Şehir tabelaları birbiri ardından geçiriyordu. Halbuki daha bir ay öncesinde bile sadece bir tanecik tabelayı görmek için sabırsızlanıyordum, "Denizli".
Kaç saat geçmişti bilmiyordum. Arabada İhsan Abiyle ben vardım sadece. Cevdet Bey Dede dün gece bizden gittikten sonra uçakla İstanbul'a dönmüş. İhsan Abinin son söyledikleri bunlardı. Konuşmak istemediğimi anlamıştı sanırım.
Arabanın teybinden çıkan müziklerde tıpkı tabelalar gibi geçiyordu peşpeşe. Onları da net duymuyordum.Gördüğüm rüya gelmişti aklıma. Dedemle tıpkı böyle bir arabaya biniyordum, inanamıyordum veçok heyecanlıydım. Sonra Nuran Hanım bizi indiriyordu arabadan. Oysa şimdi ne arabanın, ne yolun, ne de şehirlerin önemi vardı benim için. Gitmek istemiyordum. Neden olduğunu bilmeden köye geri dönmek istiyordum.
"Bencillik yapma Nurgül." dedim içimden. Herkes benim iyiliğimi düşünüyordu. Daha iyi bir eğitim almam ve başarılı olmam için uğraşıyorlardı. Bense bebekler gibi mızmızlanıyordum.
Oraya gidecektim. Okulumu okuyup mimar olacak ve dedemi artık rahat içinde yaşatacaktım. Şimdi kendime bir söz vermeliydim ve karşıma ne çıkarsa çıksın benim amacım sadece dedemle ablama iyi bakmak olmalıydı.
Kapının açılmasıyla irkilip düşüncelerimden sıyrıldım. İhsan Abi kapımı açmış bana bakıyordu. Arabanın durduğunu bile anlamamıştım.
"Hadi bakalım Nurgül Prensesim, mola verelim biraz. Hem bir şeyler de yeriz."
Kafamı sallamakla yetindim ve bir çırpıda indim. Akşam üzeri, hava henüz kararmamıştı. Nerede olduğumuzu sormadım. Merak etmiyordum da.
Lavaboya girip kızarmaktan tanınmayan yüzüme, şişmiş gözlerime baktım. "Dedem bu halimi görse çok üzülürdü." dedim kendi kendime. Yüzümü yıkayıp çıktım. İhsan Abi kapıda bekliyordu. Elimden tuttu ve yemek yiyebileceğimiz bir yere gittik.
Hayatımda ilk defa böyle bir yer görüyordum, çok büyüktü. Bir sürü lokanta be market vardı ama yine de heyecanlanmıyordum. Önüme konulan tabaklara bakıp elimdeki çatalla oynuyordum.
"Nurgül Hanım, yemek yemeniz lazım. Çünkü daha çok yolumuz var. Eğer yemezseniz hasta olabilirsiniz ve siz hasta olusanız benim işim tehlikeye girebilir. Ben ne derim Cevdet Bey'e?"
Yine cevap vermeden yemeğe koyuldum. O kadar fazla tabak vardı ki, önümdeki tabağı yarılayınca daha fazla yiyemeyeceğimi anladım.
"İhsan Abi, bunlar çok fazla. Ben şimdiden doydum. Daha fazla yemesem olur mu?" Gözlerini kısıp tabağıma baktı. İnanmış gibi görünmüyordu.
"Emin misin?"
"Evet evet, bak karnım patlayacak neredeyse." Elimle karnımı gösterdim.
"Pekâlâ o zaman. Sen burda beni bekle, ben birazdan geliyorum. Anlaştık mı güzellik? "
Başımla onayladım. Camdan dışarıya bakmaya başladım. Büyük otobüslerin biri geliyor diğeri gidiyordu. İnsanlar gelip geçiyordu. Herkes bir yerlere gidiyordu, kimi yorgun kimi heyecanlı.
Çok geçmeden İhsan Abi geldi ve yeniden yola koyulduk. Artık hava kararmıştı. Cama düşen yansımamla birlikte dolunayı izliyordum. Yıldızlar bir bir çıkmaya başlamıştı. Gözlerime 'dur' diyemeden kapanmıştı.
🔶🔷🔶🔷🔷🔶🔷🔶🔷
Tekrar gözlerimi açtığımda araba, başka arabaların arkasında durmuştu. Doğrulup etrafımda olanları görmeye çalıştım. İhsan Abi kıpırdandığımı görmüş olacak ki;"Geceniz aydın olsun Nurgül Hanım. Vapura bineceğiz birazdan, sıramızı bekliyoruz." dedi.
"Vapurdan nereye gideceğiz? Arabayı nereye koyacağız? Burada mı kalacak yoksa? "
"Vapur bizi direk İstanbul'a götürecek hemde arabamızla birlikte." dedi gülerek. Benimse gözlerim büyümüş, yanaklarım kızarmıştı. Cevap vermeden çevreyi izledim. Şimdi biraz heyecanlıydım sanki...
Yavaşça vapurun içine girdik ve ve elinde tabela olan bir abinin gösterdiği yerde durduk. İhsan Abi kapımı açtı ve indik. Merdivenlerden yukarı çıktık ve ben, o eşsiz manzaraya doğru bakakaldım. Canlı olarak ilk defa deniz görüyordum. Yaşadığım şehrin adı "Denizli"ydi ama ben, hiç deniz görmemiştim.
"Denizi çok mu seversin?"
"Bilmem ama artık çok seviyorum."
"Yoksa hiç görmedin mi daha önce?" Hayır anlamında başımı iki yana salladım.
"Şimdi de çok güzel ama keşke gündüz olsaydı, o zaman daha rahat görürdüm ve hafızamda daha çok kalırdı."
"Yarın doya doya seyredersin ve diğer günler..."
"Gideceğimiz yerde deniz yakın mı İhsan Abi?"
"Hemde kapının önünde." Gülümseyerek göz kırptı.
Kapının önünde deniz mi demişti? Nasıl bir yerdi acaba? Büyük bir ev miydi? Küçük bile olsa olurdu. Deniz varmış orada... Bu fikir bile mutlu etmeye yetmişti beni.
Deniz havası dedikleri bu oluyordu galiba. Biraz acıktım diye düşünürken karnımın gurultusuyla yerin dibine girmek istedim. İhsan Abi elimden tutarak arabanın yanına götürdü. Kapıyı açtı ve beni oturttu.
"Burada bekle beni, hemen geliyorum." Tam cevap verecektim ki tekrar karnım guruldadı. Sadece kafamı salladım ve yere baktım.
Geri döndüğünde elinde iki tane tost iki tane de ayran vardı. Birer tanesini bana uzatarak; "Deniz havası beni hep acıktırır. Bana eşlik eder misin? Yalnız yemeyi pek sevmiyorum da." dedi.
Gülümseyerek aldım ve yemeye koyuldum.
"İstersen birer tane daha alayım?"
" Teşekkür ederim İhsan Abi. Doydum ben. "
Cevap vermeden teybin düğmesine bastı. Kafamı geriye doğru yaslayıp gözlerimin kapanmasına izin verdim.
🔽🔻🔽🔻🔽🔻🔽🔻🔽Okuyan ve bana destek olan herkese çok teşekkür ederim arkadaşlar.
Yorumlarınız ve beğenileriniz benim için çok değerli.
Sizleri "GERÇEKTEN" seviyorum.
Bir sonraki bölümde görüşmek üzere... 💞💕
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bana Bir İyilik Yap
Aktuelle LiteraturYeni Bölüm: Pazar Bu kitabı birlikte yazıyoruz. Hem öksüz, hem yetim. Hem çocuk, hem torun. Hem köylü, hem zehir gibi Hem kimsesiz, hem terbiyeli. Hem yoksul, hem karun kadar zengin. Nasıl mı oluyor? Nurgül'ün hayatı bu kitabın içinde.