Herkes bir hikaye yazarken ben neden yazmıyorum dedim ve işe koyuldum. Şimdiden okuyanlara teşekkür ederim. Keyifle okumanız dileğiyle. :)
Hikaye dine bağlı değildir. Köylerimizdeki yaşamı ele alır. Hikayenin ilerlerinde şehir hayatı da ele alınacaktır. Tekrar keyifli okumalar. :)
•●○•●○•●○•●○•●○
"Kız çamaşırları asmaya yardıma gel"
Şükran teyze karşı evde oturan Leyla ile Hasan Abinin annesi. Çok tatlı bir kadındır. Bazen bize ekmek bazen de yoğurt getirir.
"Dedeciğim ben Şükran Teyze'ye yardıma gidiyorum geç kalmam" dedim.
"Nurgül insanların ayak işlerini görmekten ne zaman vazgeçeceksin" dedi ablam.
"Ayak işi değil yardım" diye düzelttim.
"Onun kızı yok mu?"
"Ders çalışıyor. "
"Sanki senin yok"
Ablam aslında çok iyi bir kızdır. Ama insanlara yardım etmeyi pek sevmiyor.
"Nazlı, kızım insanlara yardım etmek çok güzel bir şeydir. Sende Nurgül gibi olmalısın" diye nasihat verdi dedem. Bence haklıydı da.
Bazen Şükran Teyzelere hayret ediyorum. Bu kadar çok kıyafeti nerede giyiyorlardı. Bilemiyorum.
Ben çamaşırları asarken Şükran Teyze de ekmek pişiriyordu. Belki bize de gönderirdi.
Leyla'nın çiçekli elbisesini asarken benim üstüme göre olduğunu düşündüm. Bir gün benim olacak elbiseye bakıp mutlu oldum. Şükran Teyze Leyla'nın kıyafetlerini renkleri solunca ya da bir yerleri yırtılınca bana verirdi. Bende yırtık yerlerini diker önce bayramlarda giyerdim. Bu elbise bana çok yakışacaktı.
"Ne bakıyorsun elbiselerime? "
"Asacaktım." Diyebildim sadece. O kadar sesli bağırmıştı ki o anda gözlerim doldu.
"Çabuk as ve o kokan evine defol"
"Tamam kızım, sen ödevlerini yap. Nurgül de gidecek şimdi."
Leyla ile aynı sınıfta okuyoruz. Annesi bana kıyafetleri verdiğinde o hep arkadaşlarımıza söyler bana gülerdi. Bunun ayıp bir şey olduğuna bir türlü anlam veremiyordum.
Ayrıca bizim evimiz kokmuyordu ki...
Son çarsafı astıktan sonra eve geldim. Dedeme odunları kırmama yardım debileceğimi söylesem de kabul etmedi. Canım dedem benim, bizim yorulmamıza gönlü hiç razı olmazdı.
Bitirmem gereken ödevlerim vardı ama önce iftar için yiyecek birşeyler hazırlamam lazımdı. Evde kalan son soğanı doğrayıp fasulyeyi ateşe koydum. Yer sofrasını kurup dedemle ablamı sofraya çağırdım.
"Yine mi fasulye?"
"Başka birşey kalmamış. Reçel getireyim mi?"
"Sanki başka bir şey yiyebiliyoruz gibi reçel var diyor bir de. İstemez. Ekmekde mi yok."
"Yok abla."
"Şükran karısı göndermedi mi? Cimri karı ne olacak. "
"Bu sözler ağzına hiç yakışmıyor yavrum. Unutmuştur kadıncağız. Hem herkes oruçlu birde iki çocukla uğraşıyor. Hadi bakalım ezan okunuyor, Allah kabul etsin."
"Of dede. Senin de."
"Allah kabul etsin."
İftardan sonra bulaşıkları yıkayıp ödevlerimi bitirdim. Ablamla pek konuşmazdık. Rasim Abinin arabasında çalarken duyduğum şarkının sözlerini unutmamak için defterime not aldım. Şarkıyı mırıldanırken kapı tıklatıldı. Gelen köyün genç imamı Ali Abiydi.
"Şükran Abla ekmek yollamıştı bana. Boğazımdan geçmedi Akif Dede. Sahurda yersiniz."
"Sağolasın hocam bizde vardı sen yiyiverseydin."
"Tek başımayım zaten bu bana fazla Akif Dede. Sizde kalsın."
"Sağolasın evladım. Kal gitme sahuru bizde yapalım. "
"Yok Akif dede sen sağol. Başka bir zaman inşallah. Sağlıcakla kalın. Iyi geceler. Allah kabul etsin. "
"Iyi geceler evladım. Senin de. "
Dedem kapıyı kapattıktan sonra ablam söylenmeye başladı.
"Sanki yiyecek birşeyler var gibi adamı davet ediyorsun. Bir de ekmeği kabul ermiyorsun. Ekmek var dedin sanki var."
"La havle ve la kuvvete..."
Sahurda sadece ekmek, reçel ve zeytin var diye de söylendi ablam ve nihayet ezan okundu. Yatağımı serip yattığımda yorgunluğuma engel olamadan uyumuşum.
•●○•●○•●○•●○•●○
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bana Bir İyilik Yap
General FictionYeni Bölüm: Pazar Bu kitabı birlikte yazıyoruz. Hem öksüz, hem yetim. Hem çocuk, hem torun. Hem köylü, hem zehir gibi Hem kimsesiz, hem terbiyeli. Hem yoksul, hem karun kadar zengin. Nasıl mı oluyor? Nurgül'ün hayatı bu kitabın içinde.