Karanlığın içinde... Sanki hiçlik gibi... Etrafınızda binlerce ses var... Ama hissettiğiniz şey ise sessizlik...
Etrafa bakınca görüyordum. Yanımda büyükannem, Luka, eşyalar... Yani olması gereken her şey vardı. Ama birer sis gibi... Zamanın ve gerçekliğin dışında gibi hissediyordum.
Ve etraf renklendi. Luka'nın sesiyle kendime geldim.
Önümde çok büyük iki katlı bir bina vardı. Gotik tarzda yapılmıştı. Bahçede Sir William yazan bir adamın heykeli bir havuzun tam ortasında duruyordu. Giriş için olan her yerin üstünde duvarlarda yüz oymaları vardı. Bina biraz altın sarısı na çalıyordu. Işıklandırma yapmışlardı. Sol tarafta gri ve cansız bir bina, sağ tarafta ise kırmızı kiremitli bir çatısı, beyaz dantelli perdeleri olan eski Gotik tarzda bir ev...
Bahçenin yerleri taş döşeme. Demir oymalı bir kapı. Önünde bir sürü iki katlı kırmızı otobüsler ve çok fazla insan...
Solumda büyükannem, sağımda bavullar ve kucağımda Luka.
Sir William'ın heykeline bakıyordum. Gözlerimin içine bakıyordu o da...
Havuzun fıskiyeleri içeri doğru oval oval akıyor. Yarım daireler şeklinde... Suyun dibinde çok iyi bir aydınlatma.
Saat akşam üzeri... Etraf hafiften karanlıklaşıyor. Başımı kaldırdım ve binanın burçlarını süzdüm. Baktım, baktım...
- Burası neresi Samuel??? dedi büyükannem.
- Bi..bi..Bilmiyorum. dedim
Luka'ya baktım. Bana döndü ve;
- Burası City Art Gallery Samuel. Yani York'tayız...
- Nerde? Nerde ???
- York Samuel... Ingiltere'nin en büyük şehirlerinden biridir...
- Peki ya neden buradayız Luka???
Sinirlenmiştim. Lanet olası bir kılıç yüzünden kendi dünyamı terk etmiştim ve bilmediğim lanet olası bir yerdeyiz.
Buradaki herşey yapay. Hiç birsey doğal değil. Bu beni deli ediyordu.
Ve her şey yetmezmiş gibi insanlar bana daha önce hiç görmedikleri bir hayvanmışım gibi bakıyorlardı.
- Eehh!! Neye bakıyorsunuz??? Bi de gelin yakından bakın isterseniz belki biraz oyun oynarız!! diye bağırdım ve üzerlerine birkaç adım yürüdüm.
Salak salak dağıldılar.
Büyükannem bana bakıyordu.
Ona döndüm ve;
- Ne??? dedim.
- Yok, yok bir şey yok Samuel.
- Bu arada burası York Şehri büyükanne. Yani kısaca Ingiltere'deyiz.
- Yüce Umir aşkına!! dedi büyükannem.
Hayranlıkla etrafı izledi ve gezmeye başladı.
Luka'ya döndüm.
-Luka neden burdayız? ??
- Sanırım biri bizi burada istiyor.
- Ya kötülerse???
- Samuel gölge yolculuğu bir çeşit armağan evet ama bazıları bunları kendi gereksiz ve kötü amaçları için kullanınca Tanrı sadece Aden'den kendi isteğiyle yolladıklarına yeteneği verdi. Sürülenlerse bunu kaybettiler. İşte bu yüzden büyüyle, deneylerle bunu bulmaya çalışıyorlar. Örneğin insanoğlu asırlardır ışınlanmayı hayal ediyor...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Clavicula Salomonis
Mystery / ThrillerSamuel L. Barton, eksik bir kehanetin başrolüydü. Sahip olduğu Macros ya onu şeytan yapacaktı ya da bir tanrı. Evren'in başka bir köşesinde onun için gelenlerin Ashenois'ten haberi yoktu. Samuel'inde öyle. Eksik büyümüş bir çocuğun kendiyle savaşı...