Bölüm 10 : Gidiyoruz

84 17 3
                                    

-Luka sen dalga mı geçiyosun???

- Yo, yo Samuel. Gayet ciddiyim. Başka seçenek yok.

-Ya Macros???

- Onu neden tutabiliyorum.

- Bilmiyorum ama büyük ihtimalle Hosea'yla akrabasın. Bu yüzden böyle.

- Lanet olsun bu nasıl bir şaçmalık???

- Acele etmeliyiz Samuel!!!

Luka'yı odama götürdüm.

- Hey sende büyükannemle konuşacak mısın???

- Hayır, hayır kimse beni bilmemeli.

Onu başımla onayladım ve derin bir nefes aldım. Odadan çıktım. Bahçede ilerlerken yüzüğümle oynuyordum. Çok gergindim.

  Büyük Salon'dan içeri girdim.

Büyükannem Bonzai Ağacı'na su veriyordu.

- Büyükanne???

Bana döndü.

- Efendim Samuel???

- Büyükanne seninle konuşmam gereken bir mesele var.

Ağaçla uğraşmaya devam ediyordu. Ve ;

-Dinliyorum Samuel.

-Büyükanne bu çok önemli.

Sesim gergin ve emredici çıkmıştı. Şaşkınlıkla bana döndü. İçenden "Bu çocuğa bu günlerde ne oluyor böyle"dediğini hissediyordum.

- Gel, oturalım . dedi

-Sen otur. Bunu ayakta anlatsam daha iyi olacak.

Derin bir nefes aldım.

-Büyükanne bunu görüyor musun??? dedim ve elimi kaldırdım.

-Evet Samuel, bu bir yüzük. dedi

Macros'u parmağımdan çıkardım ve avucumun içine koydum. İçimden dönüşmesini diliyordum.

Macros birden değişmeye başladı. Etrafı deniz kokusu aldı ve birazda toz, toprak. Macros uzadı. Genişledi.

Ve bir 30-35 saniye sonra koca bir kılıç olmuştu.

Büyükannem hayretten gözlerini açmış ve ağzı açık izliyordu.

Titrek çıkan sesiyle;

- Bu, bu, bu ne Samuel??? dedi.

Kılıçı tavana doğrulttum ve ;

- Bu, Macros büyükanne. dedim

-Bu, bu, bu ne demek???

- O Şeytanların Ocaklarında dövülmüş, Tanrı'nın istediği üzerine Aden'den sürülen bir varlık...

- Yüce Umir aşkına!!! Bunun sende ne işi var Samuel!!!!

Büyükannem neredeyse kalp krizi geçirecekti.

- Bilmiyorum büyükanne.  Ama sorunda bu. Onu sadece bir kişi tutabilir ama ben o kişi değilim. Nasıl oluyor bilmiyorum ama onu tutabiliyorum.

- Bunu neden gösteriyorsun Samuel???

- Çünkü bunun için peşimize düşecekler Büyükanne. Bu asırlardır kayıp...

- Bu ne demek oluyor Samuel???

- Kısacası taşınıyoruz büyükanne. Eğer gitmezsek bizi bulur ve öldürürler.

- Hayır, Samuel!!! Ben burayı bırakıp asla gitmem.

Sesini yükseltmişti. Binlerce cümle söyleyip duruyordu. En sonunda dayanamadım.

- Büyükanne yeter!!! Hemen kalkıyorsun!! Ne olacağı umrumda değil!!! Gerekli olan eşyaları yanına al!! Bir saate gidiyoruz!!!

-Ama Samuel...

- Aması maması yok!! Beni duydun. Burada canını kurtarmaya çalışıyorum. Seni öldüreceklerini mi sanıyorsun??? Ölmek için onlara yalvarırsın büyükanne! !!!

Onu iyice korkutmam gerekiyordu."Onlar" dediklerimin kim olduğu hakkında hiçbirşey bilmiyordum. Sadece onu ikna etmeliydim.

  Yavaşça yerinden kalktı. Odadan çıkarken arkasından

-Bir saat!!! diye bağırdım.

Kendi odama geldim. Luka bir şey demiyordu. Bulduğum kıyafetleri bavula dolduruyordum. Otları, hayvan parçalarını kutuların içine koydum ve en alta yerleştirdim. Günlükler... Onlar olmadan olmazdı. Ama onları götürebilecek kadar yer yoktu.

-Luka???

- Efendim Samuel??

- Luka günlükleri getirmem lazım. Büyükanneminde. Fakat her yıla bir tane var.Yani benim bile 14 tane var. Büyükanneminkileri de sen düşün...

- Samuel anlamadığım bir şey var. Nasıl 14 yıl??? Doğduğundan beri yazılması gerekmiyor mu?

- Evet Luka. Çocuklar büyüyünceye kadar anneleri yazar. Fakat benim annem yok. Yazmayı öğrenince kendim başladım.

Bir dakika kadar bana baktıktan sonra;

-  Bunun için bir fikrim var. Gölge Yolculuğu...

- Ne yolculuğu???

- Gölge, Samuel. Bizi istediğimiz yere götürecek. Günlükleri gölgelerin içinde bir yerde bırakabiliriz. Böylece istediğinizde alırım. 

- Anladım. Gidip büyükanneme onları alması gerektiğini söylemeliyim.

Büyükannemin odasının önüne geldiğimde eşyalarını topluyordu ve bir yandan ağlıyordu. Ve bir şeyler söylüyordu.

- Büyükanne???

Gözlerini silip;

- Efendim Samuel?  dedi.

- Günlüklerini al, onlarıda götürüyoruz.

Bana baktı. Şaşırmıştı. Biraz durdu ve ;

- Tamam Samuel.

Herşeyimi toplamıştım. Luka için bir çantaya yedek süt koydum. Ve bir sürü drahmi aldık. Drahmi insan dünyasında geçerli değildi ama bunları tarihi eser sayıp yüksek para karşılığı satın alıyorlardı. Bir drahmi bile bizi yaşatabilirdi...

Büyükannem bahçede duruyordu. Luka;

- Zamanı geldi Samuel.

-Peki ya seni nasıl saklayacağım???

- Sis... Sis Samuel... Tanrı'nın koyduğu bir perde. Aden'den gelenler ve diğerleri için.

- Ya bunu nerden bulacağız???

- ÇÖZÜM KOLAYSA SAMUEL, TANRI HER ZAMAN DOĞRU YOLU GÖSTERİR...

Çok mantıklıydı.

Kucağımda Luka, elimde valiz bahçeye çıktık. Büyükannem Luka'ya baktı,baktı ve ;

- Samuel bu ne?? Çok şirin bir hayvan.

Luka'ya baktım. Acaba onu nasıl görüyordu.

- Ya, ya evet . O, onun benimle gelmesi gerekiyor. Hadi gidelim.

Luka bana baktı. Etraf bulanıklaştı. Gölgeleşti... Karanlıklaştı...

Clavicula SalomonisHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin