İçerideki hastamı halama emanet edip polis arabasına bindim. Benimle eş zamanda Müge, Ozan, Ömer ve Hülya'da arabalara alınıyordu.
Hep birlikte karakola vardığımızda sırasıyla sorguya alındık. İlk sorguya Müge ve Ozan girmişti. İkisinin sorgusuda epeyce kısa sürmüştü. Onların ardından sırasıyla Hülya ve Ömer girdi. Bunların sorgusu bir tık daha uzun sürdü denebilirdi. Son şüpheli olarak ben içeri alındım.
İçeri alınır alınmaz oradaki iki polisin gözü direk bana çevrildi. Birisi yanıma yaklaşarak sorguyu başlattı.
"Sen neymişsin ya ? Bütün herkes seni hedef gösterdi. İster istemez katilin sen olduğundan şüpheleniyoruz."
"Ne ? Ben miyim ? Bakın ben bir psikologum. Oldu ki ben öldürdüm. Peki ne zaman ? Hastalarımdan ve evime yeni taşınan halamla ilgilenmekten kendime ayıracak vaktim bile olmuyor."
"Bir gece uyanmışsın ve Leyla'nın yanına gitmişsin, sonra BUM! Olabilir gibi sanki."
"E bunu o zaman hepsi yapmış olabilir. Yani diğer dört kişide gece kalkıp -Bum- yapmış olabilir."
"Bu da olasılıklar arasında tabii. Senin bize iki gece önce evde olduğunu ispatlaman lazım."
"Şu an ispatlayabilecek bir şey aklıma gelmiyor. Ama şu açıkça belli ki suç benim üstüme atılmaya çalışıyor."
"Ben sana ispat sormuştum. Soruma cevap ver!"
"Cevabım yok!"
"Peki, çık bakalım."
Sorgudan çıkınca hepimiz göz göze geldik. Hepsi bana bakmaya çekinir gibi bakıyordu. Oturdukları sandalyelerin önüne gittim. "Suçlu benim yani. Hepiniz anlaşıp iyi oyun oynamışsınız. Ama katil dördünüzden biri." diyip gittim.
Karakoldan dışarıya çıkarken halamı gördüm.
"Hala hastayı ne yaptın ?"
"Bir şekilde oyalayıp gönderdim. Sana ne yaptılar ? Niye buradasın ?"
"Birileri beni fena hâlde suçluyor. Olan bu!"
"Kim o ?"
"Boşversene. Hadi gidelim."
Evimize giderken Leyla'nın evinin önünden geçtik. Halam evin bahçesini inceleyip "Rahmetlinin ne güzel bahçesi varmış." diyip iç çekti. Daha sonra yere eğilip eline bir şey aldı. Merak edip yanına gittim. "Bu ne şık kolye." diyip elime tutuşturdu. Kolyeyi elime aldığında üstünde yazan yazıyı okumaya çalıştım. "Müge&Ozan"
Üstünde duran birkaç damla kan okumamı zorlaştırmıştı. Bir anda içim kıpır kıpır olmuştu. Sanırsam bu sefer herkes yolun sonuna gelmişti. Üstünde bulunan kesinlikle Leyla'nın kanıydı. Halamı arkamda bırakarak bir taksiye atlayıp tekrar karakola gittim.
Karakolun içine girer girmez direkt olarak bir görevlinin karşısına oturdum. "Buyrun!" dedi. "Bir suç duyurusunda bulunacağım." diyerek elimdeki kolyeyi polise uzattım.
"Bu kolye muhtemelen Leyla Yılmaz cinayeti işlenirken düşürülmüş. Onun bahçesinde bulduk. Üstünde isim yazıyor fakat biraz kanlı."
Polis, işleme alacağını söyleyerek kolyeyi laboratuvara götürdü. Birkaç saatlik bekleyişimin ardından polis sonuçları söylemek için yanıma geldi. Bekleyiş sırasında halam yanıma gelmişti. Birlikte sonucu duymak istedik. "Evet, üstündeki kan Leyla Yılmaz'a ait! Katiller bulundu. Az önce ekip arkadaşlarımız onları ve diğer çifti tutuklamaya gitti."
Heyecandan bir sağa bir sola dönüyordum. Hayatım boyunca beklediğim an gelmişti.
Az sonra karakola vardılar. Hepsinin elinde kelepçe yüzleri asık şekilde bana bakıyorlardı.
"O küçük yalanlarınız ortaya çıktı!" diyince daha da sinirlendiler.
Ozan, sorguda her şeyi itiraf etmişti. Biraz bencillik yapsa da bizim için iyiydi. Belki bu itiraf onu içeride birkaç yıl daha az tutabilirdi.
-
Sonraki gün mahkeme günü gelip çattığında herkes tek tek savunmasını yaptı. Teker teker alacakları cezaları izleyecekken hissedeceğim zevki ömrü hayatımda başka bir filmden hissedemezdim. Son derece uzun süren mahkemenin ardından hakimin "Karar!" demesi mahkemeyi sonlandırmış, cezaların vakti gelmişti."Müge Kılıç'a kasten adam öldürmek suçundan müebbet, onun yanında bulunup cinayete yardım eden Ozan Yeşil'e 28 yıl, cinayetin örtpas edilmesine yardımcı olup hedef şaşırtan Hülya Soylu ve Ömer Soylu'ya 8'er yıl hapis cezası verilmiştir!"
Haklı hakkını almış, suçlu ise cezasını!
Oradan teker teker gidişlerini izleyip mahkeme salonunda ayrıldım.
Bunun kutlamasını yapmak için halamla birlikte evimize doğru gittik. Evin önünden geçerken polislerin inceleme yaptığı evlere bakıp geçtik.
Üstümü değiştirip hemen havuza atladım. Halam ise havuz kenarında şezlonguyla, güneş gözlüğünü takmış bana bakıyordu. Sonunda musmutlu bir hayat beni bekliyordu.
Halam aniden yanıma atladı. Elindeki telefonu yukarı çıkardı. "Gel fotoğraf çekilelim. Selfie de!"
"Selfieeeee!"
SON
Bu zamana kadar okuyup, desteklerini eksik etmeyen herkese teşekkürler..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Küçük Yalanlar
Misteri / ThrillerKüçük Yalanlarla dolu hayatlar... Yıllar önce yaşanan olaylardan sonra Çağla, tüm öfkesiyle intikam almak için geri dönüyor!