Bölüm 28 : Knavesmire

64 4 2
                                    

Multimedya Petrus ^^

Knavesmire'de Burger King bulamadıklarından yerel restoranlardan birine gitmiştiler.

Petrus'la içeri girdik. Sis olayı yorucu oluyordu. Pek de alışık olduğum bir şey değildi sonuçta. Oturduk.

Macros, parlıyordu. Bunu niye yapıyor bilmiyorum. Yemek yerken dışarıyı seyrediyordum.

Buradaki insanlar Amish gibiydiler. Garson kız bizi meraklı gözlerle izliyordu.

Evimi özlemiştim. Aslında evimi değil, ait olduğum dünyayı özlemiştim. Burası hiç bize göre değildi.

Onların yediklerini yiyemediğimiz için büyükannem çantasından birkaç şey çıkarıp verdi. Bu dünyaya geldiğimizden beri çantasında yiyecek, ot gibi şeyler taşıyordu.

Rut'un bize acıyan bakışlarını hissediyordum. Ve bu beni sinirlendiriyordu. Masadan kalktım.

Thriyetrinler, acınacak bir ırk asla değildi. Onlardan üstün yeteneklerimiz olmasına rağmen bunu kabul etmiyorlardı...

Asırlardır Yedi Krallık çocuklarına bizi zavallı, lanetli, sürekli kaçan bir ırk olarak tanıtıyorlardı. İşte bu da beni deli eden kısmıydı.

Dışarı çıkmamın sebebi alınmam ya da üzülmem değildi. Sadece bazen olmak istediğiniz yerde  o kadar çok bulunmak istemezdiniz ki her yer daha güzel gelirdi.

Hâlâ soruyorum kendime. Burada ne işim var???

Luka'yla rahat rahat görüşemiyorduk. Luka buna " Fedakarlık" diyor. Ne anlama geldiğini anlamıyorum bir türlü.

Kulaklarımda çınlayan ses düşüncelerimi böldü.

"Samuel ben Petrus. Şimdi beni iyi dinle. Birazdan buraya bir saldırı olacak. Çünkü etrafımızı çembere aldılar. Çember bozuluncaya kadar buradan çıkamayız. Gelenler senin için gelmişler. İçgüdülerini bir kenara bırakıp onlar gidinceye kadar saklanmanı istiyorum. Ben ve Andrew burayı idare ederiz.

Samuel, sakın kendini bilmezlik yapma. Lütfen, onlar gidinceye kadar saklan. Çünkü gelirsen kayıp verme ihtimalimiz artar. Sana yalvarıyorum. Sadece saklan Samuel. Ve saklanmak için sakın Macros'u kullanma. Doğal yöntemlerle saklan. Sakın büyüye ya da Macros'a baş vurma. Beni duyduğunu biliyorum. Lütfen Samuel... Sadece tek bir kez beni dinle.

Sana verdiğim kesedeki kalan kokuyu iyice üzerine dök. Ya da onunla bir çember çiz. Seni bulamayınca gidecekler. Eğer bizi rehin almaya çalışırlarsa kendimizi öldürürüm. Yanlış anlama. Onlar öldüğümüzü sanacaklar. Büyükanneni saklamak planın en zor kısmı. Onun için endişelenme.

Sadece Samuel.. Lütfen bir kere de olsun beni dinle.. Geliyorlar, olabilidiğince uzağa kaç"...

Petrus'u dinleyecek miydim?

Kendi canım için o kadar insanı orada ölümle burun buruna mı getirecektim?

Peki ya ölsem ne olurdu?

Bir anda bu kadar saldırı nedendi?

Tıpkı dedikleri gibi "Çorap söküldümü gerisi gelir"...

Şimdi neden Macros'un parlayıp durduğunu anladım. Macros, tehlike hissedince parlıyordu.

Yaklaşık 5 dakikadır olduğum yerde karar anı için bekledim.

Yanlarına gidip bir erkek gibi mi davranmalıydım ya da kaçıp bir korkak gibi mi?

Hiçbir zaman kavgadan kaçmadım. Daha önce de dediğim gibi ;

"Yerden kalktığın sürece sorun değil dayak yemek"...

Clavicula SalomonisHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin