Aydın Bey "Gülce aç şu kapıyı." Diye haykırırken bir yandan da kapıyı açmaya zorluyordu. Kız kapının kolunu sıkıca tutmuş sırtını da kapıya yaslamıştı. Gözü bir yandan sabaha kadar hıçkırıklar içinde ağlayıp günün ilk ışıklarıyla daha yeni uykuya dalan ikizindeydi.
"Baba git buradan Birce'yi uyandıracaksın." Diye sessizce çemkirdi.
"Kızım aç şu kapıyı delirtme beni."
"Siz delirme kotanızı çoktan doldurdunuz Aydın Bey. Birce yeterince üzüldü onu daha fazla üzmeye hakkın yok, açmayacağım kapıyı git buradan."
"Bu gece için biletleri aldım. Valizlerinizi hazırlayın."
"Biz hiçbir yere gelmiyoruz." diyerek tısladı.
"Sana fikrini soran olmadı küçük hanım geleceksiniz işte o kadar." Dedi emredercesine. Bu üsluba daha da sinirlenen kız birden yüzünü kapıya dönüp kardeşinin uyanmasına aldırış etmeden sanki karşısında babasının yüzü varmış gibi bas bas bağırmaya başladı.
"Biz hiçbir yere gelmiyoruz anladın mı beni? Annemi bulacağız ve onun yanında kalacağız. Sen gitmek istiyorsan gidebilirsin." Dedi. Aydın Bey duydukları karşısında neye uğradığını şaşırdı. Biraz bocalasa da "Anneniz de bizimle gelecek." Dedi hiç emin olmayarak.
"Bundan annemin haberi var mı acaba?"
"Gülce benim damarıma basmayı bırak artık." Dedi. Gülce tam ağzını açıp cevap verecekti ki kapının zil sesi ile ağzı açık bir karış kalmıştı. Sabahın bu vaktinde onların kapısını çalan da kimdi böyle? Bir an Acaba annem mi? Diye düşündü. Ayak seslerinin uzaklaşmasından babasının kapıyı açmak için alt kata indiğini fark etti.Birce ise kopan gürültü ve çalan kapının zil sesi ile gözleri kan çanağına dönmüş bir şekilde kardeşine Ne oluyor? Dercesine baktı. Gülce ise omuzlarına kaldırıp bırakırken Bilmiyorum bakışı ile karşılık verdi. İkisi de gelenin kim olduğunu delicesine merak ederken aşağıdan gelen sesler kıyametin alameti değil bizzat kendisinin yaşandığının işaretiydi.
"Oğlum sen beni katil etmek için yemin mi ettin?" diyen Aydın Beyin sesi ile kızlar bir an göz göze geldiler. İkisi de bu hiddetin yöneleceği ismi bilseler de o an için bunu sesli dile getirmek hiç de kolay değildi. Korku ve endişe dolu bakışların kesiştiği nokta da duydukları ses ile ikisi de odanın kapısına yöneldi ve anahtarı çevirerek koşar adımla merdivenlere yöneldiler. Ama gördükleri manzara ikisinin de tahminlerinin ötesindeydi. Birce'nin ağzından "Emre..." ismi fısıltıyla dökülürken adamın arkasında iki tanıdık sima kızın daha da allak bullak olmasına sebep oldu. Zira Emre'nin arkasında anne ve babası tüm heybetleri ile duruyordu.
"Aydın Bey lütfen sakin olun. Oğlum dün gece bir densizlik etmiş ve gecenin bir yarısı kapınıza gelmiş. Dün gece yarısı eve geldiğinde tüm olanları bize anlattı. Bunun için sizden oğlum adına özür dilerim. Gençler bazen nerede nasıl davranması gerektiklerini kestiremiyorlar." Dedi oğlunun bir adım ötesine geçerek elini adama doğru uzattı. "Ben Hikmet, Emre'nin babasıyım. Eşim Hatice." Diyerek karısını gösterdi. Aydın Bey kendisine uzatılan ele şöyle bir baktı. Yüzünde hoşnutsuz bir ifade vardı. Zoraki de olsa kendisine uzatılan ele kabalık etmemek adına karşılık verdi. Herkes bu andan itibaren derin bir soluk verdiler. Hatice Hanım Birce'ye bakarak ona güven dolu bir bakış attı. Kızın gözlerinde ise bu akmaya hazır damlaların oluşmasına yol açtı. Gülce gergin ortamı yumuşatmaya çalışmak adına "Eeee Hikmet amca, Hatice teyze ayakta kaldınız lütfen içeriye geçin." Dese de babasının kibarlığının son bulduğunu elini sertçe havaya kaldırarak onu susturmasıyla anladı. Gülce'nin suratındaki yapmacık gülüş an be an solup giderken böyle bir tepkiyi beklemeyen misafirler bu duruma bozulsalar da belli etmemek için büyük çaba sarf ettiler.
"Özrünüzü dilediniz Hikmet Bey, oğlunuzun terbiyesizliğinin farkındasınız zaten. Ama daha fazlasına gerek yok. Biz bu gece kızlarımla İzmir'e geri dönüyoruz. Şimdi müsaade ederseniz hazırlanmamız gerekiyor." Dedi onları içeri davet bile etmeden gitmeleri için imada bulundu. Kızlar babalarının bu tavrı karşısında utançlarından yerin dibine girdiler. Emre birden "Aydın Bey lütfen biraz konuşalım. Benim niyetim ciddi." Diyerek adamın dibinde bitti.
"Bana bak genç adam niyetin ne olursa olsun benim sana verecek kızım yok." Diyerek kestirip attı.
"Ama Aydın Bey." Diyerek öfkesinin kontrol edemediği anda babasının kolunu tutması ile neye uğradığını şaşırdı.
"Oğlum insanları daha fazla rahatsız etmeyelim. Biz daha münasip bir zamanda haberli bir şekilde geliriz." Diyerek ortamın gerilmesini engel olmak istiyordu.
"Ama baba..." diye itiraz etmeye çalışırken bu defa da annesi girdi araya "Aydın Bey, eşinizin de olduğu size de uygun bir zamanda İstanbul ya da İzmir siz neresi derseniz ziyaretinize gelmek isteriz." Dedi vazgeçmeyeceklerini hissettirmek adına.
"Bakın Hatice Hanım, belli ki buralısınız ama şunu bilin benim İzmir dışına verecek kızım yok. Her şeyi geçtim benim evlenecek yaşta kızım yok." Dedi kestirip atarak.
Aydın Bey öylesine kızlarına düşkün bir adamdı ki hiçbir zaman onların bir gün evleneceklerini düşünmezdi. Bu fikir onu alt üst etmeye yeterdi. Şimdi tutmuş bir adam karşısına çıkmış ben kızınızla ciddi düşünüyorum, demişti. Bu durum kolay kolay onun kabul edebileceği bir şey değildi. Hele ki karısı yanında değil isken, onu sakinleştirip onu tekin edecek dayanağı yanında yokken hiç hazır değildi. Sinirleri geriliyor, kontrolünü yitiriyor, elin adamının kızını alıp gitme düşüncesi adamın tüm kontrol bağlarını tek tek koparıyordu.
"Bakın anlıyorum sizi, böyle bir durumla bu şekilde karşılaşmayı hiçbir baba istemez. Ama gençlere yol göstermek de biz görmüş geçirmiş büyüklerin işidir. İnat etmeyin lütfen, gençleri üzmeyelim. Şimdilik biz gidelim ama yine görüşeceğimizi lütfen unutmayın." Dedi oğlunun diğer kolundan da çekiştirerek zorlukla onu götürmeye çalışıyordu.
Emre'nin gözleri Birce'deydi. Gözleri şişmiş, kan çanağına dönmüş sevdiği kızın hala akmaya devam eden gözyaşlarının içinde kahroluyordu. Onu tutup kolundan götüremediği için kendisine kızıyordu. Her şey güzel olacak dedikleri anda karşılarına çıkan engelle adeta yerle bir olmuşlardı. Bir yanda Birce bir yanda kızın babası bu işin içinden nasıl çıkacaktı. Aklında deli rüzgârlar esiyor, herkesi yerle yeksan edecek fikirler beynine sinsice tünüyordu. Kapı yüzüne kapanırken Birce'nin gözlerinin içine bir kez daha baktı. Ve adamın bakışında bu defa tehlikeli bir tını vardı. Artık mutlu olmak istiyordu. Artık mutlu etmek istiyordu. Ve bu ne pahasına olursa olsun artık bir son bulacaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşk Benim Hakkım# TAMAMLANDI#
Romance"Bazı aşklar hata kabul etmez. Bazı hatalar asla affedilmez." *** "Atılmayan tokadım, alınmayan intikamım, geçmişte kapanmayan bir hesabım var. Geçmişimi kapatmadan geleceğime bakamam, seni hayatıma misafir edemem. Aşkı hak seni kendime helal göreme...