8.Bölüm (Ölçü)

1.3K 221 164
                                    

NATSU

Gray'in suratındaki gülümsemeden blöf yaptığını anlamakta zorluk çekmemiştim. Suratındaki gülümseme güzel bir sonuç izlenimi elde ettiğini belli etmek adına fazla zorakiydi.

Büyük ihtimalle yaptığı çıkarımlar negatifti ama bana göz dağı vermek için aralarında bir çekim varmış gibi davranacaktı.

Ellerimi ensemde bağlarken "Gerek yok." dedim. "Aranızdaki tensel çekim sizi ilgilendirir." Olmayan çekim diye geçirmiştim içimden.

Ayağa kalkıp odadan çıkmaya yeltendiğim sırada endişeli bir ses tonuyla "Natsu." dediğini duydum Gray'in. Umarsamaz bir tavırla "Ne var?" diye sorarken aslında ne olduğunu gayet iyi biliyordum.

"Lucy ile aranızda ne var?"

Ne vardı gerçekten? Güzel bir soruydu bu, arkadaşım mıydı? Hayır, onu en başından beri arkadaşım olarak görmüyordum. İyi anlaştığım biriydi belki de. Bu da fazla basit kaçıyordu sanki.

Gülümseyerek "Onun yaşam koçuyum ben." dedim. "Lucy ile aramdaki şey bu."

Anlamayarak gözlerini kısmıştı. "Endişelenmem gereken bir konu var mı öğrenmek için soruyorum."

Dudaklarımı büzüp bir süre bekledikten sonra "Endişelenmen gereken konu kavramı çok geniş, sence de öyle değil mi?" diye sordum ona dik dik bakarken. "Üzgünüm ama seni 'Aramızda hiçbir şey olamaz' cümlesiyle rahatlatamam."

Yutkunduğunu görmekte zorlanmamıştım. "Beni bilirsin, anı yaşamayı severim ve değişikliğe açığımdır. İkili ilişkiler en çok değişen şeylerden biri, bu konuda sana güvence veremem."

Sakin kalmaya çalışarak "Anlıyorum." demişti. Ama sesinin tınısından bu cümlemden hoşlanmadığı açıkca belli oluyordu.

Gitmek için kapıyı açtığımda Gray'in "Gerçi senin ne hissettiğin fark etmez." dediğini duydum. "Önemli olan Lucy'nin nasıl hissettiği."

Bu beni biraz sinirlendirmişti. Lucy onun aşkından ölüp bitiyor değildi, sadece ondan hoşlanıyordu ama bu aptal kafa yine vazgeçilmezmiş gibi davranıyordu.

Kendime hakim olamayarak gülümsedim ve "Öyle gerçekten." dedim. "Sonuçta tensel çekimimiz fazlasıyla yüksek."

Doğrudan gözlerinin içine bakıp "Acaba nasıl hissediyordur?" diye sorduktan sonra cevap vermesine izin vermeden odadan çıkmayı tercih ettim. Yüzündeki bakış gerçekten görülmeye değerdi.

Ne zor işti çöpçatanlık yapmak, gerçekten sinir kat sayım tavan yapıp duruyordu son günlerde. Bunu düzeltmenin bir yolunu bulmalıydım ama lanet olası aklıma hiçbir çözüm gelmiyordu.

Koluma girerken "Natsu!" diye telaşla bağırmıştı o güzel ses. "Beni hemencicik özledin mi yoksa?" Diye sorarak dalga geçtim sesin sahibi olan güzel sarışınla.

Beni kolumdan çekelerken sadece "Odama gidiyoruz." demişti ve gerçekten acelesi var gibiydi. "Sorun nedir?" Diye sorduysam da cevap vermeyerek beni odasına sokmuştu.

Odasına geldiğimde buraya ilk defa girdiğimi fark edip o soluklanırken ben etrafa göz atmaya başladım. Kocaman bir kitaplık vardı ve yanında başka taslaklarla dolu bir kaç raf. Büyük ihtimalle hepsi Lucy'nin yazma çalışmalarıydı.

Odanın ilerisinde açık bir alan vardı ve terziliğe dair her şey. Yazı masasının üstünde kıyafet çizimleri vardı ve deneme kabini geniş kıyafet dolabının yanında duruyordu.

Rüya Kapanı (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin