NATSU
Gray aşağı, Gray yukarı. Tam iki haftadır başka bir şey duyamıyoruz hanımefendinin ağzından. Gray ile şunu yaptık, buraya gittik, bana bunu dedi. Kulaklarımı mı aldırsam? Öyle bir operasyon var mı ki? Varsa acil randevu lütfen!
Ha, bana hiç mi yardımı dokunmuyor? İnkar etmek ne haddime? Tövbe, haşa! Bu kadar büyük yardım görmedim ben hayatımda. Çenesi sayesinde az önce beşinci kum torbamı patlattım. Antreman için birebir, acayip gaza geliyorum!
Şu an Gray'in ona nasıl yazıldığını anlatıyor ama farkında değil, küçük prenses. Ne yapayım, gidip eline plaket mi vereyim göt lalesinin? Bravo güzel tavlamışsın kızı mı diyeyim, ne yapayım?
"Siktir!"
Altıncı kum torbam patladığında yere akan kumların yanı sıra gözüme talaş kaçınca birden ağzıma hakim olamamıştım işte.
Lucy endişeyle "İyi misin? Bugün fazla sertsin sanki." dediğinde bu cümleye nasıl cevap vermek istediğimden tam olarak emin değildim.
Aklım hala iki hafta önce ona yaptığım şu lanet testteydi. Testi yapmasaydım daha iyiydi bu ne biçim işkence? Ne aklımdan atabiliyorum ne de sonuca uygun davranabiliyorum. Patates gibi bir şey oldum ben.
Lucy süpürgeyle tekrar yardıma giriştiğinde kendimi koltuğa bırakmıştım. "Kendini bu kadar zorlama. Kaslarını zedeleyeceksin." Derken çoktan süpürmeyi bitirmişti bile.
Omuzlarımı ovalamaya çalışırken ellerimin üstüne değen yumuşak ellerle irkilmiştim. Kafamı çevirip arkama baktığımda Lucy'nin gülümseyerek ellerini omzuma koyuşunu izledim.
"Derdimi dinleyip duruyorsun, bırak en azından senin için bu kadarını yapayım."
Şaşkınlıkla tamam veya teşekkürler bile diyememiştim. Yalnızca öküzce bir "Aa." onaylaması çıkmıştı ağzımdan.
Ellerini dokundurduğu yerler yanıyordu sanki. Rahatlık hissi bedenime yayılırken kendimi tamamen ona bırakıyordum ve bu hiç iyi bir fikir değildi.
İçimdeki heyecanı bastırmaya çalışarak elimi elinin üstüne attım ve "Yeterli. Sağol." dedim. Biraz şaşırmış olsa da bir şey dememişti.
Ortam bir süre sessiz kalınca konu açmak için "Dün Gray ile çok geç döndünüz, bir şeyler oldu mu bari?" diye sordum ama kızardığını görünce keşke sormasaydım diye düşünmeden edemedim.
Bu sefer farklı bir çekingenlik vardı üzerinde. Kafasını önüne eğip parmaklarıyla oynarken hala kırmızı olan yüzünü şeçebiliyordum.
Bıkkınlıkla iç çektim ve yanına gidip parmağımı çenesine koydum. Kafasını kaldırmasını sağlayıp gözlerine baktıktan sonra "Bir şey mi oldu?" diye sorarken içimdeki garip ses 'Lütfen olmamış olsun.' diye yalvarır gibiydi.
Gözlerini kaçırarak "Şey..." diyen dudaklarına aklım gidince yutkunup geri çekildim. Aramıza biraz mesafe koyduktan sonra onu dinlemek daha kolay olmalıydı.
"Sanırım neredeyse öpüşüyorduk."
Hızlı çıktı pezevenk. Gerçi iki hafta beklemiş olmasına şaşırmadım desem yalan olur. Ne denir ki buna şimdi? Kendine dikkat et, herif amacının ilk adımını atmış mı denir? Ne denir?
Farkında olmadan yumruklarımı sıktığımı anlayınca rahatlamaya çalışıp umut vadeden "Neredeyse?" kelimesini sorgulamıştım.
"Evet, oturduğumuz yer çok kalabalıklaşmaya başlayınca Gray kendini geri çekti."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Rüya Kapanı (TAMAMLANDI)
FanfictionNatsu aralarına yeni katılan Lucy'nin bir yalancı olduğunu anladığında ondan kendini açıklamasını ister. Lucy Natsu'nun en yakın arkadaşı Gray'e aşık olduğunu söylediğinde bu güzelliğe yardım etmeye karar veren kişi yine Natsu olur. Lucy ile vakit g...