Not: Herkese hayırlı günler ve keyifli okumalar.
Desteklerinizi, beğeni ve yorumlarınızı eksik etmeyin lütfen:) Sizler okudukça yazmak daha büyük bir keyfiyet veriyor. Sizlerden küçük bir ricam var, bu hikayeyi sevebilecek arkadaşlarınıza önerirseniz beni çok mutlu edersiniz. Bölüm okunmalarımız malesef ki çok düşük bu da acaba hikaye ilgi çekmiyor mu diye beni düşünmeye sevk ediyor. Asla bölümleri kesmeyeceğim bu hikaye çok kısa sürede tamamlanacak ama sizlerin de desteğine ihtiyacım var. Sizler destekledikçe daha hızlı ve daha çok bölüm gelecek. İlginiz, alakanız ve güzel yüreklerinizle verdiğiniz tüm destekleriniz için şimdiden teşekkür ederim. Herkese hayırlı günler, sabahın ilk ışıkları ile hikayemizle karşılaşanlara ise en güzel günaydınlar gelsin. Yeni bölümde görüşene dek mutlu kalın :)
Emre onun sözlerinin ne anlama geldiğini çok iyi biliyordu. Gözlerini kendisine büyük bir keyfiyetle bakan namert adama dikti. "Söyledin mi?" dercesine bakışları Barkın'a hesap soruyordu. Ama Barkın'ın cevabı çarpık bir gülüşüne eşlik eden sinsi bakışlarıydı. Emre huzursuz kıpırtılarının yer edinmeye başladığı yüzü ile aniden Birce'ye döndü.
"Birce lütfen önce beni bir dinle." Diyerek ona doğru yalvarırcasına bir adım attı. Aynı anda elini havaya kaldıran kız "Sakın." Diye haykırdı. Durması için eliyle işaret yaparken "Sakın bana yaklaşma." Diye can havli ile bağırdı.
"Biliyordun değil mi? En başından bu yana bu iğrenç herifin o kızla birlikteliğini biliyordun."
"Biliyordum ama..." dedi ve ne diyeceğini bilemez bir halde eliyle yüzünü sıvazladı.
"Ama ne Emre, ama ne? Bunu bana söylemeyecek kadar mı uzaklaşmıştım ben senden? Bir umut be, bir ümit besledim günlerce. Barkın bana ilk söylediğinde içten içe sana iftira ettiğine inandırdım kendimi. Yapmaz dedim, herkes yapar ama Emre yapmaz dedim. Gözünden sakınır beni, kıyamaz bana, korur, kollar ama asla ihanet etmez. Yalan dedim günlerce kendi kendime, sustum, suskunlaştım, ruhum ıstıraplar içinde kıvranırken en büyük mücadeleyi ben kendimle verdim. Günlerdir onun yüzünden mi bu haldeyim sanıyorsun, benim bu halimin tek sebebi sensin. İhtimalinin bile beni ne hale getirdiğini görüyor musun? Günlerce bu gerçekle yüzleşmekten kaçtım. Ah be Emre sende mi yapacaktın bunu bana be, sende mi kıyacaktın cani bir katil gibi güvenime?"
"Birce yalvarırım böyle konuşma."
"Ne diyeyim ben sana Emre, söyle şimdi ne diyeyim? Tutunduğum tek dalımdın onu da acımasızca kırıp attın mı diyeyim. Canımı şu adamdan daha fazla mı yaktın diyeyim. Onun yaptığı bile beni böylesine bir harabeye çevirmedi mi diyeyim."
"Ben, ben özür dilerim Birce, ben böyle olacağını tahmin edemedim, o zamanlar doğru gibi gelmişti."
"Doğru." Dedi acı bir tebessümle. Gözyaşlarını elinin tersi ile sildi ve burnunu çekerken dikleştirdi. "Senin doğru dediğin canım diye koruduğun arkadaşının aptal yerine konmasına seyirci olmak mı? Senin doğru dediğin bir kadının ihanet kurbanı olmasına sessiz kalmak mı? Senin doğrun, senin adamlığın buna sığar mıydı Emre?"
"Birce tamam sakladım ama sebeplerim vardı."
"Hiçbir sebep bu konuda susmanı aklayamaz. Şimdi ikiniz de defolun gidin buradan. İkinizin de benim hayatımda yeri yok. Suratlarınızı dahi görmek istemiyorum." Dedi ve arkasını dönerek gitmeye hazırlandı. İlk adımında Emre'nin sözleri tarafından durduruldu.
"Yapma böyle Birce, yargısız infaz yapıyorsun. Pişman olacağın sözleri sarf etme. Bir kere bile beni dinlemeden bana sırtını dönüp çekip gitme."
Genç kızın suratında alaycı bir gülüş peyda oldu ama dönüp Emre'ye bakma gereği bile duymadı.
"Pişman olmak..." dedi başını önüne eğip kafasını sağa sola sallayarak gözyaşları ile gülmeye başladı. "Sizin ikinizin adı pişmanlığımın en büyük kanıtı. Ben sevda bildiğim yürekte sadakatsizliği, dost bildiğim omuzda ihaneti yaşadım. Tebrik etmeliyim aslında ikinizi de ömrümün en büyük kazıklarını siz attınız. Biri aldatmış, bir göz yummuş. Ne farkınız var ki birbirinizden." Dedi ve daha fazla orada durmaya katlanamadığı için koşarak eve doğru yöneldi.
Duydukları karşısında omuzları çöken, umutları yerle yeksan olan adam başını önüne eğdi. "Yapma, bunu bana, bir kez daha yalvarırım yapma, böyle bir acıyı, gidişinin matemini bir kez daha bana yaşatma. Beni ardında bırakıp gitme be güzelim." Diye fısıltı halinde konuştu. Bitmişti işte, sonunda her şey kendi hatası yüzünden başlamadan sonsuza kadar bitmişti.
Ateşlere düşmüştü Emre'in yüreği, çaresizlik ve pişmanlık ruhunu darma duman ediyordu. Azap, bedeni kabre düşmeden fani dünyada ömrüne düşmüştü. Gözleri yere sabitlenen adam başını kaldıramıyor onun gidişinin ardından yokluğunu görmeye tahammül edemiyordu. Ama arsız bir ses utanamadan kulaklarında yankılandı.
"Sana onu yar etmeyeceğimi söylemiştim." Dedi nefret dolu sesiyle konuşan adam gergin olan ortamın iplerini kopma noktasına getirmişti.
Emre ya sabır çekse de ellerini iki yanında yumruk yapmış dişlerini sıkıyordu. Adamın sessizliğinden güç alan Barkın onun yıkılışını seyretmekten büyük keyif alıyordu. Alaycı gülüşü ile sarhoş nefesini havaya bırakırken "Ne sanmıştın ki? Beni seven kızın ilk hatamda gelip senin kollarına atılacağını mı? Çocukça hayaller kuruyorsun Emre, Birce asla sana o gözle bakmaz. Her şeyden öte hayatımı peşinde geçirdiğim kızı gidip de sana bırakmam. Dersini aldığına göre uza buradan, seni bir daha da Birce'nin etrafında görmeyeceğim." Dedi büyük bir küstahlıkla.
İşte bu sözler Emre için bardaktan akan son damlaydı. Her ne kadar sarhoş adama el kaldırmak istemese de onun bu pervasızlığı, emreden tavırları ve dahası Birce ile ilgili söyledikleri burnundan soluyan Emre için iplerin koptuğu andı.
"Kurtulamadım ulan senden, ne varlığından ne de sesinden. Susmak nedir bilmez misin sen?" dedi ve iki eli ile adamın yakalarına yapıştı. Onu bulunduğu yerde sarsmaya başlamıştı.
"Birce asla senin olmayacak. Vazgeçmem, onu sana asla bırakmam."
"Malın mı ulan o senin? Sen kimsin de kimi kime bırakmıyorsun? Birce insan insan, etten, kemikten, kandan pırıl pırıl bir yüreğe sahip bir insan. Sen bu kafayla zaten onu hiç hak etmemiştin. Şimdi de layığını buldun. Elimde kalacaksın çek git." Diyerek onu yere doğru fırlattı. Paldır küldür yere düşen adam canının acısı ile daha da vahşileşti.
"Ne o? Gerçekleri duymak zoruna mı gitti? Onun hala beni sevdiğini bilmek canını mı yaktı? Dudaklarımda eriyip giden kızı görmek ağır mı geldi?" dedi canını daha fazla yakmak için. Onun alçakça sar ettiği sözler ile az önce yaşanmış olan anın görüntüleri gözlerinin önünde bir bir canlandı. Kan beynine sıçramıştı. Nefesinin kesildiğini hissetti. Ama yeni bir şeyin farkındalığına varmıştı. Bunu Barkın kasıtlı yapmıştı.
"Ulan ben senin." Dedi ve az önce yere fırlattığı adamın üzerine çullandı. Yaralanmıştı adam ve bu yaranın sebebi olan adamın da canını yakmadan bırakmayacaktı. Yumruklarını ardı ardına indirirken Barkın'ın yüzünde bundan zevk alan bir gülümseme vardı. Ağzı burnu kanlar içinde kalan adam hiç karşılık vermiyor dahası kahkaha atıyordu. Emre kendini kaybetmişcesine yumruklarını indirirken omzundan sertçe tutularak "Emre dur ne yapıyorsun? Bırak öldüreceksin adamı." diyen bir ses duydu. İşte o ses adamın yumruk olan elinin havada asılı kalmasına sebep oldu. Bakışlarını sese doğru döndürdüğünde onu gördü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşk Benim Hakkım# TAMAMLANDI#
Romansa"Bazı aşklar hata kabul etmez. Bazı hatalar asla affedilmez." *** "Atılmayan tokadım, alınmayan intikamım, geçmişte kapanmayan bir hesabım var. Geçmişimi kapatmadan geleceğime bakamam, seni hayatıma misafir edemem. Aşkı hak seni kendime helal göreme...