Bölüm 13 : Cam Gözlüler

88 14 2
                                    

Multimedya Andrew ^^

Öncelikle bir banka bulmam lazım ve paranın bir kısmını çekmem lazımdı.

Banka bulmak için gözlerim etrafı incelerken sokağın köşesinde bir dükkan dikkatimi çekti. Adı " Cam Gözlüler"di. Cam gözlüler...

Karanlık ve buz mavisi bir dükkandı.

Camında siyah ipler asılıydı.

- Dur, dur bekle büyükanne. İşim var. dedim

O dükkana doğru gidiyordum. Birden bilmediğim bi şey adımlarımı engelledi. Görünmez duvar gibi bi şeydi. Engel oluyordu. Camın arkasından bi çocuk bana bakıyordu. Bi kız mı erkek mi bilemiyorum...

Onu görmediğimi sanıyordu. İçerden biri sesleniyordu. Kadim Din'in dili... Ya nasıl???

İçeriden siyahi iri yarı kıvırcık saçlı güzel bir kadın geliyordu. Kapıyı açtı. Bana baktı.

-Çok uzun boy, keten kumaş, cam gözler ve aşırı kusursuz bir surat. Ama Tanrı mükemmelin sadece kendisi olduğunu vurgulamak ister gibi göz kayması... dedi ve sustu

Ne diycem ki şimdi?? İltifat sevmem. Ama şu an içimdeki ses -bakın ısrarla iç sesim demedim çünkü bana ait değil. Bilmiyorum ama içimde başka bir beden varmış gibi- bu kadına düzgün davranmam gerektigini söylüyordu.

- Peki ya sen???

- BASİT BİR SİYAHİ KADIN. TOPLUMUN DIŞLADIĞI HER ŞEY GİBİ KENDİ DOĞRULARINI BULAN BIR KADIN...

Anlamlı, ihtiyatlı, zekice konuşuyordu.

- Neden giremiyorum içeriye???

- Çünkü sen Thriyetrin'sin.

Bunu anladığını biliyordum. Bir Thriyetrin olduğumu da... Ama insanların bunu söylemesinden nefret ediyordum. Çünkü bunu küçümseyici, aşağılayıcı, hor görücü tavırlarla söylüyorlardı.

Ama bu kadın " Çünkü sen Thriyetrin'sin" dediğinde bu duygular yoktu sözlerinde. Aksine imreniyor ve özenerek, gurur verici bir şekilde söylüyordu.

 

Bu biraz özgüvenimi yerine getirdi. Sırtımı dikleştirdim.

- Peki ya ne demek bu???

- Burada Thriyetrinlerin kullanması yasak şeyler var. İşte bu malzemelerin aurası seni buradan uzak tutuyor.

- İçeriye giremeyecek miyim???

- Üzgünüm yakışıklı ama sanırım Hayır.

Sinirlerim gerilmişti. Bana yapamayacağım şeylerin söylemesinden nefret ederim. Çünkü mutlaka bir yolunu bulup yapıyordum. Başıma bela açsa bile...

Düşün Samuel!!! Buraya gireceğim!!! . Elimi saçlarımın içinde gezdirirken tenimde Macros'u hissettim.

Belki bu işe yarardı. Döndüm ve ;

- Büyükanne, buraya gel!! diye bağırdım.

Kapının önünde duran kadın bana bakıyordu. Gözlerinde imrenme görüyordum. Ve hayranlık...

Büyükannem yanıma gelince ;

- Bak bakalim girebiliyormuymuşum???

- Ne?? dedi şaşkınlıkla.

Macros'u taktığım sol elimi o görünmez duvar gibi olan şeye yaklaştırdım. Sağ elimde ise büyükannemin eli vardı.

Ve Macros tamda ondan yapmasını beklediğim gibi elimi duvarın içinden geçirdi. O anda kulağımda o sesler yankılanıyordu. "O Dünya'nın en güçlü şeyi Samuel. En güçlü"....

Clavicula SalomonisHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin