri, en pahalı markaları üzerine almış, saçlarını açıp omuzlarından aşağıya bırakmıştı. Annesini beklerken deri koltukta, bacağını diğerinin üzerine atmış, sıcak kahvesini yudumluyordu.
"Yul!" Bavulunu çekiştirirken güneş gözlüğünü eline almış ona doğru yürüyordu. Kim düşünürdü bu kadının altmış yaşında olduğunu? Gençliğinden ona kalan en büyük özelliği, göz kenarlarının çok fazla kırışmasına neden olmuştu. Ama o eski fotoğraflardaki gibiydi her şey, Stephanie Hwang ne zaman gülümsese gözleri de gülümser, parlardı.
"Madam Hwang," Yuri neşeli bir şekilde yerinden kalktı. İlk bakışı aştıklarına göre istediği gibi davranabilirdi artık. Kollarını annesinin beline sarıp başını omzuna gömdü. "Çok özlemişim bu pahalı mı pahalı kokunu, anne." Bavulu annesinden alıp bir kenara yerleştirdikten sonra karşılıklı bir şekilde oturdular.
"Nasıl buldun Kore'yi?" Gözlüğünü havalı bir şekilde çantasından çıkardığı kutusuna yerleştirdi. Stephanie Hwang, başını kaldırıp kızının mutlu yüzüyle karşılaştığında şaşkınlıkla kurumuş dudaklarını yaladı. "Nişanlından ayrıldığın için üzgün olacağını sanmıştım."
Gülümseyip omzunu silkti Kwon Yuri. "Ne içersin? Yorulmuşsundur o kadar saat."
"Şimdilik bir su yeterli olur." Daha yeni siyaha boyadığı saçlarını geriye doğru itti. "Nedir bu mutluluk, Yul?"
"Buraya geldiğimde biriyle tanıştım," Gözleri Yoona'yı hatırlayarak gökkuşaklarıyla doldu. Yüzü pembe bir ışık altında, tatlı mı tatlı duruyordu. "Çok çabuk oldu, anne."
"Daha bir ay bile olmadı ama bu kişi yüzünden mi ayrıldın nişanlından?" Çantasından siyah Marlboro kutusunu ve özel yaptırdığı çakmağını çıkarırken gözlerini kızından ayırmıyordu. Mentollü sigarasını dudaklarının arasına alıp ateşini yaktı. Masanın üzerinde duran küllüğü özenle yanına çekti.
Yuri, annesinin alışkanlıklarına gözlerini devirdi. Sağlık delisi olarak bundan nefret ediyordu ama karşısında oturan kadının sağlıklı bir yaşam sürmekle pek bir ilgisi yoktu. "Evet. Sanırım onun teklifini kabul ederek çok hızlı davranmıştım. Bunu telafi etmeme yardımcı oldu."
"Bu da hızlı bir karar değil mi, Yuri?" Dumanı kızının yüzüne doğru üflememek için diğer tarafa döndü.
"Evet demekten daha kolay oldu." Yuri annesinin yüzüne özlemle bakıyordu. "O köşkü bulunca neler değişecek anne?"
Sigarasını küllüğü bastırdı, parmaklarının arasında tutuyordu. Dudakları acı bir şekilde gülümseme şekline dönüşürken gözleri kızına sevgiyle bakıyordu, hiç kaybetmediği umutlarla. "Evlenmek üzere olduğun için..." Derin bir nefes aldı. "Hayatımın gizli kısımlarını açmak istemiştim sana."
"Hayal kırıklığı için özür dilerim anne..." Uzanıp, annesinin sigara tutmayan elini avuçlarının arasına aldı. Dudaklarına yaklaştırıp küçük bir öpücük bıraktı yorgun ve yaşlı ellere. Hâlâ manikürlü, hâlâ ojeli... Ama soğuk, çok soğuktu elleri. Eldiven taksa bile üşürdü. Kimsesiz gibiydiler. Acıyla dolu, yapayalnız...

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sorrowful April
FanficRomantik bir Nisan yağmuru olabilirken bu gecenin adı, hüzünlü bir Nisan'a dönüşüyor. Genç kadının vücudu kaç tane bıçak darbesi aldığını unutuyor. Genç kadının kanları yağmur suyuna karışıyor. Ama avucu sımsıkı, gözleri kapalı... Beyaz gecelik kır...