16⚫Annesiz Yavrular

97 16 2
                                    

    

     Arabadaki yerlerimizi alıp eve doğru yola koyulduk

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


     Arabadaki yerlerimizi alıp eve doğru yola koyulduk. Bu akşam Cevdet Bey Dede gelecekti,onu en son yola çıkmadan önceki gün görmüştüm. Hem özlemiştim hem de o evde güvendiğim biri daha olacaktı. Bu kendimi güvende hissetmemi sağlayacaktı.

     Ben bunları düşünürken, düşüncelerimden sıyrılmamı sağlayan şey, büyük bir gürültüyle sarsılan arabaydı... 

🔽🔻🔽🔻🔽🔻🔽🔻🔽🔻🔽

     İhsan Abi arabayı durdurup neler olduğuna bakmak için dışarı çıktı. Önümüzde başka bir araba da yoktu ama bir şeye çarptığımıza emindim. Arka koltukta oturduğum için görmekte daha da zorlanıyordum. İhsan Abinin sıkı sıkı sabitlediği emniyet kemerini açmak için çabalıyordum. Üstünde press yazıyordu. Ne anlama geldiğine dair en ufak bir bilgim yoktu ama düğme olduğunu anlamam çokta uzun zamanımı almadı. Sonunda kemerden kurtulunca kendimi arabadan dışarı attım. İhsan Abi yere doğru çömelmiş, sağ eliyle kafasını kaşıyordu. Görmek için öne doğru atıldığımda, bütün gözyaşlarım gözlerime hücum etmişti. 

     "Ölmüş mü İhsan Abi? Kurtaralım onu. Kaldıralım yerden. Yarasını saralım. Çocukları vardır belki. O olmadan yaşayamazlar..." Kelimeler ağzımdan düşünmeden çıkıyordu. Dizlerimin üzerinde yere çökmüştüm, ellerimle kanayan yerlere baskı yapıp durdurmaya çalışıyordum. 

     "Sakin ol Nurgül, ölmüş malesef. Yapabileceğimiz hiçbir şey yok artık. Sakin ol canım. Gel hadi. Ben kaldırırım yolun kenarına. Sonra yola çıkarız. Hadi sen arabaya dön." iki eliyle omuzlarımdan tutmuş beni arabaya doğru çekiştirmeye devam ediyordu. Bense buna mani olarak kendimi geriye doğru çektim ve konuşmaya başladım. 

     "Bu kadar kolay mı bitiyor O'nun hayatı? Sırf bizim gibi değiller diye mi önce öldürüp sonra yolun kenarına bırakıyoruz? İhsam abi bir baksana şuna..." bir elimle yerde yatan bedeni işaret ederek konuşmamı sürdürdüm. "Baksana, nasıl da savunmasız yatıyor. Belki yavruları var ve onlar artık annesiz yaşamaya devam etmek zorunda kalacaklar. Belki de yaşları bunun için hiç uygun değildir be onlar da  yaşama tutunamayıp ölebilir."  Daha çok fazla söyleyecek sözüm vardı ama hıçkırıklarım buna mani oluyordu. 

     "Çok üzgünüm Nurgül. Ben... Bilerek, isteyerek yapmadım... Gerçekten çok ama çok üzgünüm. Ama onu buradan kaldırmalıyız." Bakışları yerde, mahçup bir tavırla konuşuyordu. Haklıydı... Bunu yapmayı istememişti. Üstüne çok gitmiştim. 

     "Özür dilerim İhsan Abi. Çok üzüldüm ben. Kalbini kırmak istemedim. Gömelim mi bir yerlere?" 

     "Şimdilik çekeyim kenara, seni eve bırakayım ve kazma, kürek alıp geri döneyim. Olur mu prenses?"  Hâlâ mahçup bakıyordu. Daha fazla üzmek istemedim ve kafamı olumlu anlamda salladım. "Hadi o zaman, sen arabaya geç. Ben hemen hallediyorum." 

     Israr etmeden arabaya yöneldim. Çünkü yerde yatan cansız bedene daha fazla bakabilecek gücüm yoktu. Fıstık'a ne kadar da benziyordu. Yavruları var mıydı acaba gerçekten? Eğer varsa ne yapacaklardı şimdi? 

    Annesiz kalmak zordu. Bunu en iyi ben ve benim gibi annesi olmayanlar bilirdi. Ben annem olmadan bir şekilde idare etmeye çalışıyordum. Ama onlar için durum aynı değildi. Bizler insandık ve istediğimiz veya ihtiyacımız olan şeyleri söyleyebiliyorduk. Oysa onlar hayvandı, ağızları vardı ama dilleri yoktu. Bizler onları görürsek var, görmesek oradan buradan geçinmeye çalışıyorlardı. Hem ben ve ablam şanslı sayılırdık. Bizim dedemiz vardı ve her türlü sorunumuzda ondan destek alabiliyorduk. Yanlışı, doğruyu öğretiyordu. Ama hayvanlar için bu geçerli değildi. 

     Kafamdaki düşüncelerle boğuşurken İhsan Abinin arabaya girip çalıştırdığını anlamamıştım. Evin olduğu sokağa girdiğimizde artık geldiğimizi anlamıştım. Zaten bağlamadığım emniyet kemerininde yokluğundan faydalanarak, araba durur durmaz olabildiğince hızlı adımlarla mutfak kapısına yöneldim. Mutfaktan geçerken "Hoşgeldin Nurgül" sesleriyle duraksayıp nazikçe "Hoşbuldum. Çok yorgunum, bir isteğiniz yoksa odada dinlenebilir miyim?" dedim yüzüm yerde, kime cevap verdiğimi dahi bilmeyerek. 

     "Peki ama ne oldu sana böyle ? Çok üzgün görünüyorsun canım. Bir şey mi oldu? Nuran Hanım mı yoksa yine? Neyin var?" Konuşanın İlknur Abla olduğunu anlamak çok uzun sürmemişti.

     "Hiiç.. Gerçekten çok yoruldum. Biraz dinlenmek istiyorum. Başka bir şey yok. Şimdi, çıkabilir miyim?"

     Ses gelmeyince aynı hızda odaya çıkmaya başladım. Bir canın gidişinin bu kadar kolay olması beni fazlasıyla üzmüştü. Kendimi odaya attım.

     Annemi düşünüyordum. Yanımda olmasını, saçlarımı okşamasını, yanağımdan öpmesini öyle çok isterdim ki. Bize sahip çıkardı, ablamı zorla okula gönderirdi. Tamam, dedemde bize sahip çıkıyordu ama anne başkaydı. Nazımızı gerektiği yere kadar çeker gerekmediği yerde kızardı. Dedemse bize kıyamıyordu. 

     "Annem benim... Seni çok seviyorum biliyorsun değil mi? Hep sana layık bir çocuk olmak için uğraşıyorum. Ama sensizlik o kadar zor ki... Günlerce, aylarca koşup bir anda durduğumuzda, dizlerimizin üzerinde durmak gibi... Sen yokken titriyor dizlerim anne. Ne yapmam gerektiğini bilmiyorum. Kararlarımı kendim veremiyorum.

     Bazen beni sana benzetiyorlar. Gerçekten öyle mi bilmiyorum anne. Hep senin izinde, hep senin gibi olmak istiyorum anne.

     Çok uzaklara geldim anne. Dedem, ablam yok artık yanımda. Kimsesiz kalmak istemiyorum. Yanlış yapmaktan, düşmekten korkuyorum anne. Allah'ın izniyle bana yardımcı ol anne. Ne olursun anne... "

    Beni duyuyordu, biliyordum. Kitaplarda, televizyonlarda söyledikleri gibi gökyüzünden beni izlemiyordu. Allah'tan izin alıp yanıma geliyordu ve bazen saçlarımı okşayıp, kokumu içine çekiyordu. Ben onu her zaman hissediyordum.

    
     Yatağa uzandığımda yine ağlıyordum. Ne kadarda çok ağlamaya başlamıştım son zamanlarda? Seda öğretmen bana hep "Güler yüzlü Nurgül'üm" derdi. Som zamanlarda neden hep böyle oluyordu?

     Aslında gündüz uykusuna pek alışık değildim ama bu kadar çok ağlamamın sonu hep uykuyla sonuçlanıyordu. 

     Ve tahmin ettiğim gibi göz kapaklarım son hızıyla kapanmaya devam ediyordu...

🔽🔻🔽🔻🔽🔻🔽🔻🔽🔻🔽

Bir bölümün daha sonuna geldik arkadaşlar.

Küçük bir ev kazası geçirdim ve sol elimin baş parmağını zedeledim.
Yazmakta zorlanıyorum.
Bu sefer biraz kısa oldu. Affınıza sığınıyorum.

Nurgül'ün yaşayacağı zorluklarla ilgili fikri olan var mı?

Kimden, ne gibi zararlar gelebilir?

Yorum ve önerileriniz benim için çok önemli.
Buraya yapabilirsiniz.
📧👇

Bir sonraki bölümde görüşmek üzere...
👋👸

Sizleri seviyorum.
💕

Bana Bir İyilik YapHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin