Birkaç günün ardından annemin telaşından da anlayacağınız üzere cuma akşamı Eren'ler beni istemeye geliyordu. Böyle söylemeye ben bile alışamamıştım daha. Aslı'ya anlattığımda benden daha heyecanlıydı. 'Cuma akşamı orada olmazsam gözüm açık gider' deyip beni kendiyle tehdit etmişti. Öyle ya, böyle söylemese bile yanımda birinin olması benim için de iyi olacaktı. En ufak detayına kadar sohbet ettik ve sonuç olarak hiçbir şeyden haberim olmadığını fark ettim. İş çıkışı kıyafet bakmaya karar verdikten sonra yoğun iş tempomuza devam ettik. Aklım Eren ve cuma günündeyken, elim serumdaydı. Kırk yıl düşünsem böyle olabileceğini kestiremezdim. Büyük bir depremden buralara gelmek... Ne bileyim başkalarının başına gelirdi bunlar. Tüm günümü hayret ederek geçirdikten sonra akşama doğru Aslı koluma girerek aceleyle dışarıya çıkardı. Alışveriş yapabileceğimiz yerlere doğru yürürken hangi rengin bana yakışabileceğini tartıştı kendi kendine. Birçok mağazaya girip bakındık en sonunda bir elbiseye tam not vermişti. Ben de beğenmiştim bu sefer. Beyaz ve sade bir elbiseydi üzerimdeki, içinde kendimi rahat da hissediyordum. Aslı bana bakıp beğendiğini belli eden bir sürü söz sıralarken aynaya bakıyordum. Bu elbise belki de hayatımın yeni döneminin sadece ilk parçasıydı. Bu yaşıma kadar ailemle gayet sıradan bir hayat yaşarken şimdi önümde belirsiz bir yola başlıyordum. Aslı'ya dönüp gülümsedim. 'Eren'in sevdiğini söylemiştin' diyerek elinde beyaz taçla geldi. İşte tam olmuştu böyle. Mağazadan çıktığımızda sırıtmaya devam ediyordum. Tuhaf bir şeydi yaşadığım, daha önce hiç hissetmediğim gibiydi. Sonunun mutlu olması dualarımla Aslı'nın dediklerine odaklandım.Gün boyunca kalp ritmimin değişkenlik gösterdiği bir gündü.Evet, doğru tahmin. Cuma günü gelip çatmıştı. Annem evde işlerinin hepsini bitirmiş benimle acıklı konuşma yapıyordu. Arada 'biraz üzül kız' diye beni cimcikliyor, ben de ona takılıyordum. Daha kabullenememişken ağlamamı bekliyordu . Eren'lerin gelmesine daha çok varken zilin çalmasıyla heyecanlanmıştım, gelen Aslı'ydı. Girdiği anda annemle hararetli hararetli konuşmaya başladı. Daha giyinmediğimi görünce de odama sokup kapıda bekledi beni... Hayatımda bir şeye ilk defa bu kadar hazırlandım, dedim Aslı'ya. Dediğim anda 'birkaç saat sonra istenecek olmayasın' diye söylenip annemin yanına gitti. Garip bir şekilde bugün olan her şeye gülüyordum, bu beni rahatsız da etmiyordu aslına bakarsanız. Aksine bu kalp ritmi bozukluğuna bile çok alışmıştım.
Son dakikalarda Ayşe Sultan ve Aslı beni karşılarına alıp önce kime kahveyi vereceğim konusunda uyarıyorlardı. Eren'in kahvesi için mutfakta tuz, biber ve bunun gibi maksimum tüm baharatları ayarladıklarını ama her ihtimale karşı Aslı'nın mutfakta duracağını söylüyorlardı. Uyarılarının hepsi bittiğinde babam da salona gelmişti. Bakıp güldü bana sadece, tuhaf bir histi. O an tamamen anlamıştım... Gerçekten evden yavaş yavaş ayrılacaktım.
Gözlerim dolmaya başladığında zil çaldı. Bu sefer sahiden onlardı. Elim ayağım birbirine dolanmış, heyecan, mutluluk ve hüznü aynı anda yaşıyordum. Sülalecek kapıya doğru yürüdük. Bunun gerçekten böyle mi olması gerekiyordu?
Kapıyı açtığımda karşımda bir elinde çiçek, bir elinde çikolata baştan ayağa takım elbiseli ve resmi birini gördüm. Şaşırdığıma bakmayın, cam silerken de gördüğüm için bu biraz alışılmadık olmuştu sanki.
İçeriye buyur edildikten sonra çiçeği bana, çikolatayı da yanımda çakmak çakmak bakan Nesli'ye verdi. Semra Teyze'yle sarıldıktan, Mehmet Ağabeyle de selamlaştıktan, Şirinle de öylesine merhabalaştıktan sonra salona geçtik. Eren kafasını asla kaldırmıyor yada kaldıramıyordu. Nasılsınız, iyi misiniz, daha nasılsınız diye uzun bir muhabbet başladıktan sonra annem,
- Kahveleri getir istersen Zehracığım, dedi. Ayarlanmış robot gibi kalkıp mutfağa geçtim, geçmemle Aslı'nın orada beni korkutması bir oldu. Elim ayağıma dolanarak kahveyi yapmaya çalıştım. Tepsilere koyduğum anda en öndeki fincana tuz doldurmaya başladı Aslı. Bana kalsa şeker koyardım. Ne de olsa tuzlu diye kahvemi içmeyebilirdi. Ama Aslı'nın öğrettikleriyle içmezse kaş gözle içerecektim ona o kahveyi. Tuzdan sonra bibere elini atan Aslı'yı son anda durdurup sadece tuz, dedim.
Biberden vazgeçirdiğim Aslı'yı da atlattıktan sonra ikinci engelim tepsiydi. Bu heyecanla nasıl dökmeden götürecektim? Herkese kahvelerini verdikten sonra sona Erenin ki kalmıştı. Verdiğim gibi kafasına dikip tek dikişte içmesi bir oldu. Gözlerim fal taşı gibi açık ona hayretle bakarken fincanını yerine koyup, bana baktı. O heyecanın üstüne göz kırpması anlık kalp krizi geçirmeme neden olsa da kendimi sakinleştirebilmiştim.
Olaylar Allah'ın emrine doğru atla koşarken Mehmet Ağabey bu akşam burada toplanmamızın asıl sebebine başladı,
- Ben Eren'imi severim, çocukluğunu bilirim. Bana gelip bu akşam Zehra kızımızı isteyeceğimizi söyleyince açıkçası çok sevindim. Neyse bu heyecanı daha da uzatmak istemiyorum. Babam, Allah'ın emri peygamberin...
Ne oldu dersiniz? Şirin üstüne kahveyi döktü! Tam da zamanında, iyi ayarladın be Şirin... Herkes yanıp yanmadığıyla ilgilenirken tabi ki isteme yarıda kalmıştı. Arada sırada 'çok özür dilerim Mehmet Ağabey devam et lütfen' demeyi de ihmal etmiyordu. Saman altından su değil su santrali kurdu hala ben bir şey yapmadım rolleri... Tipik Şirin.
Mehmet Ağabey tekrar sözüne başladığında bu sefer de suyu dökeceğinden şüphelendiğim için gözümü üzerinden ayırmamıştım.
- Allah'ın emri, Peygamberin kavli ile Zehra kızımızı, Eren oğlumuza istiyoruz.
Allah'ım gerçek mi bu? Durum güncellemesi yapacak olursam aklım pılını pırtını toplayıp beni terk etmiş durumda... Derin nefes alıp verirken soru yöneltilen babam, bana baktı ve yine aynı şekilde gülümsedi.
Mehmet Ağabeye dönüp gülerek,
- Gençler anlaşmışlar, bize de hayırlısı demek düşer,
deyip Eren ve bana baktı tekrar,
- Allah yolunuzu açık etsin. Çok karşı çıksam da başta Eren gönlümü kazandı. İyi çocuk sağ olsun...
Bugün kaçıncı göz dolmam bilemiyorum ama mutluluktan ağlamak da böyle bir şey galiba. Eren bana bakarak gülüyor, ağlamamak için kendimi zor tutuyordum. Hayatımın yeni bir yoluna gireceksem bu gerçekten bugün olacaktı. Eren'e bakınca onun hala bana baktığını fark ettim. Herkes ayaklanınca bende ayağa kalktım. Eller öpülüp kalkılırken, Aslı mutfaktan gelip fotoğraf çekeceğini söylediğinde herkes ayakta durup gülümsedi. Eren ve ben ortada diğer herkes iki yanımızdaydı. O an gülerek Eren'e döndüm o da fark edince bana döndü. Hiç konuşmasak da birbirimiz anlıyorduk bence. Yüzümdeki sırıtma nasıl geçecek diye düşündüm küçük bir zaman diliminde. Herkes böyle olur muydu yoksa ben de yan etki mi yapmıştı?
Fotoğrafları çekildikten sonra nişanın da bir hafta sonra yapılabileceğini konuşup kapıya doğru geçtiklerinde Eren'le yüz yüze durduk. 'Kahve için çok sağ ol ' dedi sessizce. Tuzlu kahveyi bayağı bir dillendireceğe benziyordu. Sırıtmam dahada artmış olmalı ki yanaklarım ağrımaya başlamıştı.
***
Gecenin ilerleyen saatlerinde yatağımda uyuyamayıp telefonumda Aslının çektiği fotoğraflara bakmak için doğruldum. Kahveyi hazırladığım andan beri videoya aldığını fark etmemle çok sevindim. İzlemeye devam ettikçe gülüyor, gözlerim daha çok doluyordu. Videonun sonuna gelip telefonumu kapattıktan sonra kafamı yastığa koydum ve uykuya dalarken ' İnşallah hayatımız boyunca sadece sevinçten ağlarız...' dedim.
Yeni bölümle, düğün dernek işlerinin başlangıcıyla sizlerleyim. Düşüncelerinizi yorum olarak bırakmayı unutmayın. Mutlu pazarlar!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kalp İlacım
SpiritualBen Zehra. Kayınvalidesine fobisi olan gelinlere inat, sevdiği adamın önce annesiyle tanışıp kaynaşan Zehra. Hep daha fazlasını isteyen insanlara inat, hemşire oluşuyla gurur duyan Zehra. Sürekli depresyona giren kızlara inat, güler yüzünü eksik etm...