Bölüm 17

4.6K 275 19
                                    

3 saatin ardından babamla, yeni tanıştırıldığım Mert'in konuşmaları hala devam ediyordu. Bense odamda; bu kadar zamandır ne konuşuyorlar, babam neden Mert'i bu kadar sevdi, onu babamın gözünde bu kadar yükselten ne? Bunları düşünmekle meşgulüm. Yatağımın köşesine oturup sıkıntıyla nefes verdim. "Bundan daha kötü ne olabilir ki?" Diye söylendiğim anda babamın;

- İçeri gelde sen de sohbete katıl biraz. Ayıp olacak çocuğa...

Demesiyle biraz önceki lafımı geri alıp, daha kötüsünün de olabileceğini anlamış olarak salona, babamın arkasından giriş yaptım.

Mert soğuk bakan biriydi. Yüz hatları dümdüzdü. Herkeste gülümsemekten dolayı oluşan hafif kırışıklıklar onda hiç yoktu. "Bu adam hayatında hiç gülmemiş mi?" Diye yarım ağız bir şeyler geveledim. Eren'in zıttı olarak dünyaya gelmiş olabilirdi. Onunla çok farklılardı. Bakışlarında ki anlam bile o kadar ayırıyordu ki onları...

Ben halının desenlerine gözlerimi dikmiş tüm bunları düşünürken, babam öksürüğüyle beni uyardı. Bir kaç dakika daha konuşmaya devam ettiler derken babam lavaboya gitmek için kalktı. Annem de mutfağa çoktan geçmişti. Anlayacağınız Mert'le salonda kaldık başbaşa... Bir süre ikimizde çıt çıkarmadık. Tabii ki bu sessizliği bozan ben olmadım.

- Ne düşünüyorsun? Dedi soğuk tavrıyla.

-Hiç bir şey, diye geçiştiriverdim.

- Baban anlattı bana her şeyi. Bizi birbirimize uygun görüyor. Peki sen ne düşünüyorsun?

- Babamın düşündüklerinin farkındayım. Ama ben istemiyorum. En yakın zamanda konuşacağım babamla. Merak etmeyin.

- Tam aksini düşünüyordum bende nedense. Baban haklı bence, biraz tanısan beni emin ol bu kararından vazgeçeceksin.

Mert bunları kendinden emin bir ses tonuyla söylerken, babam salona giriş yaptı ve;

- Neyden vazgeçecekmişsiniz? Dedi.

Mert de ben de hiç bir şey söylemedik. Sonra da bu konu kapandı zaten. Ben de fırsattan istifade, anneme yardım bahanesiyle yanlarından ve sıkıcı konuşmalarından ayrıldım.

Mutfağa, annemin yanına geçtiğimde olanları ona da sordum. Haberinin olmadığını söyledi. Oradan da direk odama geçiş yaptım.

Eren'i düşündüm bir süre... Hastane nöbetimde geldiği geceyi... O kadar iyi gelmişti ki bana o akşam. Böyle düşünerek geçirdiğim 1 saatin ardından, içerden Mert'in kalktığına dair sesler gelmeye başladı. Bende, neredeyse yapıştığım yatağımın köşesinden kalktım uğurlamak için.

Kapıya geldiğimde bizimkilerin teker teker dizilmiş olduğunu, Mert'inse ayakkabı bağcıklarını bağlamak üzere olduğunu gördüm. Babam kafasını hafif çevirdiğinde benim de orada olduğumu gördü. Yüzüne ufak bir tebessüm yerleştirdi ve kendisine göre mükemmel damat adayı olan Mert'e, sonrasında da bana baktı. Bu bakışmaların ardından bir kaç bahane üreterek beni de Mert'i yolculamak için postaladı.

Babamlar dış kapıyı kapattığında Mert'le apartman koridorunda yalnız kalmıştık. Biraz hızlı adımlarla asansöre doğru ilerlerken karşı dairenin kapısı açıldı ve içerden elinde çöp poşetleriyle Şirin çıktı. Önce bir şeyler demek için ağzını araladı, sonra kafasını kaldırıp baktığında benim bir kaç adım arkamda olan Mert'i gördü. Kaşları çatıldı ilk olarak, sonra onlarda yavaş yavaş yerini tebessüme bıraktı. Şirin'in bu hareketlerine anlam verememiş bir halde kafamı biraz arkaya çevirip Mert'e baktım. Önce bana baktı sonra Şirin'e... Bir süre Şirin'de kaldı bakışları.

Sessizliği bozan Şirin oldu;

- Zehra'cığım, merhaba nasılsın canım? Dedi.

Zehra'cığım mı?
Canım mı?
Benden bahsettiğinden emin olmak için arkama dönüp iyice baktım. Kimse olmadığına göre bana demişti. Bu kıza neler oldu böyle? Derken, Mert direk söze girdi;

- Merhaba, burada mı oturuyorsunuz? Mert ben, siz?

- Merhaba, merhaba. Şirin bende memnun oldum.

Şirin elinde çöp poşetleriyle, Mert sırıta sırıta Şirin'e bakmasıyla birde üstüne koridorun ortasında olmamızla tam bir komedi filmi gibiydik. Herkes birbirinin yüzüne bönbön bakıyordu. Bu anı durdurabilsem karnım ağrıyana kadar gülerdim. Bu yüzleri gördükten sonra az önceki mutsuzluğum bir anda siliniverdi.

Çok geçmeden ikisinin bakışmaları bitmiş, Mert'i yolculama sırası gelmişti. Kendime biraz gaz verdim konuşmak için;

- Benim aklım da, gönlüm de bir başkasında. Bak ben eve gittiğim gibi babama olmayacağını söyleyeceğim. Lütfen sen de...

- Ya evde söylediklerimi unut lütfen. Onlar zorla söylenmiş şeylerdi. Belki ikna olursun diye ama zaten bende istemiyorum böyle olmasını. Ben inanmazdım böyle şeylere ama Şirin'i gördüğüm an sanki zaman durdu. İçimden bu kız o kız dedim. Gel şöyle yapalım ikimiz de ailelerimize bu işin olmayacağını, ikimizin de olumlu bakmadığını söyleyelim. Böylelikle daha kolay olur bunlardan vazgeçmeleri. Ne dersin?

- Tamam olur, çok güzel olur.

- O zaman iyi akşamlar.

- İyi akşamlar.

Mert'in konuşmalarının ardından derin bir nefes aldım. Sonunda bee! Şirin'le tanıştığım ilk günden beri ilk kez sevmiştim onu. Hayırlısı olsun onlar içinde. Ben böyle düşünüp mutlu olurken  arkamdan ayak sesleri geldi. Yavaşça sesin geldiği yere baktığımda Eren'i gördüm.

O an, çarşıda önce annesini kaybetmiş, sonra bulduğunda güvende hissetmiş kız çocuğu gibi hissettim. Eren kesinlikle güvende hissettiriyordu beni. Gülümseyerek geldi yanıma. "Şuraya geçelim mi?" Deyip bir bankı gösterdi. Başımla onaylayıp, banka doğru adım attım. Bir süre yüzüme gözünü kırpmadan baktı. Bense hemen Mert'le ilgili olan, bugün yaşadığım her şeyi anlattım. Bizi gelmesiyle başlayıp, uğurlarken söylediklerine varana kadar. Önce çenesini kaşıyıp yere baktı. Sonrasında yüzünde gülümseme belirdi. Gözlerimin içine baktı ve şöyle dedi;

- Bu umut bile yetiyor biliyor musun bazen...

Hiç bir şey söyleyemedim bunların ardından. Sâhi zaten bu güzel söze ne denirdi ki?


Mutlu pazarlar🙋🏻 Kalp İlacım'ın yeni bölümüyle karşınızdayım. Yorumlar ve oylar için çook teşekkürler😇 En yakın zamanda görüşmek üzere👋🏻

Kalp İlacımHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin