Bölüm 3: Büyük Salon

138 29 1
                                    

Mabedin içinde gözlerimi açtığımda baş druid Guttuatr bana ifadesiz bir suratla bakıyordu. Kan ter içinde kalmıştım. Ayağa kalktı ve bana biraz su getirdi. Suyun birazını içtikten sonra kalanını başımdan aşağı döktüm. Guttuatr sordu:

- Samuel ne gördün? ?

Çok ifadesizdi ama ses tonunda biraz endişe vardı. Nefes aldım ve

- Çok çok garip ama Eril ve Dişil i gördüm. Ve bir çocuk gördüm. Tıpkı bize benziyordu. Ama Yedi Krallık tan değil gibi. Ve.

Guttuatr sözümü kesti.

- Ölümünü gördün mü Samuel. Kendi ölümünü? ?

- Hayır.

- Kutsal topraklar da ne oldu peki??

- Hiçbir şey. sadece bir tünelde yürüdüm.

Guttuatr derin derin düşündü ve

- Bu işimize yaramaz Samuel. Sana kehaneti göstermişler. Bunda bilgelik yok ki.. Kutsal topraklar da kendi geleceğini görürsün, başkasınınkini değil.. Bu çok anlamsız.

- Ben bilmiyorum ama Elsaesser Dağı'na gitmeliyiz bence.

- Neden? ??

- Ben, bilmiyorum.

- Samuel, dinle evlat. Elsaesser Dağı'na gidemezsin. Bu artık yasak. Yaşın buna yeterli değil. Ve henüz Druid Cübbe'ni giymedin. Eğitimin devam ediyor unutma.

- Ama Guttuatr oraya gitmeliyiz. Buna eminim.

- Hangi gerekçeyle Samuel?? Bir hisse mi güveneyim?? Konseyi toplayıp gördüklerini tartışmamız lazım.Git ve biraz dinlen.

- Peki, efendim.

Ben dışarı çıkarken arkamdan "Neden bu çocuk? ? Neden bu vizyonlar??"diye mırıldanıyordu.

Nehir kenarından yürümeye karar verdim. Islık çalarak ilerlerken nehirden sesler geldi. Başımı çevirdim. Suyun dibinde bi şeyler vardı ve "Samuel, bana gel.. Gel bana Samuel. ." diyordu.

Öylesine ahenkli, dalgalı bir sesti ki..  Ve nehre girdi ayaklarım istemeden de olsa.

Suyun dibi parlıyordu hâlâ. Başımı içine soktum. Yüzünde altın sarısı maske olan bir kadın vardı ve aniden yok oldu. Işıkda gitmişti. Başımı çektim. Tanrı'm lanet olsun! ! Her yerim ıslanmıştı. Sanırım artık kafayı yiyordum.

Sudan çıktım ve kasaba yoluna girdim. Belki bşraz güneş beni kuruturdu. Dönüp baktığımda üzerimden damlayan sular bir yol yapmıştı :).

- Hey, Samuel! ! dedi biri.

- Efendim Theodore??

Bu Demirci'nin çırağıydı.

- Demirci seni çağırıyor. Akşam yanına gitmelisin.

- Ama neden ki??

-Bilmiyorum dostum, ben sadece bana söyleneni yapıyorum.

- Tamam tamam anladım.

Demirci de nerden çıktı şimdi? ??

Evimiz tahta kapılı tahtadan, çok odalı, odaların hepsi iç bahçeye açılan çok  kişilik bir yerdi.

Babam Arlyyn, bir zamanlar baş Druid olduğu için evimizde pek çok misafir olurdu.

Tokmağı sertçe çaldım. Iki defa, üç defa..

- Tamam tamam geliyorum. Ben yaşlı bir kadınım.

Büyükannem kapıyı açtı.

- Oo, Samuel! ! İzin mi verildi yoksa ?? dedi ve bana sıkıca sarıldı.

Clavicula SalomonisHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin